Etiket arşivi: bilim felsefesi

Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen
12 Eylül 2022, Cumhuriyet

Cumhuriyet gazetesinde son dört yılda yazdığım 200’ü aşkın köşe yazısı içinde, sadece bir yazımda, şahsıma yönelik saldırılara yanıt vermek zorunda kaldım. Bu yazı da ikinci örnek olacak.

Bu sefer konu, 22 yıldır Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi, Behramkale köyündeki Assos antik kenti bölgesinde düzenlediğim, “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi” etkinliğine yönelik sabotajlar, çıkarılan zorluklar, projenin üzerine çökme girişimleri, projeyle ilgili yürütülen taklitçilik faaliyetleri ve proje hırsızlığıdır.
***
“Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi”, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, felsefe alanında, nitelikten taviz vermeden, uluslararası ve ulusal çerçevede, 20 yılı aşkın bir süre düzenli olarak gerçekleşen, sürdürülebilir olduğunu kanıtlamış, ilk ve tek etkinliktir.

Felsefe tarihinin en önemli filozoflarından birisi olan Aristoteles’in bir dönem yaşadığı Assos’ta, yılda iki defa, temmuz ayında uluslararası, şubat ayında ulusal boyutta gerçekleşen bu sempozyum etkinliğine, dünya çapında önemli felsefeciler, öğretim üyeleri, profesörler, doçentler, yardımcı doçentler, konuşmacı olarak katıldı.

Bu bağlamda, Cambridge Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Yale Üniversitesi, Sorbonne Üniversitesi, New York Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, Kaliforniya/ Berkeley Üniversitesi, Arizona Üniversitesi, Bologna Üniversitesi, Humboldt Üniversitesi gibi dünya çapında önemli üniversitelerden 140’ı aşkın öğretim üyesi etkinlikte konuşmacı oldu.

Türkiye’den de Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi birçok üniversiteden 70’i aşkın öğretim üyesi etkinliğe konuşmacı olarak katıldı.

Bilgi felsefesi, bilim felsefesi, varlık felsefesi, ahlak felsefesi, siyaset felsefesi, sanat felsefesi, dil felsefesi, zihin felsefesi, din felsefesi gibi felsefenin birçok alanında gerçekleşen toplantılarda, bugüne kadar 8 bini aşkın katılımcı yer aldı.

Bu sempozyumlardan birisinde sunulan bildiriler, dünyanın en önemli akademik yayınevlerinden birisi olan Cambridge Üniversitesi Yayınları (CUP) tarafından kitap olarak yayımlandı.

Herkese açık ve ücretsiz olan, kâr amacı gütmeden, Felsefe Sanat Bilim Derneği bünyesinde düzenlenen bu etkinlik, özgün bir proje olarak büyük ilgi gördü, medyada etkinlikle ilgili 100’ü aşkın haber yayımlandı; etkinlik Assos’un hem uluslararası hem de ulusal çapta tanıtılmasına da büyük katkı sağladı.
***
Kültür ve Turizm Bakanlığı ise iki yıl önce, ören yerlerinin bu etkinlik için ücretsiz tahsis edilmesi uygulamasına son verdi ve ücret talep etmeye başladı! Bakanlık bununla da yetinmedi, ABD’den, Kanada’dan, Britanya’dan, Avrupa Birliği ülkelerinden yabancı akademisyenlerin de katıldığı açılış kokteylinde yöresel şarap ikram edilmesini de yasakladı!

Bakanlık bu yıl da bardağı taşıran son damlaya imza atarak “Troya Kültür Yolu” adlı oluşum ve bu yıl kurulan Çanakkale Kültür Sanat ve Yaşam Derneği ile birlikte Assos Felsefe Okulu adı altında bir etkinlik düzenlemeye başladı! Bu çerçevede, bir iki felsefeciyle birlikte felsefe alanında uzman olmayanlar da konuşmacı olarak davet edildi.
***
Türkiye’de Miletos, Efesos, Klazomenae, Sinope, Soli-Pompeiopolis, Lampsakos gibi felsefe tarihi açısından en az Assos kadar önemli birçok antik kent varken ve buralarda düzenli bir etkinlik gerçekleşmezken Assos’un özellikle seçilmiş olması nasıl açıklanabilir?!

Assos’ta “Kayaları ıslah edeceğiz” diye birinci derece arkeolojik SİT alanını yerle bir ederek suç işleyen odaklar, şimdi de “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi” etkinliğini hedef almıştır!

Yaratıcı olmak veya var olan iyi bir şeyi desteklemek yerine, var olan iyi bir şeyi yıkmak veya onun üzerine konmaya çalışmak veya onu taklit etmek, nasıl bir ruh halinin yansımasıdır?!

Türkiye’nin uygarlık ve kültür yolunda gelişmesi için öncelikle bu sorunun yanıtını bulmak gerekir!

Hançeremizi yırtarcasına bağıralım: Yaşasın Cumhuriyet!

Hançeremizi yırtarcasına bağıralım: Yaşasın Cumhuriyet!

Orhan Bursalı
Cumhuriyet
, 29 Ekim 2019 Salı
Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyetin ilanı kutlu olsun.

Nevşehir’de, Cumhuriyet yurttaşlarının vergileriyle maaşını alıp geçimini sağlayan bir memur, Cumhuriyet törenini, yürüyüşünü yasaklamış! Gerekçesine bakın:

  • Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumdan dolayı milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, yürüyüşün yapılması uygun görülmemiştir.”

Ama memur bey bonkör, lütfen Ata büstüne çelenk konulmasına ise izin vermiş.
Şüphesiz hata Cumhuriyet Bayramı için bu izni talep edenlerde bence..
Yürüyüşü düzenleyen CHP İl Başkanlığı.
Millet bu yasağa uyar mı, bilmiyorum.
Gerekçede “..başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gibi bir ucube ifade var. Şu mu yani: “Ülkemizde padişahçılar var, Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyeti ilan etmesine karşı çıkanlar var; bu kutlama ile onları rencide edeceksiniz, yürüyüş yaparak onların hak ve özgürlüklerine saldırmış olacaksınız..
Aslında bu iktidarın kalben, ruhen, ideolojik olarak Cumhuriyetçi olduğuna inanmak zor.
Atadıkları memurların kafa yapısına bakın, yukarıdakilerin zihniyetini anlayın. Tek adam, sultan, padişah, Abdülhamit hayranlığı vb. gibi sıfatlardan rahatsız olmayan bir lider var. Olsa, bunları yasaklıyorum, ben Cumhuriyet çocuğuyum der. Cumhuriyeti, ilanını yüceltir. Düşünün, Diyanet’in başında oturan bir memur da var. Cumhuriyetçi mi, Atatürk ve arkadaşlarına zerre minnet, vefa duymayan, ama onun kurduğu bu topraklar üzerinde doğan, yaşayan, ekmek yiyen…

Yaşasın Cumhuriyet!

Hançeremizi yırtarcasına bağıralım:

  • Yaşasın Cumhuriyet,
  • yaşasın bu ülkeyi sıfırdan yaratan Atatürk ve tüm silah arkadaşları,
  • Kurtuluş Savaşı kahramanları, savaşanları.
  • Cumhuriyeti kuranlar ve yaşatanlar bin yaşasın!..

İnşa ettikleri, tarihe atılan büyük bir imzadır. Silinmeyecek ve her yıl anımsanacak olan.
Bu imzanın karşılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığıdır.
Bundan daha büyük onur ve gurur olur mu!
Türkiye’nin varlığını uyguladıkları politikalarla tartışma konusu yaptıranlar, diyorlar ki Cumhuriyet Bayramı her gün ülkeyi korumak içini savaş veriyoruz..
Yurtta barış dünyada barış politikasını pasif bulduklarını açıklayanlar, bu politikayı mezara gömmüşler ve sözde aktif bir “yurtta barış dünyada barış”a dönmüşler. Zerre ilişkisi yok.
Ne yurtta barış var, ne de başucumuzda barış.
Ülkenin tapu senedi olan Lozan Antlaşması için bile, alınacakların asgarisi elde edilmiştir, gibi sözler edenler, hele hele Lozan üzerine utanılacak laf eden ucube Prof’lar, Kurtuluş ve Kuruluş’a şu veya bu şekilde karşı olduklarını belirtmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar.
Kurdukları saltanat bile, başlı başına Cumhuriyet karşıtlığıdır.

    • Cumhuriyet halktır.
    • Cumhuriyet sadeliktir.
    • Cumhuriyet, gece – gündüz aç ve çıplak gezmeyenlerin, yatmayanların rejimidir.
    • Cumhuriyet fırsat eşitliğidir, gelir adaletidir.
    • Yaşasın Cumhuriyet!
*****
YÖK ve Üniversite

Okur notu, Bekir Onur: YÖK’ün nitelikli bilim insanı yetiştirme programı sevindirici ama nitelikli bilim nitelikli üniversiteden çıkar. Yani önce üniversitenin gerçek bilim yuvası olması beklenir. Üniversitelerimizin ve ülkemizin bilim fotoğrafının değişmesi için öncelikle yapılacak şey üniversiteyi evrensel bilim yuvası yapacak kültürü, atmosferi, iklimi yaratmak olmalı.
Bunun önlemlerini almadan ne eski ne yeni YÖK başarılı olabilir. Fotoğrafın değişmesi nasıl sağlanır sorusuna birkaç öneri:

Üniversiteyi kapalı kutu olmaktan çıkarmalı, saydamlaştırmalı (herkesin ne anlattığını, ne yazdığını herkes görebilmeli, korkmadan eleştirebilmeli). Akademik dereceler al gülüm ver gülüm, usulüyle alınıp verilmemeli (örneğin İngiltere’de olduğu gibi, tez danışmanı tez jürisine girememeli). Soru sorma, eleştiri yapma özgürlüğü olmalı, cesareti verilmeli, bu amaçla geniş katılımlı serbest tartışma saatleri oluşturulmalı. Çalışma alanı ne olursa olsun bütün lisansüstü öğrencilerinin bilim felsefesi dersleri alması sağlanmalı… Veri üreten ama fikir üretmeyen yığınla tez çalışmasının en önemli kusuru bu noktadadır… Üniversiteyi toplumla bütünleştirecek önlemleri de almak zorundayız: Halka açık konferanslar; üniversite kütüphanelerinde halka açık okuma ve tartışma saatleri; halkla birlikte yürütülecek araştırma projeleri..