Kategori arşivi: Hekim Saltık

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website..

2 hours lecture with the subject

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function” 

will be conducted on 01st October 2023, face to face.

This presentation is consisted of 63 slides (3,3 MB) and can be downloaded by the following link in addition to Moodle media of Atılım University Medical School.

Causality in Medicine, Meaning and Critical Function

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you enjoy this important topic… (01.10.2023)

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Korona ile Savaşın Stratejisi

Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm.

(AS: Bizim kapsamlı katkı ve uyarılarımız yazının altındadır..)

  • “Stratejideki hatalar taktik başarılarla giderilemez

Öncelikle belirtmeliyim. Ben tıpçı değilim, topçuyum. Askerim. Strateji eğitimi aldım. Korona virüsü ile mücadeleyi de bir savaş olarak görüyorum. Bu savaşta uygulanan stratejiyi değerlendirmek ve uygulanması gereken stratejiyi önermek amacıyla yazıyorum.

Uygulanan Strateji

Bir savaşta İnisiyatifi düşmana kaptırmamak ve elde bulundurmak çok önemlidir.

Ülkemizde Korona ile mücadele “aç-kapa” olarak tanımlanabilecek bir yöntemle yapılmaktadır. İnisiyatif düşmana (virüse) kaptırılmıştır. Önce o saldırıyor, biz önlem alıyoruz. Önlemler karşısında saldırının şiddeti azalınca ekonomik/siyasal kaygılarla önlemleri gevşetiyoruz. Bunu gören düşman kendisini yenileyerek yeniden saldırıyor, yeniden önlemleri sıkılaştırıyoruz. Yani virüsün davranışına göre reaktif (tepkisel) bir strateji (yordam) izliyoruz. Virüs bizden ileride gidiyor bu da yitiklerin (zayiatın) artmasına neden oluyor.

Bu stratejinin başarılı olmadığı gelinen noktadan anlaşılmaktadır. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek devlet aklına yakışmaz.

Proaktif Strateji (Öngelen Yordam)

Savaşta komutan zamanlama bakımından üç tür karar verebilir:

  1. Fırsat kararları,
  2. Problem kararları,
  3. Kriz kararları.

Doğru ve etkili olanı fırsat kararı vermektir. Buna göre komutan bir durum muhakemesini (kestirim) yapar, tehdidin ileride alacağı boyutu (düşman olanak ve yeteneğini) değerlendirir, tehdit henüz o düzeye ulaşmadan önlemini alır. Tehdit o düzeye geldiğinde komutan hazırlıklıdır.

Tehdidin ileride erişeceği boyutu doğru kestirmek mesleksel bilgi ve deneyim gerektirir.

“Biraz daha bekleyelim, tehdit gelişsin ona göre önlem alırız” denirse, inisiyatif düşmana geçmiş, tehdit artık problem (sorun) veya kriz (bunalım durumuna gelmiştir.
Bu durumda bunalım daha yüksek olan sorun veya kriz kararları almak zorunda kalınır.

Bu kuramı Korona ile savaşa uygularsak doğru strateji (yordam) şöyle olmalıdır:

Önce Bilim Kurulu, bilimsel öngörüleri ile örneğin “Bir ay sonra olgu, ağır hasta, ölüm sayıları ne ölçüde olabilir?” değerlendirmesini yapmalı; karar vericiler o sayılar gerçekleşmiş gibi sıkı önlemleri önceden almalı, olgu sayısının azaldığını görerek alınmış olan sıkı önlemleri gevşetmemeli, savunma önlemlerimiz (aşı dahil) güçlendirmelidir. Virüs yeniden saldırdığında zaten önlemler önceden alınmış, savunmamız pekiştirilmiş olacağından yitikler (zayiat) daha az olacaktır. Kısaca şimdi olduğu gibi reaktif (tepkisel) değil, proaktif (öngelen) bir strateji (yordam) izlenmelidir Virüsten önde gidilmelidir.

Tehdidin ileride alacağı boyut öngörülemiyorsa en tehlikeli senaryoya göre önlem alınmalıdır.

Korona le savaşımda bir başka husus, tehdidin boyutunun iyi tanımlanmasıdır.

Diyalektik materyalizmde (Eytişimsel diyalektikte) bir kural vardır:

  • Nicelikteki değişim nitelikte değişimi getirir.

KOVİT-19 olgu  sayıları milyonları buldukça, artık bu salt bir sağlık sorunu olmaktan çıkar. Toplumsal, psikolojik, ekonomik, siyasal boyutları olan birbiri ile ilgili çok boyutlu bir sorun durumuna gelir. Alınacak önlemler de buna uygun olarak çok boyutlu ve bütünleşik önlemler olmalıdır. Karar vericilere öneride bulunacak organlarda bütüncül bir yaklaşımla sorunun
tüm boyutlarını dikkate alacak uzmanlar olmalıdır.

Korona ile savaşımda bilimin gerekleri ile siyasetin öncelikleri kimi zaman çelişmektedir. Siyasetçiler kararlarında kısa erimli siyasal/ekonomik çıkarlarını değil; bilimin gereklerini
öne almalıdır. Bu yolla salgın önleneceğinden, uzun erimde siyasal yarar da sağlamış olacaklardır.

En doğru yolu gösteren, bilimdir. 
19 Nisan 2021, Cumhuriyet
============================================
Dostlar,

Sayın Dumanlı’nın Cumhuriyet‘te yayınlanan yazısı 2,5 yıl sonra yeniden güncel!

Kovit’in yeni 2 varyantı ile yeni bir dalga dünyada ellinin üstünde ülkede yaygınlaştı.
Sürekli izlem-tarama-veri irdelemesi (Sürveyans) yapmayan Dr. F. Koca’nın Sağlık Bakanlığı, “epey” süre ülkemizde bu varyantların olmadığını savladıktan sonra, geçtiğimiz hafta önce dokuz olguyu kabul etti, ardından da “olguların arttığını”…

Ama bir tesellisi var Bakan beyefendinin : Hastalık ağır geçmiyor, ölümler çok az!

Yani; insanların Kovit’e yakalanmaları, artan olgu (vaka) sayıları, hastaneler dolmadıkça ve ölümler tırmanmadıkça değerli meslektaşım Dr. Koca’nın pek umurunda değil.
Ünlü alaysı (ironik) söylemdir;

  • “Şu okullar olmasa ben Milli Eğitim’i öyle güzel yönetirim ki!” 

Bu söylemden türev alırsak,

  • “Şu hastaneler dolmasa, ölümler olmasa ben Kovit’i ne güzel yönetirim!” 

Sayın Bakan, “aşı lobilerinin baskısına boyun eğmeyeceklerini..” de aslanlar gibi dillendiriyor.
Hangi aşı lobisi açık – örtük baskı yaptı perde arkasında, bil(e)miyoruz.
Ancak güncellenen Kovit aşıları başta İngiltere ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde geçtiğimiz ay uygulanmaya başlandı. Özellikle 65+ yaş dilimi ve öbür risk kümelerine ve hekimlerin gerek gördüğü insanlara..

Tabloyu ve yapılması gerekenleri Cumhuriyet‘teki köşemizde 28 Eylül 2023 günü yazdık :

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan köşe yazımız: COVID geri döner mi? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Çok özetle uyarımız – çağrımız şuydu :

  • Başta etkin sürveyans (izleme-bilgi toplama-değerlendirme),
    Sağlık Bakanlığı’nın zorunlu görevi.
  • Salgınlar 1. Basamakta göğüslenir, hastanelerde ve yoğun bakım birimlerinde değil!
    Bu ürkünç yanılgıya yeniden düşülmemeli.
  • PCR testleri yenilenmeli.
  • Türkiye’de dolaşmakta olan Kovit-19 varyantlarına etkili XBB.1.5 Omikron suşu içeren güncel SARS-CoV-2 aşıları kullanıma alınmalıdır.
    (TURKOVAC denilen aşı adayı / aşı taslağı kullanılmamalıdır.)
  • Riskli kesimlere, dışalımı yapılacak GÜNCEL aşıya çağrı yapılmalıdır. 

****
Yeni Kovit dalgasının ülkemizde yükselişini kaygı ile izliyoruz.

Dr. Koca ve ekibi ne yazık ki ders almıyor yaşananlardan..
101 bin dedikleri Kovit ölümleri, 23 Şubat 2023’te TÜİK tarafından 220 bin fazlasıyla itiraf edildi. Açıklananın 3 katı ya da her 3 ölümden 1’inin resmen açıklanması.. halkı aldatma!

O zamanlar gerçekleri açıklayan bizler ölüm tehditleri alıyorduk (Savcılar hiçbir işlem yapmadı!?), ama tersine yönetsel ve adli soruşturmalar geçiriyorduk!

İktidarın karın ağrıları                        :

1. Güncellenmiş Kovit aşısı alım bedelini karşılayamıyorlar.. “1 cent” e takla atıyorlar..
2. Bu yolla (güncellenmiş Kovit aşısı) TURKOVAC denen aşı adayının / taslağının da pabucu iyice dama atılacak; bunu içlerine sindiremiyorlar.
3. Yeni Kovit dalgası ile ölüm oranı düşük diye “bir miktar masum kurban“ı göze alan ……… politikalara devam. (Boşluğa yazılması gereken sözcüğü yazamadık!?)

Bir başka tasamız da sevgili meslektaşımız Dr. Koca’nın, gelecekte Yüce Divan‘da yargılanacak olması yüzünden..

Hekimlikten – insanlıktan kopuyoruz bu sefillik yüzünden..

Efendiler kendinize gelin.. SALGIN ile oyun olmaz!
Salgın ile savaş sizin ne idüğü belirsiz akıl dışı politik yeğlemelerinizle (tercihlerinizle) de olmaz!

  • Tek yol var : BİLİMSEL AKILCILIK..

Masum insanların katili politikalar gütmeyi aklınızdan bile geçirmeyin, sakın ha, sakın ha!

Sevgi, saygı ve derin KAYGI ile. 01 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Basic Philosophy of Medicine & Health Services

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A two hours lecture with the theme Basic Philosophy of Medicine & Health Serviceswill be held on 29th September 2023.

This presentation is consisted of 53 slides (4,1 MB) and can be downloaded by the following link:

Basic_Philosophy_of_Medicine__Health_Services

This pdf file was also uploaded to the Moodle system of Atılım University Medical School.

With the hope and expectations of being useful..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical education..


Ahmet SALTIK, MD

Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan köşe yazımız: COVID geri döner mi?

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan köşe yazımızAhmet Saltık

Ahmet Saltık
28 Eylül 2023, Cumhuriyet

KOVİT GERİ DÖNER Mİ?

Sevgili Cumhuriyet okuru,

Hacettepe’de tıbbiyeye başladığımız 17 yaşından beri Cumhuriyet okuruyuz. 52 yıl  sonra Cumhuriyette köşe yazma onuruna erişiyoruz, şimdilik iki haftada bir. Gazete yönetimine, başta
Sn. Alev Coşkun’a çok teşekkür ederiz. Tıp, Mülkiye, Hukuk ve 
Cumhuriyet 4. üniversitemiz. Ülkemize çok derinden borçluyuz. AYDINLANMA temel hedefimiz, pusulamız BİLİMSEL AKILCILIK. ***
2020-23 arasında KOVİT-19 salgını ile boğuştuk. Peki bitti mi? Artık geri gelmez mi? Pek çok bilinmez ve olumsuzluk var, dolayısıyla bilimsel özen ilkesine sarılmalıyız. Hızla ve aşırı artan dünya nüfusu, doğaya ciddi kirlenme ve tükenme baskısı. Yabanıl kapitalizmin dizginlenemeyen hırsı Dünya’yı bitiriyor, ekolojik denge çöküyor. Fatura yalnız küresel ısınma olmayıp çok ağır, iklim faciası! 

KOVİT-19 bu bedellerden salt biri. 3.5 yılda dünyanın en az 1/10’u KOVİT’e yakalandı, 7 milyon insan öldü. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre gerçek sayılar bunun üç katı, veriler ürkütücü.

G20 ülkeleri 2021-Roma toplantısı sonuç bildirgesinde, “…Ardışık afetlerin yalnızca zaman sorunu olduğu!”uyarısı yapılmıştı ve bu öngörü, izleyen kısa dönemde doğrulandı ne yazık ki.

Salgınlar, toplum yaşamını savaştan da ağır etkileyen ancak bütüncül savaşımla önlenebilir afetler.

Kalıcı ve akılcı çözümler için kök nedenlere, nedenlerin nedenlerine inilmesi zorunlu. İlk adım DAYANIŞMA-KÜRESEL İŞBİRLİĞİ-EŞGÜDÜM. İngilizce kısaltarak

“Go SO-CO-CO COVID!”diyelim mi?

Sağlıklı-güvenli çevrede yaşamak temel insan hakkı. Yaşama geçirilmezse başta bulaşıcı hastalıklar hızla yayılır, tüm dünya için ciddi tehdit olur. Küresel salgınların “akçalı” (mali) faturası trilyonlarca dolar! 3.5 yıl süren kıtalararası salgında her yıl en az beş trilyon dolar yoksullaştık.

“Koruma her zaman sağaltımdan üstündür…” İngiliz atasözüdür. Dolayısıyla “Go SO-CO-CO COVID!” küresel direnişi ile daha adil, sağlıklı, güvenli bir dünya düzeni koşuldur ve olanaklıdır. Oysa salgın sırasında aşıya, tarama ve erken tanı olanaklarına, sağaltıma, nitelikli hastane hizmeti ve özellikle yoğun bakıma erişimde yaygın eşitsizlik giderilemedi. Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez.

Hukuk yoluyla da epey iyileştirme yapılabilir: Sağlık, herkese önkoşulsuz temel insan hakkı!

NELER YAPABİLİRİZ?

Nüfus artış hızı mutlaka yüzde yarıma düşürülmeli ve dünya nüfusu 8 milyarın altına çekilmeli.

“Yeşil yaşam”yeni rota olmalı. Yaşam biçiminde köklü değişiklik, israfın kesilmesi zorunlu.

Karbon ayak izi en aza indirilmeli; ulaşım, ısınma, bina mimarisi, yenilenebilen enerji kaynakları…

Homo sapiens mutlaka ve hızla, çevre insanı Homo environmentum’a evrilmeli, bu zorunlu!

Aşı reddi-çekincesi sorunu odağa alınmalı ve yaygın, etkin, sürekli halk eğitimi ile yürünmeli; dengeli ve ölçülü hukuksal yaptırımlar da konmalı. Aşı reddi, asla mutlak bir insan hakkı sayılamaz.

Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında başkalarına zarar vermemek (primum non nocere), ana tıp-hukuk etiği ilkelerinden; dengeli-ölçülü sınırlama gerekli! (Anayasa m.12 ve 56)

Herkesin sağlıklı, güvenli yaşama hakkı evrensel olup üstün hukuk kuralıdır (jus cogens).

Aşıyı, sağaltımı ret gibi davranışlara izin verilemez. Toplum yaşamının nimeti ve külfeti birlikte yüklenilecektir. “Aşıyı ret – temel hak” ikileminde ya da çatışan değerler sorunsalında; geleneksel, kültürel kalıplara dayalı çağrışımsal düşünce yerine, olguların bilimsel değer bilgisine dayalı etik çözümleme ve temellendirmesi yapılmalı.

WHO, FAO, UNICEF, WFP, UNRHC, UNEP, UNDP gibi uluslararası BM kurumlarının olanakları artırılmalıdır. Salgın vb. sağlık, beslenme, çevre gibi temel sorunların yönetiminde siyasal karar vericilere bilimsel yol gösterecek kurumlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kurulmalı ve etkin kılınmalıdır. Bu kurumlar, sorun ortaya çıktığında ivedilikle kurulan bilim kurullarının yerini almalı ve hukuksal konumları güçlü, özerk, bilimsel olmalıdır. Kurullar yerine Kurumlar… 

ABD’de FDA ve CDC, AB’de E-CDC, EFSA, EMA, İngiltere’de UK-HSA, birçok ülkede ulusal CDC’ler (Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) başarılı bilimsel kurumsallaşma örnekleridir.

DSÖ, dünyadaki altı bölge ofisiyle özellikle gelişmekte olan ülkelere öncülük etmelidir.

Birinci Basamak sağlık hizmetleri (yataksız; evde, işyerinde, okulda verilen) öncelikle güçlendirilmeli ve Ulusal Koruyucu Sağlık Enstitüleri eliyle salgın önleme, yönetim planları yapılıp güncellenmelidir. İngiltere’de E. Jenner, Almanya’da R. Koch, Fransa’da L. Pasteur Enstitüleri köklü, bilimsel, özerk kurumlardır ve sağlık afetlerini, salgınları önleme ve yönetmede siyasal yetkeye yol gösterir. Türkiye’de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün yokluğu (663 s. KHK ile 2011’de kapatıldı) büyük sorun ve eksikliktir; çağcıl örnekleri dikkate alınarak hızla yeniden açılmalıdır.

Okullar açıldı, kış geliyor. Yeni varyantlar oluşuyor, oluşacak. 3.5 yılda varyant sayısı 1700’ü geçti. DSÖ’nün yakın izleme aldığı iki güncel Omikron alt varyantı, EG.5 (ERIS) ve BA.2.86 (Pirola). Sonki, çoklu varyasyon içeriyor ve bağışık sistemi aşabileceği kaygısı var. Geçen 3.5 yılda küresel kapitalizmin körlüğü, çıkarcılığı yüzünden köktenci bilimsel politikalar izlen(e)mediğinden, COVID-19 sorunu kalıcı olarak çözülemedi. Kısa erimde büyük dalgalanmalar beklenmeyebilir. Çünkü epey toplum bağışıklığı oluştu aşılama ve hastalığı geçirerek. Ancak bu bağışıklık giderek sönümleniyor. Ülkemizde ağır YOKSULLAŞTIRMA, başlıca risk etmeni! Kalabalık okullar, deprem bölgesinde barınma ve altyapı sorunları, yetersiz-dengesiz beslenme hatta AÇLIK çok can sıkıcı!

Başta etkin sürveyans (izleme-bilgi toplama-değerlendirme), Sağlık Bakanlığı’nın zorunlu görevi. Salgınlar Birinci Basamakta göğüslenir, hastanelerde ve yoğun bakım birimlerinde değil!
Bu ürkünç yanılgıya yeniden düşülmemeli. PCR testleri yenilenmeli. Türkiye’de dolaşmakta olan Kovit-19 varyantlarına etkili XBB.1.5 Omikron suşu içeren güncel SARS-CoV-2 aşıları kullanıma alınmalıdır. (TURKOVAC denilen aşı adayı kullanılmamalıdır.) Riskli kesimlere aşıya çağrı yapılmalıdır.

Bunlar başlıca 65 yaş üstü kişiler (grip aşısı da olmalılar) ve süregen sağlık sorunu olanlar ile hekimlerin gerek göreceği insanlardır. Altı ay üstü bebek ve gebelere de COVID-19 aşısı güvenle uygulanabilir. Hastalık kuşkusunda test yaptırmalı, hastalar durumlarını hekime danışmalı, kendilerini yalıtmalıdır.

Bilinen korunma önlemleri özenle sürdürülmelidir:

Kalabalık kapalı yerlerde maske ve uzun kalmama, fiziksel uzaklık, el yıkama… çok değerli.

Bakanlık saydam, bilimsel olmalı, kamuoyu ile güncel, doğru veri paylaşarak güven kazanmalı ve aşı karşıtlığı-çekincesi sorununu aşmaya çabalamalı, hekim örgütleriyle etkin işbirliği yapmalıdır.

KOVİT-19 bitmedi, “alarm” dönemi geride kaldı ancak özenle izleyerek sorunu yönetebiliriz.
***
İki hafta sonra 12 Ekim 2023 Perşembe yazımızda buluşmak üzere, sağlık ve esenlik diliyoruz.

Ahmet Saltık: COVID geri döner mi? (cumhuriyet.com.tr)

SONSÖZ TV ile SÖYLEŞİMİZ : ERİS VARYANTI NEDİR? YENİ PANDEMİ Mİ GELİYOR?

SONSÖZ TV ile SÖYLEŞİMİZ : 
ERİS VARYANTI NEDİR? YENİ PANDEMİ Mİ GELİYOR?
KANSER AŞISI NE ZAMAN HAZIR OLACAK?

Dostlar,

SONSÖZ TV’den Sayın Ebru GÜNGÖR ile Kovit-19’un son durumu hakkında bir söyleşi yaptık. Yaklaşık 20 dakika içinde Sayın Güngör’ün sorularını yanıtladık.

  • COVID-19 bitmedi, “alarm” durumu geride kaldı ancak özenle izlemek gerek.

65+ yaş ve süregen (kronik) hastalığı olanlar öncelikli olarak, halkın hem Kovit-19 hem öbür bulaşıcı hastalıklardan korunması için önlemler alınmalıdır. Grip aşısı 65+ yaş kitle başta olmak üzere, hekimlerce gerekli görülenler aşılanmalıdır.

Okullar ve yurtlarda yetersiz altyapı nedeniyle oluşan aşkın kalabalıklar endişe vericidir. Deprem bölgesi 11 ilde hala çadır ve konteynerlerde kalabalık nüfusun yaşamak zorunda bırakılması, kış yaklaşırken özellikle solunum yolu, yakın değinimle (temas) geçen hastalıklar bakımından riskli bir durumdur.

  • Yakıcı ve yaygın yoksullaşTIRma, yetersiz-dengesiz beslenme toplum sağlığı için genel anlamda son derece ciddi bir tehdittir.

Kovit-19 salgınında yapılan hatalardan ders alınmalı aşı karşıtlığına ödün verilmemelidir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yakın izleme aldığı 2 güncel Omikron alt varyantı var :
EG.5 (ERIS) ve BA.2.86 (Pirola). 

Pirola varyantı çoklu varyasyon içeren (hipermutant) bir türü yeni koronavirüsün ve hem aşı olarak sağlanan yapay hem hastalık geçirilerek elde edilen doğal bağışıklığı aşabileceği kaygı kaynağı.

ERIS, taramalar çok azalmakla birlikte bir yaz alevlenmesi yaptı. Kırılgan kesimlerde hastaneye yatışlar arttı. Önümüzdeki aylarda yeni oluşabilecek varyantlar nedeniyle olgu sayıları artabilir.

DSÖ ve uzmanlar olarak salgın taramalarının (sürveyans) sürdürülmesini zorunlu görüyoruz.  Önümüzdeki sonbahar-kış, ileri yaş (75+) ve ek hastalıkları olanların aşı yinelemesi ve ek bireysel önlemler ile özenle korunmalarının önemine vurgu yapıyoruz.

Değişik nedenlerle bağışıklığı baskılanmış olanlara (kanserli, doku-organ-kemik iliği aktarımı yapılan, bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar kullanan) ve ileri yaşta (>75) olup, altta yatan (eşlik eden) ciddi hastalığı (ko-morbidite) olanlara, aşırı kilolu olanlara.. son aşılarından veya Kovit-19 geçirilmesinden 6-12 ay sonra özgün (orijinal) yeni koronavirüsü içeren aşıyla anımsatma (rapel, booster) yapılabilir. Bu vb. durumlarda aşılama kararı hekime danışılarak her kişi için ayrı verilmelidir.

  • Türkiye’de, dolaşmakta olan Kovit-19 varyantlarına karşı etkin koruma sağlayan XBB.1.5 omikron suşunu içeren SARS-CoV-2 aşılarının hızla kullanıma verilmesi sağlanmalıdır. (TUKOVAC denilen aşı adayının kesinlikle unutulması gerekir.)

Video kaydını izlemek için lütfen tıklayınız. SONSÖZ TV‘ye ve Sayın Ebru Güngör‘e teşekkür ederiz. İzlenmesini, paylaşılmasını ve yaygın halk eğitiminin sağlanmasını dileriz. Sağlıklı bir toplum için en önemli çaba, tartışmasız HALKIN SAĞLIK EĞİTİMİDİR.

Sevgi ve saygı ile. 26 Eylül 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

COVID-19 Salgını Yeni Varyantlarla Sürüyor!

Sağlık Bakanlığı’nı Sorumlu Davranmaya Davet Ediyoruz! COVID-19 Salgını Yeni Varyantlarla Sürüyor!

COVID-19 pandemisinin başlangıcının ardından üç buçuk yıl geçmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 16 Ağustos 2023 tarihine kadar dünyada 769 milyon 806 bin 130 kesinleşmiş vaka ve buna bağlı olarak 6 milyon 955 bin 497 ölüm meydana gelmiştir.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın toplam ölüm sayısı olarak paylaştığı 102.174 sayısına karşın Türk Tabipleri Birliği’nin fazladan ölüm çalışmalarının da gösterdiği üzere pandemi kaynaklı 300 binden fazla ölümün olduğunu biliyoruz. (AS: TÜİK, 23.2.23 günü, ölüm verilerini yayınlamadığı 2021 ve 2022 için220 bin fazladan ölüm açıkladı! Saklananlarla birlikte kovit salgınında en az 322 bin kurban verdik..) 

Salgın küresel afet ilan edildikten sonra ve en yıkıcı zamanlarında bile Türkiye’deki kamu otoritesi, ilgili emek ve meslek örgütleriyle akademiyle ilgili dernek ve kurumlarla işbirliği yapmamıştır. Aşı öncesi dönemdeki tüm kararlarında toplumun sağlığı yerine sermayenin çıkarlarını tercih ettiğini net biçimde göstererek ülkeyi adeta sürü (toplum) bağışıklığına sürüklemiştir. Yetersiz, bilimsel olmayan düzenlemeler salgının yayılmasını önleyemediği gibi sosyal ve maddi olarak bir başına bırakılan toplum için salgını adeta işkence haline getirerek salgına karşı toplumsal direnci kırmıştır. Üstelik, ülkede COVID-19 ile ilgili alınan önlemlere uymayanlara verilen cezalar da affedilmiştir. Bu yolla salgınla mücadele politik kararlılığın yetersizliği de açıkça ilan edilmiştir. Günümüze kadar uygulanan yanlış politikalar, ileride bulaşıcı hastalıkların oluşturabileceği ciddi tehlikelere verilebilecek toplumsal cevabı da zayıflatmıştır.

Salgın taramalarının neredeyse hiç yapılmadığı bu dönemde bile dünyadan gelen verilerde, son aylarda COVID-19 günlük vaka sayısı 100 binin altında, ölüm sayısı ise binin altında olmakla birlikte halen salgının sürdüğü görülmektedir.

Salgının hastanelere yansıyan yükü azalmış olmakla birlikte virüs gelişimini sürdürmektedir.

DSÖ’nün izleme aldığı iki yeni Omicron alt varyantı EG.5 (Eris) ve BA.2.86’dır.

Bunlardan Eris tüm dünyada azalan taramalara karşın, salgında “yaz piki” ne yol açmış ve hastaneye yatışlara da yansımıştır.

Pirola olarak adlandırılan BA.2.86 ise “hipermutant”tır.

Aşı ve hastalıkla ilişkili bağışıklıktan kaçabileceği endişe vericidir.

Önümüzdeki süreçte yeni varyantlar nedeniyle vaka sayılarının artabileceğinden söz edilmektedir.

DSÖ ve ilgili kuruluşlar salgın taramalarının sürdürülmesi ve yeni sezonda, sonbaharda, ileri yaş ve eşlikçi hastalıkları olanların aşı tekrarı ve bireysel önlemler ile korunmalarının önemine dikkat çekmektedir.

Hekimler, tüm yaz boyunca süregiden “yaz gribi” gibi alışılmadık bir salgın ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmektedir.

Ancak bireysel ve atık su taramaları yapılmadığı için ülkemizde “yaz gribi” ve “ishal” salgınları ile COVID-19 yeni varyantları arasındaki bağlantı kurulamamaktadır.

Dolayısıyla Sağlık Bakanı’nın söylediği gibi yeni varyantların ülkemizde görülmediğini söylemek kanıta dayalı değildir. Çünkü test yapılmazsa virüs de tespit edilemez. Ayrıca salgının yeniden alevlenmesine yönelik bir hazırlık da görülmemektedir. Sağlık Bakanlığı web sitesinde COVID-19’a yönelik paylaşılan son veriler Mart 2023’e aittir. Dolayısıyla Sağlık Bakanı’nın konuyla ilgili son açıklamaları da yalnızca salgının eskisi gibi yıkıcı olmayacağına ilişkin teselliye yönelik kalmıştır.

Türk Tabipleri Birliği olarak aşı eşitsizliğine ve gittikçe güçlenen aşı kararsızlığına (AS: ve daha önemlisi karşıtlığına) ulusal ve uluslararası düzeyde sürekli dikkat çeksek de; hem ulusal hem uluslararası yetkili kuruluşlar, ne aşı eşitsizliği ne de aşı kararsızlığı ve aşı karşıtlığıyla mücadele konusunda yeterli çabayı göstermişlerdir.

Geldiğimiz noktada, Türkiye nüfusunda COVID-19 aşısı ile iki doz aşılananların oranı %62,4’tür. Üç doz aşılananların oranı ise yalnızca %33,1’dir. 2023’te yapılan toplam COVID-19 aşısı sayısı yaklaşık 110 bin, içinde olduğumuz ağustos ayında ise bu sayı yalnızca bin dolayındadır. Öyle bir noktadayız ki, ülkedeki sağlık çalışanlarının bile önemli bir kesimi COVID-19 aşılarından bazılarına güven duymamaktadır. Aşı kararsızlığı, önümüzdeki salgınlar için acil olarak başa çıkmamız gereken en önemli konulardan biri olarak karşımızdadır.

Ülkedeki mevcut COVID-19 aşısı çeşitleri ve sayısı hakkında toplumu bilgilendirmek ve gerektiğinde aşılanmaya teşvik etmek Sağlık Bakanlığı’nın öncelikli görevidir.

  • COVID-19 bitmedi, halen hayatımızda duruyor.

Yaşlı ve kronik hastalar başta olmak üzere toplumun hem COVID-19 hem de diğer bulaşıcı hastalıklardan korunması için gerekli önlemlerin alınması, COVID-19 salgını süresince yapılan hatalardan ders çıkarılıp aşı kararsızlığıyla mücadele dahil, toplum sağlığına yönelik her türlü düzenlemenin toplumun da içinde olduğu şekilde yapılması gelecek için yaşamsal önemdedir.

Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

What is Evidence Based Medicine?

Dear Phase 1 Students,
Research Assistants of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A two hours lecture with the title “What is Evidence Based Medicine?will be conducted on 25th September 2023, 09:30 – 11:20 a.m.

This lecture is consisted of 36 slides (4,2 MB) and can be downloaded by the following link :

What is EBM-Evidence Based Medicine

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical training at Atılım Medical School..

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Yitirilen Değer, Hıfzıssıhha Enstitüsü.. Sözlü Tarih Çalışması

Dostlar,

Sayın Nihan Ertem, İzmir’li genç bir gazeteci, yazar ve yapımcı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı / Başkan Sn. Tunç Soyer‘in desteği ile kapsamlı bir yakın tarih çalışması yaptılar.

Cumhuriyetimizin destansı devrimlerinden biri de hiç kuşku yok SAĞLIK DEVRİMİ‘dir.
İlk Meclis / 1. BMM daha 10. gününde, 2 Mayıs 1923’te Sağlık Bakanlığı’nı kurmuştur.
Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı, bu yıl 101. yaşına girmiştir! O dönemde Osmanlı’da sağlık işleri İçişleri Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük eliyle yürütülüyordu ve Avrupa’da çok az ülkede Sağlık Bakanlığı vardı.

Efsane Sağlık Bakanı ve Başbakan, Atatürk’ün taaa 19 Mayıs’a giderken Bandırma vapurundaki 19 yoldaşından biri (gemideki 3 hekimden 1’i!) olan Dr. Refik Saydam, genç Türkiye’ye çağcıl kurumlar kazandırma çabasındaydı. Bunlardan biri de kendi adını taşıyan Dr. Refik Sayfam Hıfzıssıhha (Sağlığı Koruma) Müessesesi (Kurumu) idi.

Bu Kurum, erken Cumhuriyet yıllarında, özellikle yoksul Anadolu halkını kırıp geçiren son derece yaygın bulaşıcı hastalıklarla savaşımında insanlık tarihine geçen görkemli başarıya yaşamsal katkılar verdi. İzleyen yıllarda da.. Taa ki 2011’de AKP iktidarı eliyle, 663 s. YGK (Yasa Gücünde Kararname) ile kapatılana ve Türkiye aşılarda tümü ile dışa bağımlı yapılana dek..

Sayın Nihan Ertem ve takımı (ekibi), bu öyküyü gün ışığına çıkarmak ve tarihe mal ederek geleceğe aktarmak üzere zorlu bir uğraşa girdiler. Birkaç yıl çabaladılar ve olayı aydınlatabilecek uzmanları bularak teker teker görüştüler. Kamera kayıtları aldılar.

Ortaya çok başarılı bir sözlü tarih çalışması çıktı. Ankara’da bizimle de görüştüler. 58 dakikalık kayıtta yer yer, parçalı olarak bizim de katkımız oldu.

Saygın bir Cumhuriyet kurumu ve armağanı olan bu Enstitü’nün / Kurumun, günümüze dek yaşatılan eskil (kadim) örnekleri örnek alınarak yeniden kurulması stratejik bir zorunluktur. Çağımızda ardışık sağlık – çevre ve bağlantılı afetler ne yazık ki kısa erimde önlenemeyecektir. Bu ardışık afetlere hazırlık, olanak ölçüsünde önleme ve karşılaşıldığında da savaşım – yönetme bu gibi Kurumlar ile yapılmaktadır. Almanya’da Robert Koch, Fransa’da Louise Pasteur, İngiltere’de Edward Jenner… Enstitüleri tipik örneklerdir ve 3’ü de yüz yılı aşan birikime – saygınlığa sahiptir. Kovit-19 salgınını başlıca bu Kurumlar bilimsel – teknik olarak yönetmişlerdir; siyasal karar vericileri yönlendirerek.

Bu değerli çalışmaya emek ve destek verenlere şükran doluyuz. 
Bize de katkı sunma olanağı sağladıkları için teşekkür ederiz.

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını diliyoruz.

Çalışma, 23 ve 24 Eylül günlerinde yaklaşık yarısı boyutunda kısaltma ile KRT’de yayınlanmıştır.

Sevgi ve saygı ile. 25 Eylül 2023, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

 

Balcalı’nın durumu neyi gösteriyor?

Bayazıt İlhan

Dr. Bayazıt İlhan
Güncel 15.09.2023, BİRGÜN

Tam adı Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi. Adana’da, bölgenin en önemli, köklü hastanesi. 6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinde zarar gördüğü için boşaltıldı, hastaları diğer hastanelere nakledildi.

“Asrın felaketi” denen bir deprem yaşanmışken, 50 binden fazla yurttaş hayatını kaybetmiş, yüzbinlerce insan yaralanmış, milyonlar evsiz kalmış ve göç etmişken bölgenin en önemli hastanesinin, aradan yedi ay geçmesine rağmen büyük oranda atıl kalması nasıl açıklanabilir?

HEM BÖLGE HEM TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ

Çukurova Üniversitesi’nin 2022 İdari Faaliyet Raporu’nda Balcalı Hastanesi şöyle tarif ediliyor:

“1.309 yatak kapasitesine sahip hastanemiz günlük ortalama 3.355 hastaya poliklinik hizmeti sunmakta olup, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin önemli bir bölümüne (yaklaşık 20 milyon nüfusa) üst düzeyde sağlık hizmeti vermekte ve bölgenin önemli referans sağlık merkezi konumunda bulunmaktadır.”

Dikkatinizi çekerim, hizmet verdiği bu 20 milyon nüfusun neredeyse tamamı son depremlerden etkilenmiş insanları tarif ediyor. Devam edelim: “Hastanemizde 2022 yılında 1.507.650 hastaya sağlık hizmeti verilmiş ve doluluk oranı %92 olmuştur. Sağlık hizmetlerinin en zor ve ileri aşaması yoğun bakım hizmetleridir. Hastanemiz, ülkemizin en büyük yoğun bakım kapasitesine sahip hastanelerinden biridir. Modern üniteleri ile her türlü yoğun bakım hastası izlenebilmekte ve tedavisi yapılabilmektedir…2022 yılında 76.879 ameliyat yapılmıştır.”

Hastane şimdi ne durumda? 21 Şubat 2023’de boşaltıldı. Aylardır 200 yataklı Hematoloji-Onkoloji binasında hizmet üretmeye çalışıyor. Hekimler zorlanıyor. Örneğin ameliyathane ile yataklı servisler aynı binada değil, ameliyat olan hastalar yataklı kliniklere ambulansla taşınıyor. Nakil sırasında olabilecek sorunlar cerrahları korkutuyor, hele büyük ve sıkıntılı ameliyatları yapmak çok zorlaşıyor.

28 Şubat’ta Sağlık Bakanı “Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi tüm kadrosu ile Yüreğir Devlet Hastanesinde hizmete devam edecek. Hastalarımızın kıymetli bilim adamlarından almakta olduğu hizmeti devam ettirmek için gerekeni yapıyoruz.” dedi, olmadı. Geçtiğimiz hafta Yüreğir Devlet Hastanesi’nden 200 yatak, iki kat, Tıp Fakültesi’nin kullanımına verildi. Çok acayip, yarısı ikinci basamak devlet hastanesi yarısı tıp fakültesi hastanesi olarak hizmet vermeye çalışıyor.

Üniversite yönetimi hocalara, çalışanlara, öğrencilere ne depreme dayanıksızlık raporları ile ilgili ne de önümüzdeki sürecin nasıl yönetileceğine dair şeffaf bilgi vermiyor. Yaklaşık bir ay önce yönetim sosyal medya üzerinden hastanenin güçlendirilmesine başlandığını duyurduğu halde görünürde bir faaliyet yok.

Balcalı Hastanesi bu duruma düşünce başta Adana Şehir Hastanesi olmak üzere diğer hastanelerin iş yükü çok arttı, sağlık çalışanları tükendi. Göçler ve deprem bölgesinin sevk ili olmasıyla birlikte Adana’da sağlık hizmetlerine ihtiyaç çok arttı. Adana Tabip Odası kentte sağlığın tıkanma noktasına geldiğini, hastalara yatak bulunamadığını, yoğun bakımlarda ciddi sıkıntılar yaşandığını, muayene randevuları ve ameliyat sıralarının dayanılmaz noktaya geldiğini bildiriyor.

Bu koşullarda parasını denkleştirebilen hastalar özel hastanelere yöneliyor. Şüphelenmemek mümkün değil, yoksa amaç özel sağlık hizmetlerinin payının daha da artması mıdır?

Çukurova Üniversitesi hocaları haklı olarak soruyorlar. Pandemi döneminde İstanbul’da, Atatürk Havaalanı pistlerini kırıp 45 günde hastane yapan devlet nasıl oluyor da Adana’da bunca zaman geçtiği halde tıp fakültesine kullanabileceği bir hastane yapamıyor, ya da mevcut hastanesinde güçlendirme çalışmalarını başlatıp yol alamıyor? Öyle ya, 45 günde hastane yapılacaksa bunun için en gerekli yer tüm deprem bölgesinin yükünü taşıyan Balcalı değil miydi?

TIP EĞİTİMİ YÖNÜNDEN ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

Konunun bir de yaşamsal olan mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi boyutu var. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi 51 yıllık geçmişiyle ülkemizin en değerli tıp fakültelerinden. Fakülte’nin 2022 yılı Birim Faaliyet raporuna göre 2151 tıp öğrencisi ve yabancı uyruklu 116 tıp öğrencisi var. 175’i profesör olmak üzere 333 öğretim üyesi, 700’ün üzerinde asistan doktoru mevcut. Tıp fakültelerinde eğitim ve sağlık hizmetleri iç içedir. Hastane bu durumdayken tıp öğrencilerinin, asistanların nitelikli eğitim alabilmesi mümkün değil.

Koşullar böyleyken sayısını hiç azaltmadan öğrenci alımına devam edilmesine ne demeli? Bu yıl 15’i yabancı uyruklu olmak üzere 221 tıp öğrencisi kontenjanı açıldığını görüyoruz. Dahası, Sağlık Bilimleri Üniversitesi altında açılan Adana Tıp Fakültesi var, yeterli altyapısı olmadığı için öğrencileri Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gönderiliyor. Oradan da bu yıl 62 öğrenci geliyor. Tıp eğitimine böyle yaklaşılması, koşulların göz ardı edilip yüksek kontenjanlardan ödün verilmemesi ayrıca can yakıyor.

Bu ülkenin sağlığını yönetenlerin önceliği deprem bölgesindeki sağlık hizmetlerini, hastaneleri, sağlık çalışanlarının durumunu düzeltmek olmalı. Hal böyleyken Ankara’da, İzmir’de bir türlü kamuoyuna açıklanmayan raporlarla, “depreme dayanıksızlık” gerekçesiyle hastane kapatma telaşına düşülmesi inanılır gibi değil.

Yapılması gerekenler açık. Balcalı Hastanesi’nin hasar durumu bilimsel raporlarla kamuoyuyla paylaşılmalı, güçlendirme ve gerekiyorsa yerinde yenilenme ivedilikle yapılmalıdır. Hastalar sağlık hizmetlerine ulaşabilmeli, tıp öğrencileri ve asistanların eğitimleri daha fazla aksamamalıdır.

Türkiye’de de görüldü:
ERIS varyantı tehlikeli mi?


Türkiye’de de görüldü:
Eris varyantı tehlikeli mi?


Gerçek Gündem’in sorularını yanıtlayan Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten ve Prof. Dr. Ahmet Saltık, ERIS varyantının tehlike arz edip etmediğini, aşılara karşı dirençli olup olmadığını ve yeniden karantina süreçlerinin yaşanabilme ihtimalinin olup olmadığını anlattı.

Türkiye’de de görüldü:
Eris varyantı tehlikeli mi?


Dünyada COVID-19 varyantlarının görülmeye başlanması ile birlikte endişeler artmaya başladı. TTB 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Türkiye’de de görülen Omricron’un alt türü olarak bilenen ERIS Varyantı ile ilgili son bilgileri anlattı.

ÖNCEDEN DE TURİZM SEZONU ve TURİST GELİŞLERİ AÇISINDAN ETKİLENMESİN DİYE AÇIKLAMALARI ERTELEMİŞLERDİ

Geçtiğimiz hafta sonunda Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Koronavirüs’ün en son varyantı olan ERIS’in Türkiye’de dokuz kişide görüldüğünü sosyal medya hesabından duyurmuştu.
Koca, gelişmenin endişe konusu olmadığını belirtirken varyantın hasta etme gücünün düşük olduğuna işaret etmişti. Dr. Fahrettin Koca, “ERIS varyantı ‘referans laboratuvarımızda yapılan incelemede 9 kişide görüldü. Yurt dışı temaslı ve aynı ildeler. Mevcut tedbirlere ve gündelik hayatımıza devam edeceğiz.” sözleriyle ciddi bir sorun olmadığının mesajını vermişti.

TTB 2. Başkanı Dr. Ökten, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın tıpkı Koronavirüs salgınında olduğu gibi Türkiye’de görülen vakaların geç açıklama tutumunu sürdürdüğünü belirtti.
TTB’nin Sağlık Bakanlığı’ndan varyant ile ilgili açıklamayı hatırlatan Ökten, şöyle konuştu:

  • ‘‘Daha önce Sağlık Bakanlığı, ERIS varyantının Türkiye’de olmadığına ilişkin bir açıklama yapmıştı. Türk Tabipleri Birliği olarak biz bu vakaların Türkiye’de görülmüş olabileceğine ilişkin bir açıklama yapmıştık. O zamandan bu zamana bir şey söylemedi Sağlık Bakanı.
    Birkaç gün önce 9 hasta olduğunu söyledi. Bakanın turizm mevsiminin bitmesini bekleyerek açıklama yapması anlamlı. Daha önceden de turizm sezonu ve turist gelişleri açısından etkilenmesin diye açıklamaları ertelemişlerdi. Koronavirüs salgınında da benzer bir durumu yaşamıştık. Bu klasik Sağlık Bakanlığı ve iktidarın tutumu: Önce yadsıyıp sonra kabul etmeleri.
    Bu yüzden risklerin daha çok arttığını görüyoruz. Tecrübe de etmiştik (deneyimlemiştik) bunu.”

AŞILARA DİRENÇLİ BİR VARYANT DEĞİL

ERIS varyantının şu an için ciddi bir tehlike arz etmediği (taşımadığı) saptamasında bulunan
Dr. Ökten, çok hızlı yayıldığını söyledi. Varyantın ne denli yayıldığının belirlenebilmesi için günlük test sayısının artırılması gerektiğini belirten Ökten,

65 yaş üzeri kişilerin ve kronik hastaların risk altında olduğunun altını çizdi:

‘‘Burada esas sorun test yapılmaması. Test yapıldıktan sonra bu varyantın aramızda gezdiği belirlenmiş oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklaması varyantın hızla yayıldığı yönünde.
Öbür varyantlar ölçüsünde tehlikeli ve ağır değil. Hastalık daha hafif geçiriliyor.
Nezle-grip bulguları var. Nezle ve gripten ayırt etmek için mutlaka test yapmak gerekiyor. Bakanlık bugüne dek yapmamıştı. Test oranları mutlaka artırılmalı.

Yeniden kapanma gibi bir duruma gerek yok.

Kapanma ve karantinayı biz de önermiyoruz artık. Vatandaşları uyarıcı bilgilendirmelerin mutlaka yapılması gerekiyor. Maske, mesafe ve temizliğe dikkat edilmeli.
Kapalı ortamlarda çok durulmaması gerekir. Aşılara dirençli bir varyant değil.
Kronik hastalar ve 65 yaş üzeri vatandaşlar risk altında. Aşılarını tamamlamaları gerekir.”

EKSİK AŞISI OLANLAR MUTLAKA AŞILARINI YAPTIRMALI

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, varyantını öbür varyantlardan daha bulaşıcı
veya daha ciddi olup olmadığının henüz tam olarak bilinmediğini aktardı:

‘‘ERIS varyantı, Covid-19’un Omicron varyantından türeyen ve hızlı yayılan bir alt türü.
Dünya Sağlık Örgütü, ERUS varyantını ‘izlenen varyantlar’ (VoI, VoC) listesine aldı.
Bu varyantın belirtileri, öbür Covid-19 varyantlarının belirtilerine benzer.

  • Korunmak için aşı yaptırmak, maske takmak, sosyal mesafeyi korumak ve
    başta el yıkama olmak üzere hijyen kurallarına uymak
    öneriliyor.

ERIS varyantını öbür varyantlardan daha bulaşıcı veya daha ciddi olup olmadığı henüz tam olarak bilinmiyor.

ERIS varyantının aşıya dirençli olup olmadığını henüz kesin olarak bilmiyoruz.
Ancak kimi araştırmalar, bu varyantın eldeki aşıların etkinliğini azaltabileceğini göstermekte.
Bu yüzden;

  • 2023 sonbaharında ERIS varyantına karşı etkili olabilecek güncellenmiş
    bir Covid-19 anımsatma aşısının kullanıma sunulması planlanmakta, planlanmalı.
  • Ayrıca eldeki aşılar, hastalığın şiddetini azaltmakta ve hastalığa karşı
    bağışıklık kazanmanızı sağlamakta.
  • Bu yüzden, eksik aşısı olanlar mutlaka aşılarını yaptırmalı.’’

TÜRKİYE’de YENİDEN KAPANMA DURUMU SÖZ KONUSU DEĞİL

Şu anda en tehlikeli varyantın Omicron olduğuna dikkat çeken Prof. Saltık,
bu varyantın da Türkiye’de görüldüğünü aktardı :

  • ‘Dünya ve Türkiye için şu an en çok tehlike oluşturan varyant, Covid-19’un Omicron varyantıdır.
  • Bu varyant, öteki varyantlara göre daha bulaşıcı ve aşıların etkinliğini azaltabilecek
    birçok mutasyon taşımakta.
  • Omicron varyantı, Türkiye’de de görüldü ve olgu (vaka) sayılarında önemli artışa neden oldu.
  • Yeniden kapanma gerekliliğini doğuracak koşulların ortaya çıkma olasılığı, salgının gidişine, aşılama yaygınlığına, koruyucu önlemlerin uygulanma düzeyine ve sağlık sisteminin gücüne bağlı.
  • Şu an için Türkiye’de yeniden kapanma durumu söz konusu değil.’’

Prof. Saltık, Omicron ve ERIS gibi varyantların hangi yollarla bulaştığını ise şöyle sıraladı:

Damlacık yoluyla bulaşma: Kovit-19’lu kişiler öksürdüğünde, hapşırdığında veya nefes verdiğinde havaya saçtığı küçük damlacıkların başka kişilerce solunması ya da ağız, burun veya göze temas etmesiyle bulaşma olur.

Aerosol yoluyla bulaşma: Covid-19’lu kişinin havaya saçtığı çok küçük damlacıkların (aerosol) uzun süre havada asılı kalması ve başkalarınca solunmasıyla bulaşma olur. Bu yol, özellikle kapalı, kalabalık ve yeterli havalandırmanın olmadığı ortamlarda riskli.

Değinim (Temas) yoluyla bulaşma: Covid-19’lu kişinin solunum salgılarıyla kirlenmiş yüzeylere (masa, kapı kolu, telefon vb.) dokunan ellerin, ağız, burun veya göze değdirilmesi ile
bulaşma oluşur.

Covid-19’un suyla ve kanla bulaşıp bulaşmadığı henüz kesin olarak bilinmiyor.
Ancak, bu hastalığın su kaynaklarıyla veya kan ve ürünleri aktarımıyla (transfüzyonu) ile bulaştığına ilişkin kanıt yok.

Kaynak: Gerçek Gündem