Etiket arşivi: Apartheid’a karşı mücadele

Neler gördün, onu anlat!..

Dostlar,

Sevgili Mustafa Sönmez (Van Atatürk Lisesinden arkadaşımızdır) taa
Güney Afrikalardan yazmakta (İstanbulJohannesburg uçakla 15 saat!).
Dikatli bir gözlemci olarak.. Keyifle ve merakınız uyanarak okunuyor.
İlginç yerlerin web siteleri veriliyor..

Özellikle Nelson Mandela Irkçı İngiliz rejimi tarafından hapse atılan ve yaşamının
26 yılını zindanlarda geçiren ama asla boyun eğmeyen efsane devrimci önder..
Irkçı Appertheid rejimi, nüfusun %20’si olmasına karşın yerli zencilere kuşaklar boyunca kan kusturdu. Asimile etti, Hırsitiyanlaştırdı, dillerini ve adlarını değiştirdi.. Fakat yerli halk, ANC (African National Congress) çatısı altında örgütlenerek özgürlük ve kurtuluş savaşı verdi kanı ve canı ile.. Güney Afrika’nın bitmez tükenmez kömürleri ve altın madenlerinde, üzerinde güneş batmayan imparatorluk
United Kingdom / British Empire
‘ın köleleri olarak çalıştırıldılar..
Günümüz İngiliz uygarlığının (!?) kurulmasını büyük ölçüde finanse ettiler..

Afrika_Kurtulus_Mucaeleleri

Prof. Türkkaya Ataöv‘ün
“Afrika Kurtuluş Mücadeleleri ni okumanın zamanıdır..

 

 

Sevgi ve saygı ile.
05.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Neler gördün, onu anlat!..

Neler gördün, onu anlat!..

Mustafa Sönmez

mustafa.sonmez@yurtgazetesi.com.tr
04 Ekim 2013, YURT Gazetesi


CAPE TOWN

“Yediğin, içtiğin senin olsun; neler gördün, onu anlat” derlerdi, seyahatten dönenlere… Bu çılgın iletişim çağında hala yeri kaldı mı bu sözün, bilmiyorum.
Bir mobil telefonla, her şey görüntü olarak anında paylaşılıyor hemen. Ama seyahat bize sadece görüntü sunmuyor, görünenlerin arka yüzünü öğrenme, fotoğrafları sentezleyerek, toplumların öykülerini dinleme, niyetimiz varsa onlardan dersler çıkarma, deneyim devşirme, paylaşma şansını da veriyor aynı zamanda.

Bir seyahatten gezmiş, görmüş, yemiş, içmiş, eğlenmiş, alışveriş etmiş olarak dönebilirsiniz ama aynı zamanda, seyahat ettiğiniz yerin hikayesini dinlemiş, araştırmış, kendi öykünüzle, ülke sorunlarınızla bağlar kurup, ufuk açıcı sorularla yüklü olarak dönmüşseniz, daha kazançlı çıkmışsınız demektir, o serüvenden.

GÜNEY AFRİKA

On gün geçirdiğimiz Güney Afrika, hem doğasında, mutfağında, müziğinde,
geleneksel sanatlarında, her tür kültür ürününde hoşluklar görüp eğleneceğiniz;
hem de hikayesi hikayemize benzediği için, toplumsal yapısı ve tarihinden öğrenecek çok şey bulabileceğiniz bir büyük ülke.

Fikrimi sorarsanız; Türkiye’nin demokrasi, barış, eşitlik meselelerine çözüm arayışı olanların, özellikle G. Afrika’daki politik mücadele deneyimlerinden çıkarmaları gereken çok ders var. G. Afrika’nın da, Türkiye gibi çok kültürlü, çok kimlikli bir yapısı ve yıllarca bu kimlik ve kültür mücadelesini sürdürüp, sonunda 20 yıl önce gerçekleştirdiği iktidar değişimi ile aldığı bir yol; incelenmeye değer, sevabı, günahı ile bir bilançosu var.
Ülke deneyimleri üstüne yazıları okumak, onlardan dersler çıkarmak, birikimimizi artırmak elbette önemli. Ama yazılanlar, kayda alınanlar her zaman yeterli olmuyor. Çünkü kayıt altına alınmış kısım, hayatın bir bölümü ve hayat sürekli değişiyor,
kayda alınmış olanlar da güncelliğini kaybedebiliyor. Okunmuşların üstüne konulan gözlem tuğlaları, bizi daha zenginleştirebilir. Gözlem, birebir temas fırsatını bulma,
bu açıdan çok önemli.

POLİTİK TURİZM

Keşke politik turizm diye bir dal icat edilse ya da varsa da geliştirilse! Keşke, bazı turizm acentaları, mesela G. Afrika’ya politik gözlem ve araştırma-soruşturma, bilgi alışverişi yapma ağırlıklı programlar yapsa! Yirminci yılına hazırlanan ‘Siyahların İktidarı’, politik mücadelesinin tarihini yazma ve sergilemede epeyi yol alarak, altyapıyı sunuyor zaten.
Örneğin; Johannesburg yakınlarındaki Maropeng ören yerindeki daimi sergi, evrim teorisini konu alıyor ve onu görsel ögelerle olağanüstü sunuyor. AKP gericilerini hop oturtup hop kaldıracak bir evrim sunumu. Özellikle çocuklara ve gençlere hitap eden, öğretici ve eğlendirici bir UNESCO destekli proje. Keşke bizde de birileri benzerini yapsa… (maropeng.co.za’ya girin)

Freedom Park, bir başka politik proje (freedompark.co.za). Ezilen Siyahların ve
öteki halkların Beyaz ayrımcı iktidara, Apartheid’a karşı mücadelesinin 300 yıllık tarihi, belgelerle anlatılıyor. Bu uğurda hayatını kaybeden, işkence gören, hapis yatan, mücadeleye dünyanın dört bir yanından omuz veren isimler için tek tek plaketler çakılmış duvarlara…  Büyük bir kadirbilirlik, saygı sergileniyor.

Hemen yakınlarındaki, faşizmin tüm dünyada yükselişe geçtiği 1940’lı yıllarda yaptırılan ‘Voortrekker Monument’ ise, Apartheid rejiminin resmi tarihini sergiliyor (vortrekkermon.org.za). Siyahların iktidarı, bu ırkçı anıtlara hiç dokunmuyor;
bu mekanlar da izlenmeye açık. Böylece, toplumca kazanılmış derin hoşgörüyü de gözlemiş oluyorsunuz.

Johannesburg’un kuzeyinde yer alan Liliesleaf Müzesi ve eski çiftlik alanı, 1960’larda Mandela ve ANC’deki arkadaşlarının, komünist yoldaşlarının rejime karşı mücadeleyi yeraltından örgütledikleri mekan olarak, izleyiciye mükemmel bir biçimde belgeleri ve otantik objeleriyle sunuluyor; polisin operasyonları, tutuklamalar anlatılıyor (liliesleaf.co.za).

Cape Town’daki Robben Adası, başlı başına bir mücadele tarihinin sunum alanı (robben-island.org.za). Anti-sömürgeci ve anti-Apartheid görüşü ile, dost-düşman herkesin gönlünü fetheden, 1993’te Nobel Barış Ödülü’nü alan, ABD Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere, 250’nin üzerinde ödüle layık görülen Mandela, G. Afrika’da ‘Ulusun Babası’ sayılıyor. Mandela ile arkadaşlarının mücadelesi, Robben Adası’nın yanında, Cape Town’da birçok müzede, kamusal alanda sergileniyor.

VE MAÇ…

Johannesburg’un varoşunda, tarihi büyük mücadelelerle dolu Soweto’ya yakın bir stadyumda, kupa finalini Orlando Pirate ile Kaizer Chiefs  oynadılar;  programımıza maç da dahil edlmişti.  Maçı güya izledik ama seyirciyi izlemekten, maçı izleyemedik. Formasız, renksiz, vuvuzelasız,  bir tek biz konuklar vardık sanırım. Doyasıya eğlenen, tadını çıkaran; bunu kadınlı-erkekli yapan; kavga etmeden, aynı tribünde kardeşçe oturarak, hatta bira içerek yapan bir seyirci vardı ve sanırım bu, ‘genç Afrika demokrasisi’nin yarattığı toplumdan bir kesitti… Hoşgörülü, barışçı, yoksul ama sabırlı, özgüven kazanmış bir toplum…

Bu ülke, bir değişim, dönüşüm heyecanını 20 yıl geçmiş olmasına karşın, hala yaşıyor ve karşısındakine de yaşatıyor.
Bu heyecanı görmek ve paylaşmak gerçekten önemli.