BİR İHTİMAL DAHA VAR!
İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal çevresinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan, İhsanoğlu ve Demirtaş’ın dışında Cumhuriyetçi, laik ve demokrat güçlerin tercih edebileceği bir üçüncü aday çıkarmak için son dakikaya kadar mücadele ettiği biliniyor. Bu bağlamda CHP içinden bazı milletvekillerinin de desteğiyle Emine Ülker Tarhan’ın adaylığı gerçekleştirilmeye çalışıldı, ama aday olmak için gerekli olan 20 milletvekilinin desteği sağlanamadığından bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Dolayısıyla Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı yarışı bir “BOP eş başkanı”, bir “Osmanlı hayranı İslamcı” ve bir “bölücünün” arasında olacak ne yazık ki…
Peki, Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçler ne yapacak? Her şey bitti mi artık?
Örneğin Cumhuriyetçi güçler de 4 Temmuz akşamı Can Ataklı’nın Ulusal Kanal ekranlarından yaptığı gibi, isim vermeden, ama diğer bütün seçeneklerin olmazlığını vurgulayarak sonunda Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vereceğini mi ilan etmeli?
Cumhuriyetçi güçlerin kendilerine dayatılan Ekmeleddin İhsanoğlu seçeneği karşısında Can Ataklı gibi boyun eğmek dışında başka bir seçenekleri yok mu gerçekten?
Bu soruya bir yanıt vermeden önce, bir an için seçime Cumhuriyetçi güçlerin de bir adayla katıldığını varsayalım. Örneğin bir an için, Emine Ülker Tarhan’ın aday olması için gerekli olan 20 milletvekilinin imzasının elde edildiğini ve Tarhan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimine 4. aday olarak katılma hakkını elde ettiğini düşünelim.
Peki, o zaman ne olacaktı?
10 Ağustos günü, sandık başına gidecek ve Emine Ülker Tarhan için oy kullanacaktık. Amaç, Emine Ülke Tarhan’ın Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan daha fazla oy alarak ikinci tura kalmasını sağlamak ve böylece ikinci tur oylamada Erdoğan’a karşı Cumhuriyetçi oyların toplanacağı bir direniş cephesi yaratabilmekti. Emine Ülker Tarhan’ın adaylığının tartışıldığı günlerde, Erdoğan’ı durdurabilmenin tek formülü olarak, özelikle
Doğu Perinçek tarafından savunulan görüş bu değil miydi?
Bugün artık kesinleşti ki Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece üç adayın katılımı ile yapılacak ve ne yazık ki bu stratejinin uygulanması mümkün değildir. Ama her şey yine de bitmiş değil.
Eğer Emin Ülker Tarhan seçime aday olarak katılsaydı, sandığa gidip onun birinci turda en çok oy alan iki adaydan biri olması için oy kullanacak olanlar, bence bugün de hâlâ bir şeyler yapabilirler. 10 Ağustos günü, yine sandığa gider ve BOŞ OY kullanırlar! Kısacası biz Cumhuriyetçi, laik demokrat güçlerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayımız “BOŞ OY” olur!
Mesela bu şekilde davranılacak bir seçimde birinci tur sonunda şöyle bir sonuç ortaya çıkarsa bu nasıl yorumlanmalıdır?
ERDOĞAN: % 45
İHSANOĞLU: %22
DEMİRTAŞ: %7
BOŞ OY: %26
Bu durumda yasal olarak ikinci tur oylamaya Erdoğan ve İhsanoğlu katılma hakkını elde ederler. Ama birinci tur öncesinde Cumhuriyetçi, laik ve demokrat güçlerin birinci tur oylamada sandığa gidip BOŞ OY kullanacaklarının propagandası iyi yapılırsa,
şu açık bir şekilde görülecektir ki, yasal sonuç ne olursa olsun bu, toplumsal gerçeği yansıtmamaktadır.
Böyle bir davranış tarzının iki sakıncası vardır:
Birincisi, açıktır ki hukuksal sonuç almak olanaklı olmayacaktır.
Yani en nihayetinde ikinci tur oylama yine Erdoğan ile İhsanoğlu arasında olacaktır.
İkincisi de bu biçimde BOŞ OY kullanmak amacıyla sandığa gidip bir anlamda gövde
gösterisi yapılsa bile, bu davranış en sonunda bu düzmece seçime, bu danışıklı dövüşe bir tür hukuksal geçerlilik, bir meşruiyet kazandıracaktır.
Ne var ki bu olumsuzlukların yanında elde edilecek bir kazanım vardır ki,
bence ilk iki sakıncayı dengeler.
Eğer Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda BOŞ OY’ların sayısı en azından sıralamada ilk iki arasında yer alırsa, başka bir anlatımla BOŞ OY’lar Ekmeleddin İhsanoğlu’na verilecek oylardan daha çok olursa, o zaman bu ülkede Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçlerin hâlâ var olduğu; bu tür düzmece seçimlerle, dayatmalarla Cumhuriyeti tasfiye etme girişimlerine kimsenin meşruiyet kazandıramayacağı bütün dünyaya gösterilmiş olur.
Böyle bir seçenek Can Ataklı gibi, en sonunda boyun eğip “ne yapalım başka yapacak bir şey yok ki?” demeye getirerek üstü kapalı bir şekilde Ekmeleddin İhsanoğlu için destek vereceğini açıklamaktan çok daha onurlu ve çok daha işlevseldir.
Bu önerdiğim seçeneğin daha radikal olanı, hiç sandığa gitmemek ve seçime katılım oranını en azından yüzde 70 altına düşürmektir. Bu ikinci seçeneğin daha az göze batıcı ve ses getirici olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, eğer kitlesel olarak yapılabilirse ve sonunda boş oylar en azından % 20’ler düzeyine çıkarılabilirse,
sandığa gidip BOŞ OY kullanmanın da aslında Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçlerin sesini duyurması için etkin bir yol olduğu açıktır.
Ayrıca böyle bir seçenek, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında gündeme gelecek CHP Olağanüstü Kurultay’ında Cumhuriyeti güçlerin elini güçlendirecek, Kılıçdaroğlu ve ekibinin tasfiyesini daha da kolaylaştıracaktır.
Kısacası, her şey bitmiş değil. Mücadele son dakikaya kadar sürmelidir. Hele ki sözkonusu olan Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi mücadelesi ise umutsuzluğa kapılmak, teslim olmak asla düşünülmemelidir.
Ne güzel diyordu Nazım:
Mesele esir düşmekte değil,
Teslim olmamakta tüm mesele…
SERDAR ANT
5.7.2014