Etiket arşivi: Prof. Fatih Hilmioğlu

AİHM’den Kuddusi Okkır tazminatı

AİHM’den Kuddusi Okkır tazminatı

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
ADALET Bakanlığı, Ergenekon soruşturması kapsamında ‘örgütün kasası’ olduğu iddiasıyla tutuklanan ancak kanser tedavisi nedeniyle tahliye edildikten sonra hastanede hayatını kaybeden (AS: yaşamını yitiren) Kuddusi Okkır‘ın ailesiyle yapılan dostane çözüm görüşmeleri kapsamında, aileye 95 bin Euro tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tazminat miktarını kabul edeceklerini söyleyen Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır kararı şöyle yorumladı:

– “Eşimin vefatından sonra hukukun bize verdiği yetkiler ölçüsünde bir tazminat davası, bir de ceza davaları açtık. Bu yolda 9 sene yalnız kaldık. Kuddusi Okkır’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan bir davası vardı ve dava karar aşamasına geldiği için devlet uzlaşmak zorunda kaldı. Yani açmış olduğum bir davanın sonucunu aldım. Devlet yaptığı hatayı çok daha iyi anladığı için ve kabullendiği için bize bir tazminat ödemek zorunda kaldı. Ceza davalarından vazgeçmiş değilim. Verdikleri tazminata itiraz etmeyeceğim. Çünkü ben zaten kısıtlı şartlarda bir tazminat davası açmıştım. O davayı da açabilmem için kredi çekmiştim. Hatta dört sene o kredi taksidini ödedim. O yüzden bana önerileni kabul ettim. Bu tazminatla devletin kusurlarını kabul ettiğini düşünüyorum. Ama şunu söylüyorum; bu kadar geç gelen adalet, adalet midir?”

‘BU DAVA İÇİN BİLE KREDİ ÇEKTİM’

Hürriyet’ten İdris Emen’in haberine göre, Ergenekon soruşturmasında 23 Haziran 2007’de tutuklandıktan sonra cezaevinde kansere yakalanan Kuddusi Okkır, 1 Temmuz 2008’de tahliye edilmişti. Bu tarihten 5 gün sonra ise hayatını kaybetmişti. ’Örgütün kasası’ suçlaması yöneltilen Okkır’ın banka hesaplarında para olmadığı, hatta kredi borcu olduğu ortaya çıkmıştı. Eşi Sabriye Okkır’ın mahkeme masrafları (AS: giderleri) için kredi çektiği belirtilmişti.

MUTABAKATLA 95 BİN EURO

Okkır’ın ailesi Kuddusi Okkır’ın hasta olmasına karşın tutukluluğunun devam etmesi ve hastanedeyken tedaviye erişimi sağlanamadığı iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştu. Adalet Bakanlığı, başvurunun kendine özgü koşulları, iç hukuktaki yargılama süreçleri ve AİHM’nin içtihatları dikkate alınarak aileyle yapılacak dostane çözümle sonuçlandırılması için adımlar attı. Görüşmeler sonucunda Okkır’ın ailesine 95 bin Euro tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Mutabakat (AS: uzlaşma) AİHM’ye iletildi. AİHM, başvurunun dostane çözüm kapsamında düşürülmesine hükmetti. Tazminatın üç ay içinde ödeneceği öğrenildi.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/834877/AiHM_den_Kuddusi_Okkir_tazminati.html, 30.09.2017)

Not : Cumhuriyet gazetesi neden daha arı – güncel bir Türkçe kullanmıyor, şaşıyoruz.. Üstelik iktidarın özellikle Dil Devrimine de savaş açarak Arapça-Farsça’ya ve dinci söyleme bilinçli olarak ağırlık verdiği bir dönemde!? Lütfen…
==========================================
Dostlar, 
Ergenekon – Balyoz kumpası 2007 yazında ABD tetiklemesiyle AKP eliyle başlatıldı. Silivri’de “depo” hapsetmelere girişildi. Silivri direniş çadırı yeni yeni oluşturuluyordu. Ankara’dan + İstanbul’dan bir otobüsle ilk günlerindeki Silivri Direniş çadırını ziyaret ettik. Merhum Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır da oradaydı (2009 ve sonrası). Tanıştık, dramını dinledik. Bize aşağıdaki kitabı armağan etti. Kendisini bu davanın peşini bırakmadığı için kutluyor, emeğini – azmini saygıyla selamlıyoruz. Herkesi vicdan muhasebesine çağırıyoruz; özellikle AKP’lileri!
Kuddusi Okkır kitabı ile ilgili görsel sonucuErgenekon tertip davasında 13 ay tutuklu kaldığı cezaevinden ölüm döşeğindeyken salıverilip (tahliye edilip) beş gün sonra yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın hapiste tuttuğu anılar ve eşi Sabriye Okkır’ın anlattığı acı gerçekler. Belgesel bir insanlık ayıbı ve suçu!
Okkır, Ergenekon’un kasası olmakla suçlandı. Tüm ulusal ve uluslararası hukuk kuralları ayaklar altına alınarak Kanser sağaltımına engel olundu. Ölümüne günler kala salıverildi ama ancak 5 (beş!) gün yaşayabildi.
Bu, tasarlanarak (taammüden) cinayet değil de nedir?!

Bu cinayetin hukuksal deyimi ile müteselsil (zincirleme) katilleri kimlerdir? Belli değil midir?? Ama söyler – yazarsak dünyanın ağır suçlaması ile davalar açılır. Hükümetin manevi kişiliğine hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa yönlendirme.. uzar da gider.. O zamanlar web sitemizde yazdık, uyardık :

  • Yetkililer artık suç işlemeyi durdurmalılar.. 
    Göz göre göre kimi tutuklu ve hükümlülerin ölüme terkedilmesi
    tasarlayarak (taammüden) cinayetle eşdeğerdir, ağır insanlık suçudur.
    Zaman aşımı söz konusu değildir.. Sorumlular er ya da geç hesabını verirler.
    Tersi Türkiye’ye hiç ama hiç yakışmaz; bizi acıya ve utanca boğar, boğmalıdır.

Ayrıca AİHM’nin çok net bir kararı var, bunu da sitemize koymuştuk..
(http://ahmetsaltik.net/aihm-agir-hastaligi-olan-tutuklularin-tahliye-edilmemesi-ayrimciliktir/, 13.3.13)

  • AİHM : Ağır Hastalığı Olan Tutukluların Tahliye Edilmemesi Ayrımcılıktır

AYDINLIK Gazetesi’nde konuya ilişkin bir söyleşimiz yayımlanmıştı (24.10.11)

başlıklı emekli – kapsamlı bir çalışma yaptık. TEORİ dergisinde yayımlandı, Ulusal Kanal’da programa katıldık.. Bir parça  faydası oldu sanırız.. Katı – insanlık dışı uygulama biraz gevşedi, salıvermeler, sağaltıma (tedaviye) göndermeler gözlendi.. (Prof. Fatih Hilmioğlu da dahil..) Bu kapsamlı makalemizi aşağıdaki erişkeden okumak olanaklı..

Tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakları

Bu bağlamda, İstanbul Barosu Dergisi‘nde (Kasım-Aralık 2011, syf. 12-28) ve TEORİ Dergisi’
nde yer alan (Aralık 2011, syf. 36-59) 24 sayfalık kapsamlı makalemizi de sitemize koymuştuk (17 yoğun word sayfası; http://ahmetsaltik.net/tutuklu-ve-hukumlulerin-saglik-haklari/, 04.05.2012)

Yine bu bağlamda Ulusal Kanal’da 3 programa katılmıştık (9 Ekim 2011 Merhaba Sağlık Programı – Dr. Rifat Yücel ile; Nurzen Amuran DOSYA Progr. 22.12.11, TTB Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, Nilgül Doğan; Nurzen Amuran’ın DOSYA Progr., 26.4,12, Dr. Aytun Çıray, CHP Uşak Mv. Av. Dilek A. Yılmaz ve biz..)

Merhum Okkır öldürüldüğünde cenaze giderlerini aile karşılayamadı! Edirne belediyesi sahip çıktı. AKP iktidarı utanıp sıkılarak- biraz belki vicdanı sızlayarak, daha çok da politik kaygılarla, sabır ve direnç küpü Bayan Sabriye Okkır ile pazarlığa girişiyor ve 95 €’ya anlaşıyorlar! Kadın yoksul, yalnız, çaresiz, bitkin.. Ne adi(l) pazarlık değil mi? (6384 sayılı “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Olan Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun”la kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonu)

Merhum Kuddusi Okkır’ın acılar içinde kanserden göz göre göre ÖL-DÜ-RÜL-MESİ-NİN bedeli 95 bin € olabilir mi?

Yaşam hakkı en kutsal, dokunulmaz ve devletin en birinci görevi değil mi?
Devlet bu en temel mutlak hakkı çiğnerse o ülkede ADALET – HUZUR – BARIŞ.. kalır mı??

Ayrıca, bu giderimi (tazminatı) Maliye Bakanlığı Bütçesinden ödemek, zararı devlete yüklemek adil ve hukuka uygun mudur?

Bu tutar, mutlaka, sorumlu – suçlu kamu görevlilerine, Anayasa’nın açık 2 hükmü gereği kusurları oranında geri yüklenmelidir (rücü edilmelidir). Suçlu kamu görevlileri korunmamalıdır, bu da suçtur ve benzer suçları caydırıcı olma hedefine erişilemez.

  • Anayasa md. 40/son : “Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
  • Anayasa md. 129/4 : “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.”

TBB (Türkiye Barolar Birliği) Sn. Sabriye Okkır’a destek vermeli, suçlu kamu görevlileri saptanarak cezalandırılmalı ve giderim (tazminat) kendilerine yüklenmelidir (rücu edilmelidir). Muhalefet de AKP iktidarının siyasal sorumluluğunun peşini bırakmamalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 30 Eylül 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Not : Cumhuriyet gazetesi neden daha arı – güncel bir Türkçe kullanmıyor, şaşıyoruz.. Üstelik iktidarın özellikle Dil Devrimine de savaş açarak Arapça-Farsça’ya ve dinci söyleme bilinçli olarak ağırlık verdiği bir dönemde!? Lütfen… (Aynı yazıda, bilerek, 2. yineleme..)

AİHM : Ağır hastalığı olan tutukluların tahliye edilmemesi ayrımcılıktır


Dostlar
,

Türk Tabipleri Birliği, web sitesinde aşağıdaki değerlendirmeye yer verdi.

Bir kez daha;

Cezaevlerinde tutuklu – hükümlü ama sağlık durumu cezaevinde kalmaya uygun olmayan tüm hastaların en temel insalık hakkı olan YAŞAM HAKKINA saygı gösterilerek;

Hükümlü ise cezasının infazının iyileşene dek ertelenmesini,

Tutuklu ise salıverilerek tutuksuz yargılanmasının sağlanmasını 

Başta TBMM olmak üzere ilgili makamlardan ivedilikle bekliyoruz.
Kaldı ki, Ceza Muhakemeleri Yasası’nın 16/2 ve 16/3 maddeleri çok açıktır.
Bu sitede kezlerce yazdık.. Bu maddelere bir kez daha yer verelim..

  • Yetkililer artık suç işlemeyi durdurmalılar..
    Göz göre göre kimi tutuklu ve hükümlülerin ölüme terkedilmesi
    tasarlayarak (taammüden) cinayetle eşdeğerdir, insanlık suçudur.

Hapis cezası ve güvenlik önlemleri temel ilkelerini düzenleyen 13.12.2004 tarih 5275 sayılı CMK (Ceza Muhakemeleri Kanunu) md. 16/2’de, sanığın hastalığı nedeniyle uygulanacak süreç şöyledir:

  • “… öbür hastalıklarda cezanın infazına resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı mahkûmun yaşamı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa,
    cezasının infazı iyileşinceye dek geri bırakılır.”
    (E. Org. Ergin Saygun bu bağlamda tahliye edildi; Şubat 2013. Kaçtı mı,
    hangi kanıtları karartacak durumda? Tüm kanıtlar yıllardır hala toplanmadı mı?)
  • Madde 16/3, “Yukarıdaki fıkralarda belirtilen ‘geri bırakma’ kararı, Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığı’nca belirlenen tam donanımlı hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumu’nca onaylanan rapor üzerine infazın yapıldığı yerin Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir.”(Prof. Fatih Hilmioğlu hk. Adli Tıp Kurumu’nun raporu 2 yıl boyunca güncellenmedi. Sağlığı kritik derecede bozuldu.. Şubat 2013’te ÖY Mahkeme yeniden Adli Tıp’a yolladı..Fakat Fatih hoca hala tutuklu..?!)

Bu arada; ADLİ TIP KURUMU MUTLAKA ÖZERK OLMALIDIR…
Ancak böylelikle tam nesnel ve bilimsel çalılması, rapor üretmesi sağlanabilir.

Unutulmasın ki, tutuklu ve hükümlüler Devletin tutsağı değilerdir.

Devlete emanettirler.

Can güvenliklerinin – yaşam haklarının korunması ise Devletin asli ve 1. görevidir.

Yeterli “denetimli serbestlik” önlemleri yasal olarak da teknik olarak da olanaklıdır ve uygulanabilir..

Yeni acılar yaşamayalım, yeni davalar açılmasın AİHM’de ve Türkiye’miz
mahçup olmasın davaları yitirip mahkum olarak ve girerim (tazminat) ödeyerek.

Sevgi ve saygı ile.
13.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================

AİHM : Ağır hastalığı olan tutukluların tahliye edilmemesi ayrımcılıktır

alt

Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM) tutukluyken yakalandığı kanser hastalığından 2011 yılında yaşamını yitiren Gülay Çetin’in hastalığına karşın
tahliye edilmemesini AİHS’nin çiğnemi (ihlali) olarak değerlendirdi.
Hasta olan hükümlülerin tahliye edilmesine ve affedilmesine olanak veren
yasal düzenlemelere dikkat çeken ve tutuklular aleyhindeki bir ayrımcılık bulunduğunu belirten AİHM, Çetin’in yakınlarına 20 bin Euro tutarında manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

AİHM, cezaevinde tedavisi uygun olmayan hükümlülerin salıverilmesinde olduğu gibi;  tutukluların sağlık durumlarına uygun tüm insani önlemlerin alınmasını, cezaevinde tedavisi tıbben uygun olmayan tutukluların ilgili yargıçlar ve Yargıtay tarafından salıverilmesini sağlayıcı açık ve belirli yasal düzenlemelerin Ceza Muhakemesi Yasası‘nda  yapılması gerektiğine işaret etmiştir.

Türk Tabipleri Birliği tarafından bir süre önce tutuklu hastaların sağlık sorunlarının çözümü için Yasa Teklifi Taslağı hazırlanmış, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasal partilere iletilmiştir. Taslakta, hükümlülerin sahip olduğu haklardan tutukluların da yararlandırılması gerektiği, mevcut uygulamanın ayrımcılık olduğu vurgulanmıştır.

Sağlık herkesin hakkıdır” başlığıyla kamuoyuna duyurulan görüşe destek verilmesi için TTB heyeti TBMM’de görüşmeler yapmıştır
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/saglik-3541.html ).
Bu ziyaretlerde cezaevi koşullarında ağır hastalığı bulunan kişilerin yaşadıkları zorluklara ve tedavi koşullarına ilişkin bilgi vermişlerdir.

AİHM kararı ile de dikkat çekilen bu insanlık sorunun ivedi bir biçimde yapılacak
yasal düzenlemelerle çözülmesi için TBMM’ni bir kez daha göreve davet ediyoruz.

Saygılarımızla.
11 Mart 2013
TTB Merkez Konseyi

Silivri’den Ortak Mesaj: ‘13 Aralık’ta Bekliyoruz’

Dostlar,

Basın Konseyi, geçtiğimiz günlerde özel izinle, Silivri’de Ergenekon davasından tutuklu gazetecileri ziyaret etti. Orhan Birgit öncülüğünde.. Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer de ziyareti ustaca bir yazıyla köşesinde sundu. Tarihe ciddi bir materyal sundu bu makalesi ile. Örn. ziyaretçi heyete, oğlunu yitiren Prof. Fatih Hilmioğlu‘na başsağlığı dileği sunma izni verilmedi!

Silivri zindanında yanlnız insanlar değil, hukuk değil, insanlık da tutsak anlaşılan..

13 Aralık 2012 sabahı orada olmak bir boyun borcu artık..

Sevgi ve saygı ile.
7.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Silivri’den Ortak Mesaj: ‘13 Aralık’ta Bekliyoruz’

 utku cakirozer
Utku ÇakırözerBasın Konseyi’nin iki haftada bir yaptığı Yüksek Kurul toplantısını önceki gün olağan olmayan bir mekânda, Silivri Cezaevi’nin 2 No’lu açık görüş salonunda gerçekleştirdik. Orhan Birgit başkanlığındaki heyette, Yüksek Kurul üyeleri arasında yer alan Yassıada mahkemelerinde avukatlık yapan eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, meslek büyüklerimiz Doğan Heper, Tufan Türenç, Pınar Türenç, Yalçın Büyükdağlı, Oktay Duran ve Üstün Ünügür ile Koç Üniversitesi’nden Yard. Doç. Murat Önok, Basın Konseyi’nin eski ve yeni genel sekreterleri Oktay Huduti ve Kaan Karcılıoğlu yer aldı.

  • Silivri’nin önü 29 Ekim gibi olmalı

Toplantımızın ‘yarım saat arayla’ değişen ünlü konukları vardı. Meslektaşlarımız Soner Yalçın, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım ve Turhan Özlü sırayla aramıza katıldı. İki infaz görevlisi de sürekli salonda yer aldı. Odatv davasından iki yıldır tutuklu Yalçın’ın ilk sözü şu oldu:

  • “Hepimiz 13 Aralık’ı bekliyoruz. Bu davalar artık bireysel mesele olmaktan çıktı. Artık tüm Türkiye’nin meselesi.”

Ergenekon davasında savcının mütalaasını açıklayacağı tarihte duruşma salonu ve cezaevi yerleşkesine 29 Ekim ve 10 Kasım’ı aratmayacak bir kalabalık bekliyor.

  • CHP’nin etkin rol almasının katılımı artıracağı inancında.

Tutukluluk halinin sürmesine isyan eden Yalçın,

Silah yok, bomba yok. Yazan çizen adamım. TÜBİTAK da dahil kaç raporla tespit edildi ki bilgisayarımdaki dosyalar virüsle gelmiş. Beni içeride tutma ısrarı niye?
141 ve 142’yi mumla arar hale geldik. O zaman neden yattığını bilirdi insan.
Partisi, örgütü vardı. Ben şimdi ‘örgütüm yok’ demeye utanıyorum” diyor.

Cezaevi koşullarını da konuştuk. “İnsani özellikleri hayata geçirecek hiçbir şey yok” dedi ve saydı: “Kütüphaneye gidemiyoruz. Diğer tutuklu ve hükümlülerle haftalık 10 saat ortak yaşam hakkımızdan yararlandırılmıyoruz.”

Toplam 284 sanıklı Ergenekon davasında 65 kişi tutuklu yargılanıyor.

  • Ergenekon davasında tutukluluğu 5 yılı geçenler var.

Milletvekili seçilmesine rağmen 1371 gündür tutuklu olan yazarımız Mustafa Balbay dava sürecinin talimatla hızlandırıldığına inandığını belirterek “Akordeon gibi bir yavaşlatıp bir hızlandırıyorlar. Şubatta MİT müsteşarının sorgulanmasına yönelik hamleden önce hızlanmıştı. O dönem yaşanan tartışmalar sonrasında 20 iddianameyi birbirine bağlayarak yavaşlattılar.

Ergenekon dava dosyası 5 terabayta ulaştı; yani 120 milyon sayfa.

Yıllar sürer derken bir anda bir şeyler oldu ve karar aşamasına geçiliverdi” dedi.
O da Yalçın gibi 13 Aralık’ın önemini vurguladı:

  • “29 Ekim ve 10 Kasım’daki ruh Silivri’yi de etkileyecektir.”

Cezaevi koşulları konusunda, oğlunu kaybeden Prof. Fatih Hilmioğlu’na “cezaevi personelinin yanında 5 dakika başsağlığı dileme” talebinin reddedilmesini örnek göstererek “Güvenliği hesaplamışlar ama insanı hesaplamamışlar” değerlendirmesini yaptı.

Üçüncü olarak aramıza katılan Tuncay Özkan da Yalçın ile Balbay gibi “tecrit” koşullarından şikâyetçi. “Hepimiz tecritle yalnızlaştırıldık. Ergenekonculara aktivite imkânı verilmiyor” dedikten sonra ekledi:

“Zaten örgütün silahlı yöneticisi olmakla, suikastlar düzenlemekle, finansal bağlantıları sağlamakla suçlananların hepsi dışarıda. Ama biz içerideyiz”

Silivri’den Ortak Mesaj: ‘13 Aralık’ta Bekliyoruz’

Danıştay saldırısı davası hükümlüsü Osman Yıldırım’ın Ergenekon davasında hem “sanık”, hem “tanık” hem de ve “gizli tanık” olduğunun ortaya çıktığını anımsatan Özkan, “Burada adalet yok. Varsa bile, bize değil katillerin katilliğini silmek için var” dedi. Soner Yalçın söyleyince fark ettik ilk kez. Her girenin gözleri bozuluyor içeride. Yalçın’ın 3 derece artmış içeride. Eski Aydınlık Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım’ın da artık 2.5 astiğmatı var. Nedeni “Gözlerin sürekli ufka değil, 5 metreyi geçmeyen hücre duvarlarına bakmak zorunda kalması…”

Yıldırım bir yıl önce cezaevindeki üçüncü yılını doldurdu. Önce İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası, ardından Andıç davası, şimdi de Ergenekon davasına bağlanmış durumda. Yayımladıkları görüşme kayıtları hakkında dava açmayan Başbakanlık, görüşmelerin Erdoğan’a ait olduğunu da teyit etmiş üstelik. Buna rağmen, o ve 15 aydır tutuklu bulunan son görüştüğümüz isim Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü,
3. yargı paketinde çıkan “erteleme” imkânından da yararlandırılmadılar.

Özlü’nün “Suçumuz sadece gazetecilik yapmak” sözleri kulağımızda yankılanarak ayrıldık Silivri’den.

  • Cindoruk: Adil Olmayan İnfaz

Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, Silivri yargılamalarındaki çarpıklıkları;

“Silivri’ye dışarıdan hiçbir şey alınmıyor. AİHM kararları bile”..

diye eleştirirken Cindoruk da, davaların Yassıada yargılamaları ile ortak yönünü şöyle aktardı:

“Yassıada’da da olduğu gibi burada da sizlerin içeride tutulmasını isteyen siyasi iktidardır. Silivri’de yaşanan olay artık uzun tutukluluktan çıkmış. Adil olmayan infaz haline dönüşmüş.” Cindoruk milletvekillerinin bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunmasını da eleştirerek Balbay’a “Milletvekillerinin tarihte lehte örnekler bulunmasına rağmen buradan çıkamaması, bugünkü Meclis ve onun başkanının ayıbıdır. Ben başkan olsam ne yapmış etmiş onları buradan çıkarmıştım” dedi. (Cumhuriyet 05.12.2012)