Etiket arşivi: “BAŞKANLIK GÖRÜNTÜLÜ BİR DİKTA REJİMİNE GİDİLİYOR”

ULUSUMUZA ÇAĞRIMIZDIR…


Ulusumuza Çağrımızdır… 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net,
profsaltik@gmail.com,
17.7.2014

Türkiye’de AKP’yle birlikte gelişen politikalar üzerine aydınlar “Ulusal Birlik Çağrısı” adıyla bir metin yayınlayarak, katılanları imza vermeye çağırmıştık.

Türkiye’nin küresel güçlerin çok yönlü saldırısı altında olduğuna dikkat çekilen metinde,

  • “Siyasal iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır.” deniliyordu

Büyük ölçüde bizim kaleme aldığımız metni aşağıda güncelledik..

*****************

Ulusumuza Çağrımızdır… 

Cumhuriyetimiz kuruluşundan bu yana en kritik dönemlerini yaşıyor.
Çok yönlü sinsi bir işgal ile küresel güçlerin örtülü sömürüsü sürdürülüyor
ve ülke bütünlüğümüzü yıkıp ulusal birliğimizi parçalamak isteyenlerin çabaları yoğunlaşıyor. İktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır.

“CUMHURİYET ve ATATÜRKÇÜLÜK TASFİYE SÜRECİNE SOKULMUŞTUR”

Meclis’te muhalefet yok sayılmakta, Cumhuriyetin yansız ve koruyucu kurumları üzerinde sindirme ve yandaşlaştırma amaçlı her türlü tertip uygulanmaktadır.
Bu gelişmler karşısında her yurtsever gibi gittikçe daha çok kaygı duymaktayız.
Cumhuriyet ve Kemalizm; bu topraklarda yaşayan insanların bu vatanın sahibi olmasını, ondan eşit pay almasını ve yüksek bir yaşam düzeyine ulaşmasını amaçlar.

Buna karşın, Cumhuriyet ve Atatürkçülük tasfiye sürecine sokulmuştur.
Sözde “serbest piyasa” adıyla azgın bir sömürü düzeni halka dayatılmaktadır. Özelleştirme talanıyla bağımsızlığın ve Cumhuriyetin temel ekonomik dayanakları ortadan kaldırılmış, Ülkemiz tarım ve sanayi üretiminden koparılarak her yönden
dışa bağımlı duruma getirilmiştir. En önemli mal ve hizmet üretici kamu kuruluşlarımız, başta enerji, iletişim, bankacılık, sigortacılık ve madencilik ile SAĞLIK alanlarında
olmak üzere, yabancıların eline geçmiştir.

Çok ağır dış borç, tehlikeli rakamlara varan cari açık, kaynağı belirsiz sıcak para
(“net hata noksan” kalemi diye örtülüyor!) kullanımıyla krizleri erteleme çabası gibi yanlış ve sürdürülemez politikalar yüzünden ülke ekonomisi hızla tıkanmaya sürüklenmektedir.

“REJİM BAŞKANLIK ile İSLAMİ FAŞİZME GİDİYOR”

Diktacı bir rejime (İslami faşizme!) gitmek, bu tıkanmanın çözümü olarak görülmektedir.
Süregelen ve artan işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı altındaki toplum kesimlerinin gitgide çoğalması; halkımızda, özellikle gençlerde gelecek kaygısının artması, bir karmaşa döneminin açık belirtileridir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılması, adil yargılanma ve savunma hakları, demokratik hak arama yolları yasa ve hukuk tanımaz biçimde
gözü kara ortadan kaldırılmıştır.

Sağlık hizmetleri ancak parası olanların yararlanabileceği biçimde piyasalaştırılmış, Anayasal Öğretim Birliği (md. 174) bozulmuş, üniversitelerde siyasal kadrolaşma doruğa erişmiştir. Çok ciddi derecede zedelenen yargı bağımsızlığı;
“yüksek yargının tek çatı altında toplanması” girişimiyle, tümüyle bağımsızlığını yitirerek siyasallaşacaktır. Emperyalist güçlerin araçlarından biri olduğu artık açıkça anlaşılan bölücü terör örgütü ile ilişkiler, bölünmeyi meşrulaştıracak sözde “Açılım” girişimleri hatta yasaları ile sürdürülmektedir.

“BAŞKANLIK GÖRÜNTÜLÜ BİR DİKTA REJİMİNE GİDİLİYOR”

Dış siyasette ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak Türkiye’miz, uluslararası güçlerin, ekonomik, siyasal ve askeri emellerine taşeronluk yapar düzeye indirgenmiştir.
Tüm bu ürkünç (vahim) girişimleri tamamlayıcı ve kalıcılaştırıcı bir son adım olarak dayatılan “Yeni Anayasa – Yeni Türkiye” tuzağının, Türkiye Cumhuriyeti’ni başkalaştırma, “Başkanlık” görüntülü bir dikta rejimine dönüştürme girişimi olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Yürürlükte bir anayasa varken yapılacak işlemin adı
ancak “anayasa değişikliği” olabilir. O da, yürürlükteki anayasaca konmuş yöntemlere uyarak olur (md. 175) ve bunların başında, “değiştirilemez” oldukları vurgulanan hükümlere uymak zorunluğu yer alır.

Bu anayasal zorunluk ortadayken iktidar partisine mensup kimi hukukçuların belirttikleri gibi yürürlükteki anayasayı “ilga edilmiş“ -hukuksal olarak yok- sayıp “yeni anayasa” yapmaya girişmek düpedüz “sivil darbe” dir ve açıkça anayasa suçudur.

AKP’nin, Meclis’teki 4 partinin katılımıyla yeni anayasa yapma girişimlerini, kendilerini
bir “asli kurucu iktidar” sayma manevrasını kabul etmek; hukuksal olarak olanaksızdır.

“YENİ ANAYASA YAPMAK BU MECLİS’İN
HUKUKSAL YETKİSİ İÇİNDE DEĞİLDİR!”


Türkiye’de temel İnsan Hak ve Özgürlüklerinin yer yer 1679 tarihli İngiliz
Habeas Corpus Rejiminin gerisine savrulduğunu kaydetmek abartı sayılmamalıdır.

AKP iktidarının kökü dışarıda bu politikaları pervasızca sürdürmesi durumunda, bir
ulus-devletimizin, yurt bütünlüğümüzün, Cumhuriyetimizin, demokrasinin, toplumsal barışın kalmayacağı çok tehlikeli bir BÖLÜNME – İÇSAVAŞ sürecine girilebilir.

Artık açıkça görülen bu karanlık gidişin engellenmesi için; yurt bütünlüğü, ulusal birlik, laik-demokratik-sosyal-hukuk devleti ilkelerini benimseyen; emek, eşitlik ve özgürlük duyarlığı taşıyan siyasal partilerimizi ve demokratik kitle örgütlerini en kısa sürede
güçlü bir birliktelik ve eylem için direniş ve dayanışmaya, öz olarak
VATAN SAVUNMASINA çağırıyoruz.

  • 12. Cumhurbaşkanı seçimi Erdoğan’dan kurtulma fırsatıdır!
  • Sandığa gidelim ve Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü adaya oy kullanalım.. Oy kulanmamak, boş veya geçersiz oy atmak ya da kazanma şansı olmayan zayıf adaya oy vermek; Erdoğan’a oy vermektir!
  • Erdoğan kazanamazsa AKP de dağılır!
  • Erdoğan kazanırsa ve oyları arttıkça bu kez Türkiye dağılır!

********************

Metnin pdf formu : Ulusumuza_Cagrimizdir_17.7.14

Sevgi ve saygı ile.
17 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

PROF. DR. MÜMTAZ SOYSAL’DAN KRİTİK ÇAĞRI


PROF. DR. MÜMTAZ SOYSAL’DAN
KRİTİK ÇAĞRI

PORTRESİ

 

 

 

 

VATAN SAVUNMASINA çağırıyoruz!

Türkiye’de AKP’yle birlikte gelişen politikalar üzerine aydınlar “Ulusal Seferberlik Çağrısı” adıyla bir metin yayınlayarak, bu metne katılanları imza vermeye çağırdılar.

Türkiye’nin küresel güçler tarafından çok yönlü bir saldırı altında olduğuna dikkat çekilen metinde, “Siyasal iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır” denildi.

AÇIKLAMANIN TAM METNİ                                       :

 

Cumhuriyetimiz, kuruluşundan bu yana en kritik günlerini yaşamaktadır.

Çok yönlü sinsi bir işgal ile küresel güçlerin örtülü sömürüsü sürdürülmekte ve
ülke bütünlüğümüzü yıkıp ulusal birliğimizi parçalamak isteyenlerin çabaları yoğunlaşmaktadır. Siyasal iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak
her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır.

“CUMHURİYET VE ATATÜRKÇÜLÜK TASFİYE SÜRECİNE SOKULMUŞTUR”

Meclis’te muhalefet yok sayılmakta, Cumhuriyetin yansız ve koruyucu kurumları üzerinde sindirme ve yandaşlaştırma amaçlı her türlü tertip uygulanmaktadır.

Bizler, Prof. Dr. Mümtaz Soysal‘ın çağrısıyla, siyasal parti bağı olsun olmasın bir araya gelen kişiler olarak, bu saptamalar karşısında her yurtsever gibi gittikçe daha çok kaygı duymaktayız. Cumhuriyet ve Kemalizm; bu topraklarda yaşayan insanların bu vatanın sahibi olmasını, ondan eşit pay almasını ve yüksek bir yaşam düzeyine ulaşmasını amaçlar. Buna karşın, Cumhuriyet ve Atatürkçülük tasfiye sürecine sokulmuştur. Sözde “serbest piyasa” adıyla azgın bir sömürü düzeni dayatılmaktadır. Özelleştirme talanıyla bağımsızlığın ve Cumhuriyetin temel ekonomik dayanakları ortadan kaldırılmış, Ülkemiz tarım ve sanayi üretiminden koparılarak her yönden dışa bağımlı duruma getirilmiştir. En önemli mal ve hizmet üretici kamu kuruluşlarımız, başta enerji, iletişim, bankacılık, sigortacılık ve madencilik alanlarında olmak üzere, yabancıların eline geçmiştir.
Yüklü dış borç, tehlikeli rakamlara varan cari açık, kaynağı belirsiz sıcak para kullanımıyla krizleri erteleme çabası gibi yanlış politikalar yüzünden ülke ekonomisi hızla tıkanmaya sürüklenmektedir.

“REJİM İSLAMİ FAZİŞME GİDİYOR”

Diktacı bir rejime (İslami faşizme!) gitmek, bu tıkanmanın çözümü olarak görülmektedir.

Süregelen işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı altındaki toplum kesimlerinin gitgide çoğalması, halkımızda, özellikle gençlerde gelecek kaygısının artması, bir karmaşa döneminin açık belirtileridir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılması, adil yargılanma ve savunma hakları, demokratik hak arama yolları yasa ve hukuk tanımaz biçimde ortadan kaldırılmıştır. Sağlık hizmetleri ancak parası olanların yararlanabileceği duruma getirilmiş, anayasal Öğretim Birliği (md. 174) bozulmuş, üniversitelerde siyasal kadrolaşma had safhaya gelmiştir.

Çok ciddi derecede zedelenen yargı bağımsızlığı; “yüksek yargının tek çatı altında toplanması” girişimiyle, tümüyle bağımsızlığını yitirerek siyasallaşacaktır.
Emperyalist güçlerin araçlarından biri olduğu artık açıkça anlaşılan bölücü terör örgütü ile ilişkiler, bölünmeyi meşrulaştıracak sözde “Açılım” girişimleri ile sürmektedir.

“BAŞKANLIK GÖRÜNTÜLÜ BİR DİKTA REJİMİNE GİDİLİYOR”

Dış siyasette ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak Türkiye’miz, uluslararası güçlerin, ekonomik, siyasal ve askeri emellerine taşeronluk yapar düzeye indirgenmiştir. Tüm bu vahim girişimleri tamamlayıcı ve kalıcılaştırıcı bir son adım olarak başlatılan “Yeni Anayasa” tuzağının, Türkiye Cumhuriyeti’ni başkalaştırma, “Başkanlık” görüntülü bir dikta rejimine dönüştürme girişimi olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Yürürlükte bir anayasa varken yapılacak işlemin adı ancak “anayasa değişikliği” olabilir. O da, yürürlükteki anayasaca konmuş yöntemlere uyarak olur ve bunların başında, “değiştirilemez” oldukları vurgulanan hükümlere uymak zorunluğu yer alır.

Bu anayasal zorunluk ortadayken iktidar partisine mensup kimi hukukçuların belirttikleri gibi yürürlükteki anayasayı “ilga edilmiş“ -hukuksal olarak yok- sayıp “yeni anayasa” yapmaya girişmek düpedüz “sivil darbe” dir ve açıkça anayasa suçudur. AKP’nin, Meclis’teki 4 partinin katılımıyla kurulan “Uyum Komisyonu”nu, yeni anayasa yapma yöntemlerini kendisi belirleyerek bir “asli kurucu iktidar” sayma manevrasını
kabul etmek; hukuksal olarak olanaksızdır.

“YENİ ANAYASA YAPMAK BU MECLİS’İN YETKİSİNDE DEĞİLDİR!”

AKP iktidarının kökü dışarıda bu politikaları pervasızca sürdürmesi durumunda,
bir ulus-devletimizin, yurt bütünlüğümüzün, Cumhuriyetimizin, demokrasinin, toplumsal barışın kalmayacağı çok tehlikeli bir döneme girilebilir.

Artık açıkça görülen bu karanlık gidişin engellenmesi için; yurt bütünlüğü,
ulusal birlik, laik-demokratik-sosyal-hukuk devleti ilkelerini benimseyen;
emek, eşitlik ve özgürlük duyarlığı taşıyan siyasal partilerimizi ve demokratik
kitle örgütlerini en kısa sürede güçlü bir birliktelik ve eylem için direniş
ve dayanışmaya, öz olarak
VATAN SAVUNMASINA çağırıyoruz.