Etiket arşivi: Anayasa – Başkanlık gündemi

ANAYASADA ETNİK KİMLİK OLMAYACAKMIŞ…


ANAYASADA ETNİK KİMLİK OLMAYACAKMIŞ…


Aslına bakarsanız gerek emperyalizm, gerekse ülkedeki işbirlikçileri halka asla gerçeği söylemezler. Söylemek istediklerini, amaçlarını her zaman güzel süslü kavramların arkasına saklarlar ki çok daha etkili olabilsin. Ben bunu biraz hediye kutusu içinde ya da bir çiçeğin arasında teslim edilen bombaya benzetiyorum.

Çünkü bilinir ki, görünen, açıkça ne olduğu anlaşılan bir bombayı kimse teslim almaz.
Ama getirilen çok güzel bir çiçekse, bir hediye kutusuysa… İnsanlar hiçbir kaygı gütmeden
çok daha rahat teslim alabilirler ki toplum olarak…
Ülkemizde yıkıcı etki yapabilecek, toplumsal yapımızı kökten değiştirecek anayasa değişikliği önerileri tam da öyledir. Bunu neden söylüyorum?
Uzun bir süredir iktidar partisinin dilinde bir kavram bulunuyordu. Hatta bu konu
7 Haziran 2015 seçimlerinden önce seçim bildirgesine bile yazılmış. Deniliyor ki :

  • “Yeni anayasada milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan herhangi bir
    etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır.”

Ne anladınız? Biliyorum kafanız karıştı ama isterseniz açıklamasına geçmeden bir de
ana muhalefet partisinin aynı konuda söylediklerine bakalım, arada fark var mı?

  • “Devlet yönetiminde dil, kültür, inanç ve yaşam tarzları arasında ayrım yapmaksızın
    Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alacağız.”

Peki; ya özerklikçi parti, o Anayasa değişikliği konusunda ne düşünüyor bir de ona göz atalım :

  • “Biz’ler Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun,
    insanlık esaslı yeni bir anayasayı hep birlikte yapacağız.”

Yani kelime farklılıkları var ama söylenmek istenen şey aynı. Tek millet olmayacak.
Yani bu partiler Anayasa değişikliğini yapmak üzere uzlaşmaya varabilirlerse,
bundan sonra Anayasa’da Türk Milleti diye herhangi bir kavram olmayacak.
Ne mi olacak?

Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap,
Ama asla millet değil.
Böyle olunca haliyle ortak dil diye herhangi bir kavram olmayıp;

  • “.. herkes bulunduğu yerde hatta eğitimde, kamu hizmetinde bile kendi dilini kullanacak..” denilse sanıyorum yanlış olmayacak. Peki, bu durumda ortak Tarih, Kültür, Dil ya da
    bir etnik kimliği anımsattığı için Türkiye adı kalır mı?

Burada önemli olan şey şu :

  • Dünyada hiçbir devlet yalnızca bir etnik kimlik üzerine kurulmamıştır Türkiye de içinde olmak üzere devletlerin neredeyse tamamı kendini oluşturan birden çok etnik kimliğin bir araya gelip birleşip, kaynaşmasıyla oluşmuşlardır…

Demem o ki; Gerek “anayasal vatandaşlık…” gerek “Türkiye Milleti…” gerek çok demokratik görünümlü “insan esaslı anayasa” kavramları… her ne denli kulağa çok güzel kavramlarmış gibi gelse de; gerçekte Türk Milletini Anayasa’dan kaldırıp, federatif bir başkanlık sistemi kurmanın öteki adıdır…
Bilinsin istedim…

06–01–2016
Nusret KEBAPÇI

=========================================

Dostlar, 

Gündelik işlerin yoğunluğundan dün sitemize zaman ayıramadık.
Ancak gündem arkasından yetişilir gibi değil.
Bir yandan dış politikada Türkiye sorunlar sarmalında, bir yandan da içeride
Anayasa – Başkanlık gündemine “zoraki nikahlanmış” gibi..
Aklımıza Tanzimat Dönemi yazarlarından Ahmet Vefik Paşa’nın ünlü Fransız yazar Molieré’den uyarlaması sayılabilecek “Zoraki Nikah” ı geliyor.. O dönemler en çok dış ilişki Fransa ile.

Ülkenin temel ve yakıcı sorunları adeta halka unutturulmak istenircesine toplumsal gündem mühendisliği yapılmakta. Yandaş basın, uydurma kamuoyu yoklamaları ile daha şimdiden
olası bir halkoylaması için “yığınları” koşullandırmaya girişti.. Başkanlığa rekor destek varmış, her geçen gün artıyormuş, hiç bu denli yüksek oran şimdiye dek çıkmamışmış..

İnsanların ahlakı bozulunca din – iman – peygamber- Allah kaygısı ve saygısı da kalmıyor.

Örneğin kutsal topraklara Umre’ye gidiyorsunuz ama otel odasında Viagra ve enerji içeceği ile fahişe (erkek? kadın?) ile birlikte iken ölüyorsunuz!.  Ayrıntılar sansürlü, öğrenemiyoruz..
(Dr.AS: aşırı yüklenmeye bağlı kalp yetmezliği olmalı! Keşke otopsi yapılıp rapor açıklansaydı!)
Gene de ülkenizde cenazeniz büyük ilgi görebiliyor!?

Gerçek dışı her şeyi, küçük bile olsa birtakım dünya çıkarları adına yapmaya başlıyorsunuz.
Bir süre sonra yaptıklarınızı kanıksıyor ve giderek kendiniz de inanmaya başlıyorsunuz.
İşte orası, başkalaşıp – yozlaşıp insanlıktan çıktığınız yer; metamorfoz! Dahası, yalan – yanlış yapageldiklerinizi üstelik fanatik biçimde savunarak içselleştiriyorsunuz. İşte orası,
bir kez daha söyleyelim; ipin koptuğu, insanlıktan çıkıp “insansılaşılan” yer..
“Quacy modo”laşılan yer.. Bir başka anlatımla yaşamın gerçekliğinden kopulan,
Tıptaki karşılığı isle “şizofreniform” durumlar ya da kişilik kategorisine giriliyor.
Ne yazık ki tarihte ve sosyal psikiyatride – sosyal psikolojide toplumsal ölçekte örnekler çok.
En tipiklerinden biri Alman toplumunun Hitler’in ardından adeta afsunlanarak sürüklenişi; Alman sosyal şizofrenisi!

Biz namuslu aydınlar, yukarıdaki makalenin yazarı Sayın Nusret Kebapçı dostumuz gibi,
an geliyor, çaresizleşleştiriliyoruz.. Sesimiz kitlelere ulaş(a)mıyor.. Sistem bunu etkili biçimde bilerek engelliyor.. Toplum adeta “de-kapite kurbağa” (başı kesilmiş) benzeri spinal (omurilik) refleksleri ile can telaşına düşürülüp teslim alınıyor. Göstermelikleşen halkoylamalarında
politik-şizofrenik milyonlar egemen koşullandırma doğrultusunda oy kullanıyor.
Adı da referandum, doğrudan halk oylaması ve HALKIN DOĞRUDAN SEÇTİĞİ BAŞKAN.. oluyor.. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bile erişemediği iltifat (!)

*****

Hal ve durum budur..
CHP ve MHP bu oyuna alet olmamalıdır; derhal masadan kalkmalıdır.
AKP ve HDP’nin maskeleri bir kez daha böylelikle düşürülebilir.
Ülkenin acil iç ve dış sorunlarına eğilmek gerekir. Bir seferberlikle bu sorunlara odaklanmalıyız.
Örnek olarak Ülkemiz iç ve dış savaş eşiğindedir. Coğrafyası ateş çemberidir, emperyalistler güdümlü taşeron – uydu dış politika bu konjonktüre Türkiye’yi sürüklemiş, tek dostu olan komşu ülke kalmamıştır.

İçeride ÜRETİMSİZLİK – İŞSİZLİK – YAŞAM PAHALILIĞI – YOKSULLUK – GELİR DAĞILIMINDA AĞIR BOZULMA – SAĞLIK SORUNLARI – AŞIRI DOĞURGANLIK – DEMOKRASİNİN BOĞULMASI – BİLİM SANAT VE KÜLTÜR YAŞAMIDA KISIRLIK – EĞİTİMDE DİNCİLEŞME VE YOZLAŞMA – KONUT SORUNU VE TOKİ TALANI….

bütün hızyla AKP – RTE eliyle sür – dü – rül – mek – te -dir!
Topluma deli gömleği giydirilmiştir. Kitleler mankurtlaştırılmak istenmektedir.
Ceza yasasında gerçekte olmayan, AİHS gereği zımnen ilga (yürürlükten kalkmış) edilmiş
299. madde zulmü yüzünden 17 yaşında çocuklar hapistedir…

Hangi birini sayalım.. Olumsuzluklar bitecek gibi değil..
Sonuç olarak; yine tarihten biliyoruz ki, böylesi tablolarda halk ancak acı sonucu yaşayarak akıllanabiliyor. Öncesi uayrılar sınırlı ve etkisiz kalıyor. Deneme – yanılma süreci ne yazık ki.
Türkiye de sanırız ve korkarız ki o eşiğe sürüklendi hatta aştı.
AKP – RTE ve yandaşları, muazzam bir enerji yüklüyorlar bu politikalarına..

Elden geleni sürdüreceğiz elbet.. AKP – RTE’nin çoook ciddi fay hatları da var kuşkusuz.
Bu fay hatları AKP – RTE’yi “Yeni anayasa – Başkanlık” hedefine adeta kilitliyor.
Tek ve biricik kurtuluşlarını yalnız ve yalnız onda görüyorlar. Ok yaydan çıkmış..
Türkiye, 1930’ların Almanyasında yaşanan tipik trajediye sürükleniyor koşar adım..
Fazları var : Salt politik bir ideoloji olan Faşizme de değil; Dinci faşizme..
Üstelik Batı Almanya’yı ıslah – terbiye edip ayağa kaldırdı;
Türkiye Ortadoğu’da 2. bir ilkel – rezil, koyu dinci Suudi rejimine dönüşmüş, umurlarında mı? Tepe tepe kullanmaya devam ederler..

Korkarız ki bedeli; Ülkemize, bu talihsiz – lanetli oyunun aktörleri başta olmak üzere
çok ama çok ağır olacak..

Herkesi son bir kez daha düşünmeye ve uçurumun eşiğinden geri dönmeye çağırıyoruz.
En başta CHP ve MHP’yi! Bir kez daha, bir kez daha.. Kalkın masadan, duyuyor musunuz??

Sevgi ve saygı ile.
06 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yaazımızın pdf biçimi : YENI_ANAYASA’da_TURK_KIMLIGI_ OLMAYACAKSA…