Erzurum Direniş Kongresi, Lozan Barış Zaferi, Ulusal Bellekten Silinemez!
PROF. DR. ÖZER OZANKAYA
Eski ADD Genel Başkanı
Toplumbilimci
23 Temmuz 1919, bütün insanlığın özlemini çektiği bir Uygarlık Tasarımı niteliğindeki Türk Bağımsızlık Savaşı ve Türk Demokrasi Devriminin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi’nin 94. Yıldönümüdür.
24 Temmuz 1923 ise, Erzurum’da başlayan bu kutsal savaşın, Türk bağımsızlığını ve Türk yurdunun bütünlük ve dokunulmazlığını dünyaya kabul ettirişinin simgesi olan Uluslararası Lozan Andlaşması’nın imzalanışının 90. yıldönümüdür!
Erzurum Kongresi, bilinen (ama ne yazık ki, 50 yıldır gözardı edilen) nitelikleriyle gerçekleşmeseydi, Ulusal Egemenlik bayrağı altındaki Kurtuluş Savaşı yapılamaz, Lozan utkusuna da ulaşılamazdı!
Tarihten ders almak, Erzurum Kongresi’nin yıldönümlerini, sivil ve askeri bütün kamusal yönetim kurumlarından siyasal partilere, üniversiteler ve öteki eğitim kurumlarından,
sivil toplum örgütlerine ve kitle iletişim araçlarına dek tüm ulusça, yalnız Erzurum’da da değil, tüm yurtta, kimisi uluslararası düzeyde birçok siyasal, kültürel, sanatsal, teknolojik, ticari, sportif.. şölenlerle kutlamayı gerektirirdi.
- “… Gün geçtikçe artan bir şiddetle devletimizin hakları, hükümetimizin saygınlığı, ulusumuzun onuru saldırılara ve haksızlıklara uğradı. Osmanlı uyruklarından olan Rum ve Ermeni ögeleri (bugün PKK eşkiyları!, Ö.O.) gördükleri yüreklendirme ve yardımın sonucu olarak ulusal namusumuzu yaralayacak taşkınlıklardan başlayarak üzücü ve kanlı aşamalara varan utanmazca saldırılara koyuldular.
- Ancak derin bir üzüntüyle kabul etmek zorundayız ki bu gözüpeklikler,
… ULUSAL DENETİMİN DIŞINDA BULUNAN merkezi hükümet..in gösterdiği zayıflık ve güçsüzlük belirtilerinden ve başkentteki bir bölüm basında görülen
pek karanlık tutkulardan ve ulusal vicdanın inkâr edilip ULUSAL GÜÇLERİN
SAVSAKLANMASINDAN dolayı genişlemiştir. - Bu nedenler .. yüzünden, artık bu yurtta kutsal değerlerimizle geleceğimize sahip çıkan bir ulusal erk ve istencin bulunmadığı yanlış kanısı egemen olmuş ve CANSIZ BİR YURTLA KANSIZ BİR ULUS NELERİ HAK EDERSE,
İTİLAF DEVLETERİ ONLARI UYGULAMAYA BAŞLAMIŞTIR. - Yurdumuzun bölünmesi kararlaştırılarak … 650 yıldan beri bağımsız yaşamış bir ulusun kölelik düzeyine indirilmesi ve artık bu devlete ilişkin tarih sayfasının kapatılıp onun mezara gömülmesi gibi, insanlık ve uygarlıkla ve özellikle de ulusluk ilkeleriyle bağdaşmayan beklentiler kabule değer bulunup onaylanmış ve görülüyor ki uygulama dönemi de başlamıştır.
- Efendiler, bilinen bir gerçektir ki, TARİH BİR ULUSUN KANINI, HAKKINI, VARLIĞINI HİÇBİR ZAMAN İNKÂR EDEMEZ. Bu nedenle, böyle bir geçersiz örtü arkasından yurdumuz ve ulusumuza karşı verilen hükümler, kanılar,
kesinlikle iflas etmeğe mahkûmdur; işte bu tiksinti verici ezinçlerden ve bu
zavallı düşkünlerden, tarihimize karşı yapılan haksızlıklardan üzüntüye kapılan ulusal vicdan uyanış çığlığını yükseltmiş ve Ulusal Hakları Savunma, Ulusal Hakları Koruma, Yurdu Savunma ve Yabancı Bir Devlete Katılmaya Karşı Koyma gibi değişik adlarla, ama aynı kutsal değerleri korumak için beliren ulusal akım, bütün yurdumuzda artık bir elektrik ağı durumuna girmiş bulunuyor.”
Bütün kurumların sorumluları bilmelidir ki, Türk ulusu bugün, 1919’da olduğundan
daha duyarsız, daha bilinçsiz değildir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ulus- ve devlet-kurucu emeklerinin boşa gitmemiş olduğunu, sorumlulara ve tüm dünyaya bir kaz daha gösterecektir.