Karakteri bozuk şehit babaları…
SÖZCÜ, 30.9.2015
Oğlu doğduğunda baba 30 yaşlarındaydı…
Kasabanın hastanesinin önünde bütün gece beklemişti, sabaha karşı kadınlar “Bir oğlun oldu” haberini getirdiklerinde merdivenleri koşarak çıkıp bebeğini görmeye gitti, cebindeki elli liranın yirmisini hademelere bahşiş olarak verdi… O günlerde babalar çok hayal kurar… Bebek kız ise, süslü salonda oyun havası çalar hayalinde, beyaz gelinlikler içinde gözleri ıslak kızı ile oynar baba. Oğlansa, önemli birisi olur oğlu, çatısı ve bahçesi olan bir ev alır babasına…
*
Oğlunu şımartmamak için daha çok o uyurken sevdi… İpek gibi saçlarını okşadı, eğilip kokusunu içine çekti, üstünü örttü ve onun hastalıksız, kazasız, belasız büyümesi için dualar okudu geceleri… İlkokula başladığı gün, kendi düğünlerinden kalan son bileziği bozdurup ona çanta, defter, renkli kalemler aldılar… Ama sıra yüksek öğretime geldiğinde, ne bozduracak altın, ne avuçta para pul vardı… Genelde oğulların yazgısı babanın devamıdır, en güzel yıllarında sabahların karanlığında kalkıp yaşama savaşına katıldı o küçük bebek…
*
Bir gün… Şehrin otobüs terminalinde davullar çalıyordu… Yer gök kırmızı bayrağımızdı… “Sevkıyat” günüydü, arkadaşları onu sevkıyat otobüsünün önünde
“En büyük asker bizim asker” diye havaya atıp tutarken, annesi ile sevgilisi gölgelere sığınıp ağladılar… Baba ağladığını belli etmedi… Yoksul aile, oğlunu vatan savunmasına gönderiyordu, gururluydu, ama yüreğinde bıçak gibi, ona iyi bir hayat verememenin acısı sızlatıyordu canını babanın…
*
Baba bu kez, oğlunun askerden dönüşünün hayallerini kurdu… Geceleri onun büyüdüğü boş yatağa kim bilir kaç kez gidip baktı… Ta ki bir gün o bebek tabut içinde kapının önüne getirilene kadar…
*
“Hangi şehidin babası bu?” derseniz, hepsinin…
Otuz şehit ailesinin öyküsünü okudum, ne kadar benzeşiyor, bu hepsi birden…
*
Kendi oğulları askerlik yapmamış, ama gemi filoları olan, külliyeler sahibi olmuş Cumhurbaşkanı o babaların kim olduğunu söyledi bize:
“Karakteri bozuk şehit babaları…”
=======================
Dostlar,
Üstad Bekir Coşkun‘un bu yazısı İNSANLIK TARİHİNE NOT DÜŞECEK kırattadır.
Mutlaka hak ettiği yankıyı bulacaktır.
Okunmalı ve okutulmalıdır, yayılmalıdır. (Uygun görülürse bizim yorumumuzla birlikte..)
İleride Edebiyat, Tarih, Ekonomi, İnsan Hakları, Hukuk, Felsefe, Siyaset Bilimi… derslerinde üniversitelerde okutulacak ve üzerinde uzunboylu tartışılacaktır..
Dileriz, bu acı olay, AKP yandaşlarının vicdanında küçücük bir uyanış doğursun öncelikle..
Daha da önemlisi, bu ağır ve bir ulusun değerlerini hoyratça aşağılayan sözlerin sahibi, bir vicdan muhasebesi yapsın ve ızdırap duyarak özür dilesin kamuoyu önünde.. Böylesine yakıcı yoksulluklar ve yoksunluklar içinde büyütülen bir evladını yitiren babanın yüreğinin yangınını değerlendiremeyen, onunla zerrece özdeşim (empati) kuramayan bir kişiliğe ne denebilir ki??
“Narsisistik kişilik bozukluğu” diyen 30 yıllık uzman doktor meslektaşımız hakkında ceza ve giderim (tazminat) davası sürüyor.. (bkz. http://ahmetsaltik.net/2015/03/19/narsistik-kisilik-bozuklugu-ve-erdogan/ ve http://ahmetsaltik.net/2015/03/19/erdoganin-akil-sagligi/). Savcı, “bozukluğu” sözcüğünün kullanılmış olmasını dava gerekçesi yaptı! Oysa tamı tamına bu kişilik tipinin tıptaki adı aynen böyle.. “Bozukluğu” sözcüğü İngilizce “Disorder” karşılığı Türkçemize çevrilmiştir. Kullanımı tümüyle tıbbi adlandırma gereğidir. Hakaret kastı taşımadığı, taşıyamayacağı gibi, bu yönde yorumu savcının ne denli “bilgili” olduğunun da bir göstergesidir.. Dileriz bilirkişi savcıyı ikna eder.. (Bkz. ABD Psikiyatri Birliği
http://www.dsm5.org/Documents/Personality%20Disorders%20Fact%20Sheet.pdf)
“EMPATİ YAPAMAMA“, “Narsisistik kişilik bozukluğu” olanların tipik özelliklerinden biri.
Umut yok…
Türkiye’nin işi çooook zor çok..
Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com