AİHM’den Kuddusi Okkır tazminatı
– “Eşimin vefatından sonra hukukun bize verdiği yetkiler ölçüsünde bir tazminat davası, bir de ceza davaları açtık. Bu yolda 9 sene yalnız kaldık. Kuddusi Okkır’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan bir davası vardı ve dava karar aşamasına geldiği için devlet uzlaşmak zorunda kaldı. Yani açmış olduğum bir davanın sonucunu aldım. Devlet yaptığı hatayı çok daha iyi anladığı için ve kabullendiği için bize bir tazminat ödemek zorunda kaldı. Ceza davalarından vazgeçmiş değilim. Verdikleri tazminata itiraz etmeyeceğim. Çünkü ben zaten kısıtlı şartlarda bir tazminat davası açmıştım. O davayı da açabilmem için kredi çekmiştim. Hatta dört sene o kredi taksidini ödedim. O yüzden bana önerileni kabul ettim. Bu tazminatla devletin kusurlarını kabul ettiğini düşünüyorum. Ama şunu söylüyorum; bu kadar geç gelen adalet, adalet midir?”
‘BU DAVA İÇİN BİLE KREDİ ÇEKTİM’
Hürriyet’ten İdris Emen’in haberine göre, Ergenekon soruşturmasında 23 Haziran 2007’de tutuklandıktan sonra cezaevinde kansere yakalanan Kuddusi Okkır, 1 Temmuz 2008’de tahliye edilmişti. Bu tarihten 5 gün sonra ise hayatını kaybetmişti. ’Örgütün kasası’ suçlaması yöneltilen Okkır’ın banka hesaplarında para olmadığı, hatta kredi borcu olduğu ortaya çıkmıştı. Eşi Sabriye Okkır’ın mahkeme masrafları (AS: giderleri) için kredi çektiği belirtilmişti.
MUTABAKATLA 95 BİN EURO
Okkır’ın ailesi Kuddusi Okkır’ın hasta olmasına karşın tutukluluğunun devam etmesi ve hastanedeyken tedaviye erişimi sağlanamadığı iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştu. Adalet Bakanlığı, başvurunun kendine özgü koşulları, iç hukuktaki yargılama süreçleri ve AİHM’nin içtihatları dikkate alınarak aileyle yapılacak dostane çözümle sonuçlandırılması için adımlar attı. Görüşmeler sonucunda Okkır’ın ailesine 95 bin Euro tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Mutabakat (AS: uzlaşma) AİHM’ye iletildi. AİHM, başvurunun dostane çözüm kapsamında düşürülmesine hükmetti. Tazminatın üç ay içinde ödeneceği öğrenildi.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/834877/AiHM_den_Kuddusi_Okkir_tazminati.html, 30.09.2017)
Dostlar,
Bu cinayetin hukuksal deyimi ile müteselsil (zincirleme) katilleri kimlerdir? Belli değil midir?? Ama söyler – yazarsak dünyanın ağır suçlaması ile davalar açılır. Hükümetin manevi kişiliğine hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa yönlendirme.. uzar da gider.. O zamanlar web sitemizde yazdık, uyardık :
- Yetkililer artık suç işlemeyi durdurmalılar..
Göz göre göre kimi tutuklu ve hükümlülerin ölüme terkedilmesi
tasarlayarak (taammüden) cinayetle eşdeğerdir, ağır insanlık suçudur.
Zaman aşımı söz konusu değildir.. Sorumlular er ya da geç hesabını verirler.
Tersi Türkiye’ye hiç ama hiç yakışmaz; bizi acıya ve utanca boğar, boğmalıdır.
Ayrıca AİHM’nin çok net bir kararı var, bunu da sitemize koymuştuk..
(http://ahmetsaltik.net/aihm-agir-hastaligi-olan-tutuklularin-tahliye-edilmemesi-ayrimciliktir/, 13.3.13)
- AİHM : Ağır Hastalığı Olan Tutukluların Tahliye Edilmemesi Ayrımcılıktır
AYDINLIK Gazetesi’nde konuya ilişkin bir söyleşimiz yayımlanmıştı (24.10.11)
başlıklı emekli – kapsamlı bir çalışma yaptık. TEORİ dergisinde yayımlandı, Ulusal Kanal’da programa katıldık.. Bir parça faydası oldu sanırız.. Katı – insanlık dışı uygulama biraz gevşedi, salıvermeler, sağaltıma (tedaviye) göndermeler gözlendi.. (Prof. Fatih Hilmioğlu da dahil..) Bu kapsamlı makalemizi aşağıdaki erişkeden okumak olanaklı..
Tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakları
Bu bağlamda, İstanbul Barosu Dergisi‘nde (Kasım-Aralık 2011, syf. 12-28) ve TEORİ Dergisi’
nde yer alan (Aralık 2011, syf. 36-59) 24 sayfalık kapsamlı makalemizi de sitemize koymuştuk (17 yoğun word sayfası; http://ahmetsaltik.net/tutuklu-ve-hukumlulerin-saglik-haklari/, 04.05.2012)
Yine bu bağlamda Ulusal Kanal’da 3 programa katılmıştık (9 Ekim 2011 Merhaba Sağlık Programı – Dr. Rifat Yücel ile; Nurzen Amuran DOSYA Progr. 22.12.11, TTB Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, Nilgül Doğan; Nurzen Amuran’ın DOSYA Progr., 26.4,12, Dr. Aytun Çıray, CHP Uşak Mv. Av. Dilek A. Yılmaz ve biz..)
Merhum Okkır öldürüldüğünde cenaze giderlerini aile karşılayamadı! Edirne belediyesi sahip çıktı. AKP iktidarı utanıp sıkılarak- biraz belki vicdanı sızlayarak, daha çok da politik kaygılarla, sabır ve direnç küpü Bayan Sabriye Okkır ile pazarlığa girişiyor ve 95 €’ya anlaşıyorlar! Kadın yoksul, yalnız, çaresiz, bitkin.. Ne adi(l) pazarlık değil mi? (6384 sayılı “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Olan Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun”la kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonu)
Merhum Kuddusi Okkır’ın acılar içinde kanserden göz göre göre ÖL-DÜ-RÜL-MESİ-NİN bedeli 95 bin € olabilir mi?
Yaşam hakkı en kutsal, dokunulmaz ve devletin en birinci görevi değil mi?
Devlet bu en temel mutlak hakkı çiğnerse o ülkede ADALET – HUZUR – BARIŞ.. kalır mı??
Ayrıca, bu giderimi (tazminatı) Maliye Bakanlığı Bütçesinden ödemek, zararı devlete yüklemek adil ve hukuka uygun mudur?
Bu tutar, mutlaka, sorumlu – suçlu kamu görevlilerine, Anayasa’nın açık 2 hükmü gereği kusurları oranında geri yüklenmelidir (rücü edilmelidir). Suçlu kamu görevlileri korunmamalıdır, bu da suçtur ve benzer suçları caydırıcı olma hedefine erişilemez.
- Anayasa md. 40/son : “Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
- Anayasa md. 129/4 : “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.”
TBB (Türkiye Barolar Birliği) Sn. Sabriye Okkır’a destek vermeli, suçlu kamu görevlileri saptanarak cezalandırılmalı ve giderim (tazminat) kendilerine yüklenmelidir (rücu edilmelidir). Muhalefet de AKP iktidarının siyasal sorumluluğunun peşini bırakmamalıdır.
Sevgi ve saygı ile. 30 Eylül 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Not : Cumhuriyet gazetesi neden daha arı – güncel bir Türkçe kullanmıyor, şaşıyoruz.. Üstelik iktidarın özellikle Dil Devrimine de savaş açarak Arapça-Farsça’ya ve dinci söyleme bilinçli olarak ağırlık verdiği bir dönemde!? Lütfen… (Aynı yazıda, bilerek, 2. yineleme..)