Kategori arşivi: SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

Bizim yazdıklarımız, oluşturduklarımız dışında değişik kaynaklardan alarak paylaşılmasını uygun bulduğumuz dosyaları içermektedir.

HSP’den Bekaroglu:Numan Kurtulmuş AKP gibi uluslararası bir projeye gitti! / Numan Kurtuluş was tranferred to AKP-JDP which is an international project

HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a neler neler vaadedildi ki tüm siyasal değerlerine arkasını dönerek uluslararası proje AKP’ye geçiyor? AKP ne peşinde?

Prof. Mehmet Bekaroğlu’ndan sert açıklama

HSP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile dün yaptığı görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ANKA, 13.7.12

Bekaroğlu, “Biz 1 Kasım 2010’dan bu yana iyiye giden hiçbir şey göremiyoruz.
Aksine AKP hükümeti verdiği sözlerden uzaklaştırıyor. İktidarını sağlamlaştırırken giderek iktidarın rengine boyanıyor, hak taleplerine kulak tıkıyor, tekçiliğe,
kendine demokratlığa dönüyor” dedi.

AKP’nin politikalarını eleştiren Bekaroğlu;

“Cezaevlerinde insanlar yanıyor,
TOKİ’nin dere içinde yaptığı konutlarda çocuklar boğuluyor.
Ormanlar, tarım alanları, şehirler yağmalanıyor, kibir kuleleri göklere yükseliyor.
Büyüme rakamları havada uçuşuyor ama gelir dağılımında uçurum büyüyor.
İşçi, emekli, esnaf kan ağlıyor, hala milyonlarca işsiz var.
Bütün çalışma hayatı taşeronlaştırıldı, insanlar köleleştiriliyor.
Esnaf mantar gibi biten AVM’lerde asgari ücretle tezgahtar olmaya zorlanıyor.
Şu anda 1 milyonun üzerinde mevsimlik işçi, çoluk çocuk birlikte
kamyon kasalarında, çadırlarda perişan vaziyettedir” ifadelerini kullandı.

AKP iktidarı döneminde Irak’ta bir milyonun üzerinde insanın öldüğünü,
insanların üzerine bomba yağdıran uçakların İncirlik üssünden havalandığını,
AKP hükümetinin buna ses çıkarmadığını kaydeden Bekaroğlu,

“Suriye’de akan kan giderek artıyor.
Hükümetin yaptığı tek şey muhalifleri silahlandırarak iç savaşı körüklemek oldu.

Komşularla sıfır sorundan savaş noktasına geldik.
Türkiye, uluslararası sularda vatandaşları katledilen, uçağı düşürülen,
bunlara hamaset dolu nutukların dışında ses çıkaramayan bir ülke konumuna düşürülmüştür” dedi.

HSP’yi doğuran koşulların değişmediğini söyleyen Bekaroğlu,

“İki yıl önce bunları söyleyen Numan Kurtulmuş şimdi ne oldu da böyle bir Ak Parti’ye geçiyor ve bu yapılanların faturasına ortak oluyor? Elbette kişisel bir karardır, kimsenin iradesine ipotek koyacak değiliz, buna gücümüz de yetmez. Ama Sayın Genel Başkanın partimizi bırakıp iktidar partisine niçin gittiğini anlamış değiliz.” dedi.

“HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, AKP gibi uluslararası bir projeye dahil oldu..
Haberi, AKP’nin mahalle teşkilatlarından sonra duyduk.”

..Biçare kuşlar gibi şehitler, tutsaklaştırılmış TSK subayları.. / .. Birds without remedy and Officers of Turkish Army who got prisoned..

Bir yanda biçare kuşlar gibi şehitler, bir yanda haklarındaki davalar ve tahliye talepleri “taammüden” sonuçlandırılmayarak tutsaklaştırılmış silah arkadaşları.. “Mazisi zaferlerle dolu olan”lar için Cumhuriyet tarihinde ilk kez trajik bir durum.. Em. Gnl. Dr. Noyan Umruk, AYDINLIK, 25.8.11

İNÖNÜ’YÜ RAHAT BIRAKIN, BUGÜNE BAKIN/ Leave Inonu well alone, focus on today

Gazi Mustafa Kemal Paşa ve en yakın dostu, dava ve silah arkadaşı İsmet Paşa, Büyük Taarruz hazırlıkları için Konya-Ilgın manevralarında başbaşa..

İNÖNÜ’YÜ RAHAT BIRAKIN, BUGÜNE BAKIN

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN
12.7.12, Niksar

Devleti, ulusu ve coğrafyasıyla kendisini korumaya zorunlu duruma getirilen ülkemiz
ne yazık ki kin batağına sürüklenmektedir. Geleceğin Türkiye’si de hangi sorunlarla karşılaşacağımızı bugünden görmemiz, emperyalizme karşı ülkemizi savunacak araçları yaratmamız gerekirken, bir hesaplaşmanın içine sürüklenmekteyiz.

Yakın tarihimizin katkıda bulunan İsmet İnönü de din ve kin koalisyonunun hışmına uğramaktadır. O’nu savunmaya çalışmanın utancını duymaktayım. Türkiye’mizin
kin batağına nasıl batmakta olduğunun kanıtıdır O’nu savunmaya zorunlu olmak.
İslâm dünyası emperyalizmin oyununa gelirken acaba ülkemiz de benzer gafleti ve dalaleti mi yaşama başladı? Kendi kendisiyle didişmesinin bir süre sonra çatışmaya mı dönüşmesi mi planlanıyor? Bu kaygı zihinlerde yer etmeye başladı bile.

Ulusal gelirden daha fazla iç ve dış borç yükünden nasıl kurtulacak ülkemiz,
borcun borçla önendiği ekonomi nasıl büyüme süresine ulaşabilecek, duraksayan sanayimiz ticaret sektörünün pençesinden nasıl kurtarılacak, gelirinden daha fazla harcama yapma alışkanlığı nasıl giderilecek, tüketim toplumu olmaktan nasıl kurtulacağız,
gelir dağılımdaki adaletsizlik nasıl düzeltilecek, kapıda bekleyen ekonomik krize karşı bugünden nasıl çare aramamız gerekecek, işsizliğin yaratacağı sosyal fırtı-nayı nasıl gidereceğiz, Kürt-Türk-İslam sentezi (?!) projesinin neden olacağı bölünme tehlikesine karşı hangi önlemi almamız gerekecek??

Böylesi yaşamsal sorunlar önemli değil ki, kulaktan dolma “yalan-yanlış” bilgi kırıntılarıyla ABD‘ye teslimiyetin İnönü ile başladığını kanıtlamanın yarışı başlatıldı.

O yarışı başlatanlar burunları dibindeki BOP eşbaşkanına bir tek sözcükle olsun eleştiri yöneltmeye cesaret edemiyorlar. İnönü ABD’ye bağımlı politika izlemiş ise, 1950’den bu yana 60 yıl içinde emperya¬lizme karşı niçin karşı çıkılmadı tersine onursuzca daha fazla bağımlı duruma gir¬dik? Güncelin bu yozluğunu unutturmak amacıyla mı eski kurcalanıyor?

Askerlerimizin kafasına yankiler çuval geçirirken neredeydiniz?

İsrail gemimizi işgal ederek 9 insanımızı öldürürken neden sesiniz çıkmadı?

Suriye keşif uçağını vurduğunda bugünkü iktidarı neden eleştirmeye cesaret edemediniz?

Kürt açılımı safsata¬sıyla çadır mahkemesi kurulurken, Abdullah Öcalan adındaki
katil ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti görüşme yapacak kadar kötü yönetilirken niçin
karşı çıkmadınız. Bırakın 1940’lı yılları, bugünün koşullarından mutlu musunuz?

Yarın ne olacağınızı biliyor musunuz?

Üç-dört yıldır Silivri’de neyle suçlandığını bilmeden tutsak kalanlar
sizleri rahatsız etmiyor mu?

Kendinizi güvende hissediyor musunuz?

Aktardığınız iletilerden birinde:

“Nuri Demirağ’ın ilk uçak fabrikasını kurup üretime geçtiğini ancak İnönü’nün gazabına uğradığını ve böylece Türkiye’nin içinden Boeing çıkarma şansını kaybettiğini”
ileri sürmektesiniz.

Birbirinize aktardığınız bu bilgi acaba gerçek mi, doğru mu gibi bir düşünce zihninizden niçin geçmedi, sorabilir miyim? Herhalde, Nuri Demirağ’ın kızı Mefkure Azak’ın sözlerinden yola çıktınız. Çünkü o bir soruya şöyle yanıt vermişti:

En büyük engel İsmet İnönü ve çevresiydi.

“Nuri Demirağ parlar da, benim yerime geçer..” diye endişeleniyorlardı.

Nuri Demirağ elbette önemli bir kişiliğe sahip. Yurtsever ve Gök adındaki okulda
pilot yetiştiren ilk girişimci. 290 pilot O’nun okulundan mezun oldu. Bu satırları yazan kişi (Ali Nejat Ölçen) Kabataş Erkek Lisesi öğrencisiyken, Fizik öğretmeni
Ecvet hocamızın eşliğinde Beşiktaş vapur iskelesinin önünden geçen caddenin sonunda
uçak atölyesini gördüğünü anımsamaktadır. Türkiye o yıllarda uçak motoru üretemiyordu. Fabrika değil, montaj atölyesiydi. İlk uçak bu atölyede yapıldı ve ND.36 adını aldı. NuD 38 çift motorlu uçağın 1938 yılı sonunda projesini hazırlayan ve üretimini gerçekleştiren başmühendis Selahattin Alan Yeşilköy’de deneme uçuşunu yaparken,
alan kıyısındaki hendeğe çarparak yaşamını yitirdi ve uçak parçalandı.

Bu kaza üzerine Türk Hava Kurumu uçak siparişini durdurdu. Konu yargıya yansıdı,
dava Nuri Demirağ’ın aleyhine sonuçlandı. Yalnız THY değil, İspanya, Iran ve Irak da uçak siparişlerini iptal ettiler. Şimdi soruyorum; Nuri Demirağ’a İspanya’nın,
İran ve Irak’ın da mı garezi vardı?

Bu konuda bilgilerinizin bir bölümü de yanlış. Demirağ’dan önce Türkiye’miz
uçak üretimini gerçekleştirmiş ve fakat Genelkurmay Başkanı Zeki Doğan,
ABD’nin armağan ettikleri uçakları kullanmayı tercih ettiği için üretim durdurulmuştu. Hatta bir benzeri yalnızca Almanya’da olan ilk “Rüzgar tüneli” Ankara Bahçelievler girişinde inşa edilmiştir. Bu tüneldeki güçlü hava akımına karşı en uygun uçak modeli saptanı¬yordu. Ne oldu bu uçak tüneli, diye sormalısınız. 1959 yılında Israil evleri yapımı ne¬deniyle yıkıldı. Menderes Başbakandı. Sizlere bir bilgi ulaşınca gerçek mi, doğru mu gibi bir soru zihninizde oluşmalıdır. Şimdi Halide Edip Adıvar ile ilgili
e-mail iletinizdeki yanlış bilgiye değineceğim.

“Atatürk’e suikast düzenleyen Halide Edip Adıvar’ı yurda çağırdı” diyorsunuz,
Cumhurbaşkanı İnönü için. Bu bilgi doğru mu, gerçek mi türünde bir kuşkuya kapılmadan mademki İnönü aleyhinde, öyleyse kullanalım.. diye düşünmüş olmalısınız. Kendisi, Atatürk’e suikast düzenlemeyi düşünmeyecek kadar hümanist idi Halide Edip Adıvar. Kurtuluş Savaşına da Çavuş Halide olarak katılmıştır.

Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün kimi kararlarına, sınırı aşarak karşı çıkmış ve hakkında dava açılacağını öğrenince 1926 yılında eşiyle birlikte yurt dışına çıkmış, İngiltere ve Fransa’da 1939 yılına kadar öğretim üyesi olarak çalışmıştır. 1939’da İstanbul Üniversitesi tarafından Prof. olarak davet edildi ve İngiliz Filolojisi bölümünün başkanlığını üstlendi. O’nu İnönü’nün yurda çağırdığına ilişkin bilgiyi ve de kimlerle birlikte Atatürk’e suikast hazırladığını açıklayan kaynağı belirtmenizi rica ediyorum. Böylesi önemli bilgiler kesinlikle havada kalmamalı, kanıtları dip not olarak belirtilmelidir.

Geçmişten kendinizi kurtararak gelecekte neler olacağını düşünmeye başlarsanız
ülkeye yararınız dokunur.

Saygılarımla. 12.7.12

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN

FELSEFİ YAKLAŞIM TÜRLERİ..

FELSEFİ YAKLAŞIM TÜRLERİ

KLASİK TEPKİ : “Sıraya geç kardeşim.”
NEOKLASİK TEPKİ : “Şeker kardeşim sıraya geçiver.”
REALİST TEPKİ : “Sıra var.”
SURREALİST TEPKİ : “Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay’da bak bir daha yapabiliyorlar mı?
ROMANTİK TEPKİ : “Beyefendi galiba sırayı görmediniz.”
NATURALİST TEPKİ : “Sırana geç.”
MODERN TEPKİ : “Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa’da…”
POST-MODERN TEPKİ : “Sırana geç lan ayı .”
UZLAŞIMCI TEPKİ : “Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi.”
DEVRİMCİ TEPKİ : “Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez.
Devrim olunca herkes hizaya gelecek.”
KADERCİ TEPKİ : “İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.”
FELSEFECİ (SEPTİK-KUŞKUCU) TEPKİ : “Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.”
KANT’CI TEPKİ : “Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur.”
KÖTÜMSER VAROLUŞÇU TEPKİ : “Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin.
Bir gün o adam da ölecek.”
İYİMSER VAROLUŞÇU TEPKİ : “Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın.
Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.”
HUMANİST TEPKİ : “İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.
Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluruz.”

(Dosyayı paylaşan S. Gürkem’e teşekkürlerimizle..)

Gözaltına alınanların ne yapması gerekiyor ? / What should one do in case of being taken under custody?

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak iddiasıyla gözaltına alındı. Cihaner in makamında ve evinde Erzurum Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal tarafından aramalar yapıldı, cd, harddisk ve bazı soruşturma dosyalarına el konuldu. 16 Şubat 2010

Gozaltina_alinanlarin_ne_yapmasi_gerekiyor

CHP Mv. Umut Oran:Savaş sıcak parayı kaçırır ve ekonomide yıkım getirir!

Sayın Umut Oran’a, bu uyarıcı yazısı için teşekkür ederiz.. Türkiye adeta sıcak para salı üstünde yüzdürülüyor.. Ekonomik bağımsızlık bitmiş. AKP bu ağır tablodan sorumlu, Batı ne isterse tam bir teslimiyetle, köle gibi yerine getiriyor. Çok çok acı..

Umut_Oran_Savas_devasa_sicak_parayi_kacirir_yikim_getirir

ÖPÜLDÜĞÜN KÂR KALDI

ÖPÜLDÜĞÜN KÂR KALDI

Yıllardır “telekız” olarak çalışan kadın, Papaza günah çıkartmaya gitmiş;
“Papaz Efendi, yıllardır para karşılığı telekız olarak çalıştım. Çok günah işledim.
Ama sizin de bildiğiniz gibi Kilise’ye defalarca yüklü miktarlarda bağışta bulundum. Bugün bile 50 bin dolarlık çek getirdim. Lütfen söyle misiniz, benim durumum nedir, günahkâr mıyım, cennete girebilecek miyim?…”

Papaz, çeki aldıktan sonra sakalını sıvazlayıp düşünmüş, düşünmüş ve;
“Senin cömertliğinin şahidi bizzat benim kızım. Durumun şudur; Kiliseye yaptığın yardımlar, işlediğin günahların hepsini sildi, üstelik yıllarca öpüldüğün senin yanına kâr kaldı !…”

12 Eylül 2010 Anayasa oylaması öncesi, 13 yıldır Amerika’da Çan sesleri altında huzur, bolluk ve bereket içinde yaşayan Fetullah Gülen;

“Ölüler bile mezardan kalkıp ‘evet’ oyu vermelidir” demişti ve

“The Cemaat” tüm medya ve insan gücüyle ‘evet’ oyu için çalışmıştı.

Türkiyeli Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan’da, referandum sonrası yaptığı konuşmada;
“Dünyanın dört bir yanından, özellikle okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi (bu kardeş Fetullah Gülen oluyor) kutluyorum” demişti…

Erdoğan-Gülen kardeşliği zaman zaman aralarında itiş-kakış ve sürtüşme olsa da kör-topal gidiyordu ki Efbiay(FBI), resmi sitesinden yaptığı açıklamada; “Amerikan İç İstihbarat Örgütü olarak, Fethullah Gülen okullarıyla dirsek temasında olduklarını ve birlikte çalıştıklarını” açıklayıverdi !…

Bu açıklama üzerine, başta “The Cemaat’in” basın-yayın organları ve AKP’nin teşekkür takımı, sessizliğe büründüler. Sanki böyle bir olay yaşanmamış ve Efbiay,
The Cemaat’in kendilerinin “ elemanı” olduğunu açıklamamıştı !…

Şimdi ne olacaktı;

Cemaat, çok sayıda hayır işi yaparak sevap kazanmıştı ama Efbiay’ın emrinde Amerikan elemanı olarak çalışmak da affedilir bir suç değildi…
The Cemaat’in durumunu Dr. Haydar Dümen’e sorduk. Dümen;

“Cemaatin cömertliğinin şahidi bizzat benim. Üreme zorluğu çekenlere Müslüman-Hıristiyan diye ayırmadan yardım ettiğini biliyorum. Durum şudur; Yaptığı yardımlar sebebiyle kazandığı sevaplar,Efbiay’ın işlediği suçlara bilerek ve isteyerek ortak olma günahlarını götürdü, “Kadrolu Efbiay Elemanlığı” yanlarına kâr kaldı”dedi…

Açıklık-şeffaflık ve doğruluk timsali The Cemaatten beklentimiz;

Efbiay’ın hangi projelerinde çalıştıklarını, Müslümanların ve Türkiye’nin bu projeler sonunda ne gibi kazanımlar elde ettiğini açıklamalarıdır.
Bu arada “The Cemaat’in” Basında, Yargıda, Poliste, Ordudaki gönüllü elemanlarının bu konuda ne düşündükleri de merak ettiğimiz konulardandır.

Amerika’nın ve Hıristiyanlığın hizmetindeki;

Müslüman-Demokrat-Bağımsız-Amerikancı-Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam mucidi(!) “The Cemaat’in”, Efbiay’dan sonra CIA(Ciya) ile olan ilişkilerinin yakında açıklanmasının ardından kopacak gürültünün Türkiye’de çok şeyi değiştirmesi kaçınılmazdır. Hele birde zuladaki paraların yerleri ve miktarları açıklanırsa!…

Şükran Ya Seydi….

Sağlık ve başarı dileklerimle.
11 Temmuz 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

İBRETLİK BİR PROF. RASİM ADASAL ÖYKÜSÜ.. / An exemplary anectode from Prof. Rasim Adasal

From: ilhami savaş
To: undisclosed-recipients:
Sent: Friday, March 02, 2012 12:17 PM
Subject: Muhteşem Ders…………….

İBRETLİK BİR RASİM ADASAL ÖYKÜSÜ

Tarih: 30 Kasım 1957 Cumartesi.
Yer: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Konser ve Konferans Salonu.

Durum: Her yer tıklım tıklım. İğne atsanız yere düşmez. Ben öne yakın sıralardan birinin ortalarındayım. Kürsü tam karşımda. Konuşmacı, merhum Em Tab. Alb. Prof. Dr. RASİM ADASAL.

Konferansın konusu: İnsanların yetkileri ve bu yetkilerin kullanılması.

Konferans başladı. Salonda sineğin kanat sesi duyulacak kadar sessizlik var.
Bundan sonrası RASİM ADASAL’ın özet ifadeleridir.

———————————————————————————————

“Muhterem konuklar ve talebeler…”

“Bazı insanlara yetki verilir; bazıları da yetkiyi kendileri ararlar ve üstlenirler. “
“Ben bugün yetkiyi kendi arayıp bulanlardan söz edeceğim…
Ve size bana intikal eden bir hikâyeyi anlatacağım.”

“Adamın biri yabancı olduğu bir kasabada dolaşırken büyük abdesti gelir.
Fena halde sıkışmıştır. Oraya-buraya seyirtir. Tuvalet arar, bulamaz. Sonra aklına gelir.
Burası bir Müslüman kentidir ve her caminin müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerekir. Gözlerini havaya çevirir ve bir minare görür. O yana doğru seyirtir ve tuvaleti bulur.
Boş iki kabin; kapılarında birer su ibriği ve çubuğunu tüttüren; bir sandalyenin üstüne adeta tünemiş bir tuvaletçi görür. İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine dalar.
İbrikçi arkasından var gücüyle bağırır.”

“- Bırak o ibriği, ötekini al…..”

“ Adamın tartışacak hali yoktur. Bırakır aldığı ibriği, ötekini alır ve içeri girer…
Ooohhhh… rahatlamıştır. Taharetlenir, dışarı çıkar, ellerini yıkar, parasını da verdikten sonra ibrikçiye sorar… ”

“- Yahu arkadaş içeride merak ettim, düşündüm. Bu ibriği değil de ötekini alsaydım ne olurdu?”

“İbrikçi mağrur bir ifadeyle çubuğundan iki nefes daha çeker; sandalyesine iyice gömülür ve
soruyu yanıtlar…

“- BIRAK!… BİZİM DE BU KADAR FORSUMUZ OLSUN….”

“ İşte muhterem misafirlerim ve sevgili talebelerim. Bazı insanlar hayatta zorla ya da hasbelkader aldıkları yetkiyi böyle kullanırlar. Onun için bu tiplere aldırış etmeyeceksiniz ve üzülmeyeceksiniz..

=====================================
www.ahmetsaltik.net