Etiket arşivi: 6 yıl gibi kısa bir sürede 100 binden fazla çocuğun kaybolması

AKP VE TÜRKİYE KAPİTALİZMİ

AKP VE TÜRKİYE KAPİTALİZMİ

Ergin YILDIZOĞLU

Cumhuriyet
, 06.08.2018

(AS: Bizim çok kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

AKP’de temsil edilen siyasal İslamın devleti yöneten (iktidardaki) sınıfının çıkarları ile Türkiye kapitalizmin çıkarları gittikçe daha fazla çatışıyor. Toplumun dağılmaya başlaması gerçek bir olasılıktır. 
 
Türkiye kapitalizmi 
(1) Türkiye kapitalizmi uluslararası sermayenin mal ve finans devrelerinin değerlenme alanı olarak (yerli sermaye sınıfları da -bunların birikim yaparak var olmaya devam etme koşulları- buna uygun olarak) şekillenmiştir. Sermaye birikim sürecinin devam edebilmesi için üretimin ve tüketimin sürmesi bunun için de dış kaynak (finans sermayesinin) girişinin devam etmesi gerekir. 
(2) Bu şekillenme belli bir tüketim kültürü, eğitim biçimi ve düzeyi, alışkanlıklarıyla, arzularıyla, kendisine uygun bir insan tipi gerektirir. Kültür endüstrisi de bu insanı üretecek, medya da siyaseti (egemen kapitalist sınıfın öncelikleri temelinde) denetleyebilecek oranda “serbest” olmalıdır. 
(3) Türkiye kapitalist-emperyalist sisteme bağımlı (uluslararası sermayenin kullanımına açık) bir ülkedir. İktidardaki sınıfların görevi, bu bağımlılığı ve düzeni korumak, yeniden üretmektir. Başaramazlarsa ülke çok ciddi bir toplumsal (ekonomik, siyasi, kültürel) krize, dağılma sürecine girmeye başlar. 
 
Kısaca ekonomi… 
AKP’de temsil edilen siyasal İslamın rantiye ve talancı ahbap çavuş kapitalizmi, her konuda karar sahibi olan, ekonomik süreçlere sürekli müdahale eden lider modeli, 1. maddede vurguladığım koşullarla uyumlu değildir: Bu model, neo-liberalizmin serbestlikler (sermayenin serbestçe çalışma koşulları – piyasa devleti vb… ) ve özel mülkiyet güvencesi gibi koşullarını ihlal etmekte, toplumsal artık-değerin gittikçe artan parçasına, üyeleri arasında dağıtmak üzere el koymaktadır. 

  • Karşımızda sermaye birikim sürecinin içkin kriz eğilimlerini yönetmek yerine,
    kaynakları emerek ağırlaştıran asalak bir sınıfın yönetimi var.
  • Döviz kurları, sermaye hareketleri, enflasyon ve ekonomik daralma (stagflasyon) eğilimleri Türkiye kapitalizminin çok sert bir krize girmeye başladığını,
  • bu iktidarın bu krizi yönetmeyeceğini gösteriyor.
  • İktidardaki sınıfın elinde tekelleştiğinden, denetleme kapasitesini tümüyle yitiren medya, yolsuzluklara / talana, ekonomik krize, toplumsal dağılmaya ilişkin haberleri yayımlayamıyor
     
    …kültür ve devlet 
    Uluslararası kapitalizmle bütünleşmiş Türkiye kapitalizminin üretim ve yeniden üretim koşulları, öncelikle üretim-teknoloji ve finansal hareketler alanında, dolayısıyla ölçme hesaplama, (matematik, fizik, kimya), iletişim, bilgi-işlem alanlarında belli bir düzeyde eğitilmiş, duyarlılıkları uluslararası sermayenin, kültür endüstrisinin ürettiği tüketim normlarına uygun insanlar gerektirir.* Bu iktidar, 16 yıldır izlediği, eğitim sistemini dincileştirerek,
    kendi iktidarını kalıcılaştıracağını düşündüğü insanı üretmeye çalışıyor.

    Bu çabalar, Türkiye kapitalizminin gereksinimi olan insanı üreten kurumları, bu yılın yerleştirme sınavlarının sonuçlarının açıkça sergilediği gibi, yıkıyor. İmam hatipler ise bu sınıfın arzuladığı işlevi, ilgiyi göremiyor.

  • Ortada eğitimsiz ve işsiz, patlamaya hazır bir genç nüfus birikiyor.

    Bir duyarlılıklar (laik, rasyonalist, hedonist, cinsel) sistemini yıkarken, yerine aynı işlevleri üstlenecek yeni bir sistem koyamamak, eğitim sistemindeki erozyon, kendini, toplumda günlük yaşamın dokusu içinde, özellikle kadına ve çocuklara (6 yıl gibi kısa bir sürede 100 binden fazla çocuğun kaybolması gibi), hatta hayvanlara yönelik şiddetin, silahlanmanın, cinayetlerin dayanılamaz düzeye ulaşması olarak gösteriyor.
  • Ülkenin yetişmiş gençlerinin, hatta kapitalist sınıfın üyelerinin ülkeden kaçışı hızlanıyor. Böylece toplumun dokusu giderek çözülüyor. Türkiye kapitalizmi, toplumsal zeminini hızla kaybediyor. 
    Bağımlı devlet dinamiğine (3) gelince kendi sınıf çıkarlarını koruyabilmek telaşıyla içeride, giderek rıza alma kapasitesi zayıflarken (kendi insanını üretemiyor, “pasta küçülüyor” iç çelişkileri derinleşiyor), simgesel ve fiziki şiddete daha çok başvurmak zorunda kalan totaliter bir devlet şekilleniyor. Dışarıda birbirini, izleyen fiyaskolar, Türkiye kapitalizminin uluslararası ilişkilerini bozuyor, kaynak akışını etkiliyor. 
    Hem laik, cumhuriyetçi-demokratik, hem de anti-kapitalist muhalefet için, fark yaratmak açısından koşular çok uygun. Ne yazık ki bu koşuları değerlendirebilecek iradeler ortada yok.
    =================================
    Dostlar,

TÜRKİYE DAĞILMA TEHDİDİ ALTINDAYKEN CHP’nin TARİHSEL VEBALİ

Sayın Ergin Yıldızoğlu’nun son zamanlarda okuduğumuz en müthiş çözümlemelerinden birisi yukarıdaki yazı.. Kendisine gerçekten çook teşekkür ederiz. Türkiye’nin dinci iktidar kadrolarıyla son 16 yılda nasıl hoyratça savrulduğu daha iyi nasıl anlatılabilirdi ki? Ayrıca, çok ağırlaşan çok yönlü bunalımdan çıkış, kısa yazının son 2 dizesinde nasıl ustalıkla vurgulanabilirdi ki?

Sayın Yıldızoğlu, Türkiye ekonomisinde son 16 yıldır giderek derinleşen biçimde yaşanan yağma – talan düzeninin ülkeyi sürüklediği çok yönlü açmazın “neyle” sonuçlanabileceğine de açık açık vurgu yapmaktadır :

  • Toplumun dağılmaya başlaması gerçek bir olasılıktır. 

Durum böylesine “kritik” iken, Anamuhalefet Partisi iç çekişmelere hapsedilerek çözüm üretmesi ya da ürkünç (vahim) gidişe karşı iktidarı uyarması, frenlemesi de engellenmiştir. Dolayısıyla, zorlama Kurultay toplayarak parti içinde yönetimi ele geçirmek için 1 aydır partiyi kilitleyenler, artık bir “mola” almalıdır. Yönetimini ele geçirmeye çabaladıkları CHP’nin de hiçbir şey yapamayacağı derin bir karmaşaya (kaosa) doğru Türkiye hızla sürüklenmektedir.

Sitemizin manşetinde ciddi saptamalara, önerilere, en önemlisi sorulara yer vermekteyiz :

Dolar 5.39, Euro 6.23 ve Sterlin 6.97 TL!
Ya da tersine 1 TL; 18,5 Dolar Cent’e,  16 Euro Cent’e ve 14 penny’ye düş-tü / düşürüldü!
Yükselen Döviz değil; ağır hasta ve ağır borçlu – dışa bağımlı ekonominin parası TL eriyor!
MB rezervleri 96-98 milyar $ eriyerek kritik 30 milyar doların altına indi – indirildi!
Dalgalı kura karşın epeydir ertelenen DEVALÜASYON FİİLEN ve HIZLICA ya-pıl-dı!?

  • Çalışanların – emeklilerin ücretlerinde hızla iyileştirme yapılmak zorunda.. On milyonlarca masum insanı göz göre göre yoksullaştıramazsınız. Bedeli rantiye sınıfı ödemeli. Çünkü bu çöküşten masum Halk değil onlar sorumlu.

  • Çengel soru:Türkiye’ye yüksek oranlı fiili devalüasyon, bu -ortak- senaryo ile mi dayatılıyor yoksa?? Ya da AKP, zorunlu kaldığı vahşi devalüasyonu bu yapay krizle mi maskeliyor?!

Ağır ve epey sürecek faturayı Türkiye ve özellikle orta – alt katmanlar ödüyor, ödeyecek.. AKP 16 yılda ülkemizi enkaza çevirdi. Akıl ve bilim dışı politikalar tıkandı! Zarrab – Halk Bankası vb. yolsuzluklar nedeniyle Batı’ya ciddi kozlar verildiğinden, ülkemizin eli çoook zayıfladı.. Eloğlu açık açık bu kozlarını kullanıyor.. Rantını, Türkiye’yi kanata kanata, halkın sırtından alıyor. Rahip Brunson’u kameralar önünde açık – saydam ve hızla yargılayıp, kanıta dayalı suçu varsa cezalandırın. Örtük ve kirli pazarlık için sözde “koz” (Papaz kozu!) ellerinde patlıyor. Benzer içerikli makale Hürriyet’in web sitesinden telaşla kaldırılıyor?! (ODATV’de halen var)

Bu sitede hep sorduk : “Nereye de heeey Lordum, nereye dek?” ve ekledik :

Quo vadis Mr. Erdoğan!?

Yaşanan bir “ekonomik savaş” falan değil, gene mağduru oynayıp halkı kandırmayın.

Hazine ve Maliyenin tümünden sorumlu damat, ürkek – panik içinde bakış ve mimiklerle;

* “Güçlü tarihi geçmişe ve müttefikliğe sahip iki ülke” diye kekelemekte. Bu görev için ne denli yerinde bir seçim değil mi?

  • “KARI-KOCA BİLE HER KONUDA ANLAŞAMIYOR” diye de ekliyor damat. Bu ilişkide kim karı, kim koca?
  • Erdoğan halkın gazını alıyor : ABD’li 2 Bakan’ın “varsa” (!) Türkiye’deki malvarlığını mütekabiliyet (karşılıklılık) gereği donduracakmış!? Olmadığını – olamayacağını dünya alem bal gibi biliyor.. O zaman, gerçek anlamda karşılık yaptırım için başka etkili araçları kullanacaksın. Örn. ABD üslerine, -geçelim kapatmayı- en azından sınırlama girişimini hiçbir AKP’li dile getir(e)miyor. Bu sömürge kişiliğidir işte! ABD’ye ucuz şantajı bırakın, yemezler; yedirirler.
  • Bedeli Türkiye ödüyor. Hem maddi hem onuruyla. Halk uyuyor.. Vah Türkiyem vah!

Dışişleri (Çavuşoğlu), Hazine (damat Albayrak) ve Erdoğan’dan olmadık (!) sükunet görüyoruz. DEVALÜASYON operasyonu tamamlandı gibi herhalde ki; ABD de “yumuşak” adım atıyor. Gün olur bu yaşananların içyüzü ortaya konur. Adına hukukta – siyaset biliminde hatta sokakta ne denir, malum.. Ama biz yazarsak “suç” olur!? Hele şimdi ve bu iktidar ile..

Dolayısıyla “DURDURUN BU YANGINI!!” feryadının ne denli anlamsız olduğunu bilmek bizi bir kez daha kahrediyor.

Ne var ki, AKP = Erdoğan‘ın bir yandan iç kamuoyunda mağduru ve dikleneni oynarken, öbür yandan belirttiğimiz ekseni izleyebilmesi için etekleri boş ve eli serbest mi? Hiç sanmıyoruz! Zarrab, Halk Bankası, Deniz Feneri davası, basına açıklanmayan ancak CIA, MOSSAD, BND, MI6, KGB vd. istihbarat örgütlerinin portföylerindeki dosyalar… nedeniyle bagaj dolu.. Bu da ulusal onurun ve çıkarların korunmasında büyük / aşılamaz (?) handikap ne yazık ki..

* ABD, AKP kendisiyle kirli pazarlık yapıyorsa, bunu dünya kamuoyuna açıklamalıdır.
Kocamaaaan bir handikap daha; Reis’in 2 sekreterinin (Adalet ve İçişleri) ABD’deki malvarlıkları.. Biz de onları halis – muhlis yurdum insanı sanıyorduk.. Meğer taaa Atlantik ötesinde yatırımları varmış.. Neden bu ülkede değil? Hani AKP=RTE yerli ve milli idi?! Adalet Bakanı Gül ise “ABD’de veya Türkiye dışında herhangi bir ülkede ne dikili bir ağacım, ne tek kuruş param yoktur.” buyuruyor. Fukara CIA – FBI baltayı taşa mı vurdu!? Hangisi doğru?!

Muhalefet, bu can alıcı sorunları değindiğimiz boyutlarıyla halkın gündemine taşımalı, kanıt bulup açıklamalı!
*****
Hiç olmazsa bu çok ağır, asla sıradan olmayan yıkıcı konjonktürün hatırına -ki siyasal tarihte Türkiye’nin başına gelen böylesine felç edici yıkımlar çok enderdir- heveslerini yerel seçimler sonrasına ertelemeli ve CHP vargücüyle, Sn. Yıldızoğlu’nun betimlemesiyle;

  • Hem laik, cumhuriyetçi-demokratik, hem de anti-kapitalist muhalefet için, fark yaratmak açısından koşular çok uygun iken.. ..bu koşulları değerlendirebilecek iradeyi göstermelidir.

Sevgi, saygı ve derin kaygı ama UMUT ile. 07 Ağustos 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi için tıklayınız TURKIYE_DAGILMA_TEHDIDI_ALTINDAYKEN_CHP’nin_TARIHSEL_VEBALI