Elazığ’da Enes Kara adlı bir tıp fakültesi öğrencisinin, ailesinin zorlamasıyla bir cemaat ve tarikat yurduna yerleştirilmesinden ve burada gördüğü baskılardan dolayı intihar etmesi, Türkiye’deki cemaatlerin ve tarikatların yeniden tartışılmasına neden oldu.
Bu tartışmada öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki, İslam dininin temeli Kuran’dır.
- Kuran’da cemaat ve tarikat örgütlenmesini ve belli kişilerin dini örgütlenme konusunda ayrıcalıklı bir konuma sahip olmasını teşvik eden hiçbir ayet yoktur.
Kuran’a göre sadece tek bir Müslüman cemaati vardır ve onun da öncüsü tek kişidir, o da Muhammed’dir.
Cemaat, tarikat, tekke, zaviye, halifelik, şeyhülislamlık gibi Müslümanların içindeki ruhban sınıfının temelini oluşturan şeyler sonradan uydurulmuştur. Bunların İslam dininin özüyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
- Din içindeki bu ayrıştırıcı unsurlar, belli güç odaklarının iktidar mücadelelerini sürdürmesi için icat edilmiş araçlardır.
- Bunları dinin bir parçası olarak sunmak yalancılıktır, sahtekârlıktır.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk;
- Türkiye’nin şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olmayacağını,
en gerçek yolun uygarlık yolu olduğunu vurgulamıştır.
Bu çerçevede laiklik karşıtı hareketlerin odağı haline gelen tarikatlar, tekkeler, zaviyeler ve bunların etrafında örgütlenen cemaatler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 1925 yılında 677 sayılı yasayla kapatılmıştır.
- Söz konusu tarikatlar, tekkeler, zaviyeler, cemaatler günümüzde de yasadışıdır.
Ancak bu örgütler yasadışı oldukları halde, dernek ve vakıf adı altında fiilen varlıklarını sürdürmektedirler. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki derneklerin %14.9’u “dini hizmet” alanında faaliyet göstermektedir. Bu bağlamda toplam 18 bin 200 dernek bulunmaktadır.
Eğitim-araştırma alanında faaliyet gösteren derneklerin oranı % 5, kültür-sanat alanında faaliyet gösteren derneklerin oranı %4.8, düşünce alanında faaliyet gösteren derneklerin oranı %0.8’dir!
Dinci örgütlenme, Türkiye’nin sivil toplum ve demokratik kitle örgütlenmesini de kuşatmıştır.
Atatürk, dini hizmetlerin verilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur. Ancak bu kurum laiklik karşıtı tarikatlar ve cemaatler tarafından işgal edildiği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yetkileri ve otoritesi, dernekler ve vakıflar üzerinden zaafa uğratılmıştır, “dini hizmet” için alternatif (AS: sewçenek) alanlar açılmıştır.
Laiklik karşıtı dinci örgütlenmeyi, sivil toplum ve demokratik kitle örgütlenmesi olarak sunmak, sivil toplum ve demokratik kitle örgütlenmesinin ne olduğunu bilmemek anlamına gelir.
Bu aynı zamanda demokrasinin ne olduğunu bilmemek,
laikliğin olmadığı bir ülkede demokrasinin değil,
teokrasinin var olacağını bilmemek anlamına gelir.
***
CHP üst yönetiminin, bu konuda edilgen davranması, kabul edilebilir bir durum değildir.
Devletin öncülüğünde, cemaat ve tarikat örgütlenmesinin bir parçası olmayan yeni yurtları açmak, cemaat ve tarikat yurtlarını da denetlemek, Türkiye’deki cemaat ve tarikat örgütlenmesinin laiklik konusunda yol açtığı zararı ortadan kaldırmaz.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde okul öncesi dini eğitim verilmesini ortaçağ zihniyetine benzetmesine yönelik tepkiler konusunda kendi milletvekiline sahip çıkmayan, Kabataş Lisesi’nde Atatürk’ün resminin delik deşik edilmesi konusunda üç maymunu oynayan CHP üst yönetimi, Enes Kara’nın intiharıyla bağlantılı olarak gündeme gelen cemaat ve tarikat örgütlenmesi konusunda da iyi bir sınav vermemiştir.
Bunlar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve O’nu yönlendiren oligarşik bir grubun, hem anayasanın hem de CHP Parti Programı’nın temel ilkelerinden birisi olan laikliği, bu konudaki tek yetkili organ olan Kurultay’ın onayı olmadan, fiilen rafa kaldırmış olmalarının bir sonucudur.
Öte yandan, Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili süreci CHP tabanından, üyelerinden ve delegelerinden kaçırmak amacıyla, bu yılın temmuz ayında yapılması gereken Kurultay’ı bir yıl ertelemesi de yeni dayatmaların habercisidir.
Sayın Örsan K. Öymen hocamı yazılarıyla, görüntüleriyle bulunduğu her ortamda izlemeye çalışıyorum. Kitaplarını da okuyorum. Bugünkü yazısını üç kez Cumhuriyet Gazetesi’nde, iki kez de burada okudum. Her zaman olduğu gibi, bence yine hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak saptamalar yapmış; doğruları ve gerçekleri anlatmış. Kendisinden çok yararlandım, öğrendim. Özgür usun önündeki en büyük engel nedir? Neden bugün böylesine çok kötü bir durumdayız? Bilmek isteyenler, insanlık tarihinde değil bir eşi, benzeri bile olmayan (bilen varsa söylesin) Mustafa Kemal Atatürk’ün din ile ilgili sözlerini bulup okusunlar. Sayın Saltık hocam, size de saygılarımı ve sevgilerimi sunarım.
Kalbine, eline ve kalemine sağlık sevgili Örsan ÖYMEN.
Önem li bir yazı…..teşekkürler…Türk halkı bu faturayı ödemek zorundadır.Ana muhalefet çok geç kalmıştır!!!!!!Bir ulus dini doktrinlere boyun eğerse hiç bir zaman çağ dışı olmaktan kurtulamaz..sayğılarla..
Önem li bir yazı…..teşekkürler…Türk halkı bu faturayı ödemek zorundadır.Ana muhalefet çok geç kalmıştır!!!!!!Bir ulus dini doktrinlere boyun eğerse hiç bir zaman çağ dışı olmaktan kurtulamaz..sayğılarla..Ana muhalefet niçin Laik lik kelimesini ağzına almıyor….bunu cevabını bekliyorum…
Dünyadaki 57 İslam ülkesi neden İslam dışı ülkelere muhtaçtır bu konuda düşünmek gerekmez mi? Ben Arap ülkelerinin çoğunda bulundum, hepsi de ilim ve bilimle yönetilen diğer devletlere muhtaçtır, onların icat ve buluşlarıyla hayatlarını sürdüren sömürge ülkelerdir… Tüm İslam ülkeleri çağdaş zihniyetle değil, 14. yy (1400 yıl önceki) zihniyetle yönetilmektedir halen! Biz, Dünya Liderimiz Atatürk’ün koyduğu LAİKLİK sayesinde çağdaş zihniyetle yönetime geçtiğimiz için diğer İslam ülkelerinden farklı idik, ancak 1950’lerden başlayarak dini siyasette kullanan iktidarlar yüzünden aynen diğer İslam ülkeleri durumuna düşürüldük ve böyle giderse daha da düşeceğiz!!! Çağdaş ülkelerden Japonya, Çin vs ülkeler, kitaplı dinlerinki gibi “Allah’ı, Kitap’ı ve Peygamber’i” yoktur, ama ilim-bilim yolundan gittikleri için
durumları böyledir. Afrika’nın bütün ülkelerinin ve bütün Arap ülkelerinin, İslam olmayan Batı ülkelerinin sömürgesi olduklarını yaşayarak gördüm anladım. Böyle devam ederse bizim de öyle olacağımızdan çok endişeliyim.
Yukardaki gerçekleri yazan Sayın Örsan ÖYMEN ve bu gerçekleri paylaşan Sayın Prof. Dr. Ahmet SALTIK Hocamıza minnet duygularım ve saygılarımla.
Duran Aydoğmuş 18.01.2022