Zafer ARAPKİRLİ
Zafer ARAPKİRLİ – Kayıp silahlar ve derin sessizliğimiz (krttv.com.tr)
09 Temmuz 2021
(AS: Bizim katkımız yazını altındadır..)
İngiltere, Finlandiya, Hollanda, İspanya, İtalya, Avusturya vb. bir ülkede, akşam saatlerinde internet sitelerine ve sosyal medyaya şöyle bir haber düşse:
“İktidar partisi içinde bazı unsurların İçişleri Bakanı tarafından yasadışı biçimde silahlandırıldığı, aralarında uzun namlulu Kalaşnikof tüfeklerin de bulunduğu çok sayıda kayıt dışı silahın, iktidar partisi gençlik kollarına mensup bazı şahıslarca gizlice nakline ilişkin tanık anlatımlarının bulunduğu…”
Üstelik de bunu, kaçak durumda olan ve bugüne kadarki anlatımlarında pek çok şeyin gerçek olduğu bilinen, devletle geçmişte birlikte pek çok gizli-örtülü-kirli iş çevirdiği için “geri plana” hakim olduğu şüphe götürmeyen bir mafya lideri ortaya atmış olsa?..
O ülkelerden herhangi birinde bugün tüm televizyonlar, 24 saat canlı haber yayınına geçmiş, gazetelerin birinci sayfaları bu konudaki haber ve yorumlarla “yığılı” bir şekilde yayımlanmış olurdu. Ülkeyi yönetenler, tabii ki en başta İçişleri Bakanı bu konuda bir açıklama yapmak zorunda kalırdı. Sabah ilk iş, radyo ve TV programlarında en azından bir resmi ağızdan bir açıklama duyulurdu.
Oysaki, canım memleketimde dün akşam aynı bu dediğim içerikte bir iddia ortaya atıldı ve ertesi sabaha “sanki hiçbir şey olmamış gibi” uyandık ve günlük yaşam sürüyor. İktidar medyası zaten cesaret edemediği için “müspet ya da menfi” hiçbir şey yazmamış, iktidar TV ve radyoları yine “kulağının üzerine yatmış” durumda. Muhalif tavırlı medya ise (benim bu yazdığım yazı örneğindeki gibi) “Şaşırdık mı?” içerikli birkaç yazı ve yoruma yer verip geçecek.
Çünkü… Evet… Şaşırdık mı?
Çünkü… Evet… Bu ülkenin geçmişinde de, (iktidarda kim olursa olsun) Devlet’in bu tür “rutin dışı” (bu tabir eski başbakanlardan Süleyman Demirel’e aittir. Devlet zaman zaman rutin dışına çıkabilir demiştir) uygulamaları hep olmuştur ve olmaktadır. “Müesses nizamı korumak” adına, onyıllardır bu topraklarda gücü ellerinde bulunduranlar, “kayıtsız – kuyutsuz – rutin dışı – iktidarın hizmetinde” örgütlenmeleri gerçekleştirmiş ve yönlendirmiştir. Bunu, kimi zaman “Kontrgerilla” etiketi ve markası ile “dış düşmana” (60’lar, 70’ler) karşı yaptığını savunmuş, kimi zaman “Terörle mücadele” görüntüsü ile aslında kirli mafyatik faaliyetlere zemin oluşturmak amacıyla (90’lar Susurluk dönemi) yapmış, kimi zaman da bugünün pratiğinden anlaşıldığı kadarı ile “iktidarı yitirmemek amacıyla” muktedirin kendi yandaşlarını gizlice silahlandırmış olması muhtemeldir.
Duyduğumuzda, okuduğumuzda şaşırmıyor olmamız, yani “rutin dışı”nı, adeta “rutin” gibi kanıksamış ve kabulleniyor olmamız, işin en kaygı verici yönü değil midir?
15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi gecesi, devletin yasal güvenlik güçleri dururken, otobüsler, minibüsler dolusu insan çatışma alanlarına nasıl sevk edilmiştir? Normal bir hükümet, öyle bir ortamda sivil vatandaşlarına sokağa çıkma yasağı uygulayarak koruma altına alması gerekirken, neden sokaklara meydanlara doluşma çağrısı yapmıştır?
Kimse kimseyi kandırmasın. O gece sokaklara, yani çatışma alanlarına gitmeleri istenen ve bu konuda teşvik edilen, silahlandırılan (evet silahlandırılan – devlet bunu bizzat itiraf etti) insanların iktidar partisi yandaşları olduğu gerçeğini bilmiyor muyuz? Bir iki gönüllü vatanseverin dışında, herkes böyle bir durumda evlerine kapanıp Devlet’in ne yapacağını beklerken, bir grup insan iktidar tarafından (belki de önceden örgütlü ve haberli – eğitimli) sokağa çıkarılıp çatışmanın göbeğine atılmıştır.
Devleti yönetenler orada burada saatlerce saklanırken, sıradan vatandaş bizzat devletin ellerine tutuşturduğu “kayıt dışı” silahlarla ölüme yollanmış ve ölmüş, yaralanmıştır. (Sonradan onlar için toplanan “şehit ve gazilere” yardım paralarının hiç edildiği ayıbına girmeyeyim..)
Şimdi, soru şudur :
Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve milleti ile bu konuyu hiç tartışmayacak, Parlamento zemininde bu işin, bu iddiaların bir soruşturması (yine) yapılmayacak mıdır?
Mafya liderinin bu kez işaret ettiği somut bir isim de vardır. İçişleri Bakanı ve iktidar partisinin bazı mensuplarını ismen zirketmekte ve gün gün, saat saat, sokak sokak, köşe bucak tarifler yapmaktadır. Bu kişiler, en başta da sayın bakan çağrılıp tek bir soru sorulmayacak mıdır?
İddialar doğruysa, bu silahlar nereden gelmiş, kimin deposunda saklanıyor ve kim hangi yetki ile hangi yasal temelde kimlere,
ne için, nerede kullanılmak maksadı ile dağıtılmıştır? Çok yakın geçmişte, bir genel seçim sonrasında iktidar yandaşı – seçmeni -sempatizanı olduğunu gizlemeyen insanların büyük kentlerimizin cadde ve sokaklarında konvoylar oluşturarak havaya ateş açarak yaptığı kutlamalarda kullanılan silahlar da bunlar mıdır?
O gün seçimi kazanan bu insanların kutlama maksadıyla tetiğine bastığı bu silahlar, yarın (demokrasi bu ya, kazanmak da var kaybetmek de) bu kez havaya değil başka yerlere sıkılacak mıdır?
- Bunların adı “yasadışı silahlı terör eylemi” değil midir?
İki satır yazı, iki çift sözlü kelâm, iki tweet, iki dakikalık basın açıklaması yapana ağız dolusu “Teröriiiiiiiist!..” diye hücum edip zindanlarda sürüm sürüm süründürmeye yeminli güvenlik ve yargı mekanizması, bütün bu iddialar ve olgular karşısında nasıl sessiz kalabilmektedir?
İzmir’deki menfur cinayet benzeri, yarın bir gün, muhalefet partilerinden birinin il-ilçe merkezlerinden birine dalıp kan dökmesi muhtemel bir eli kanlı faşiste bile (hâlâ) yakıştırılamayan “terörist” yaftası, bundan böyle muhaliflere bu kadar cömert kullanılabilecek midir?
Canım ülkem; Kalaşnikof diyorum, su tabancası değil!
Ve derin bir sessizlik içinde yazlıklarımızda havuzlarımızın başında su tabancaları ile gülüşerek oynaşan çocuklarımızın geleceğinden söz ediyorum.
=========================================
Dostlar,
Durum “çoook ciddi” ötesi, “ürkünç” tür!
Bu sorunun üstüne gidilmeli ve aydınlatılmalı, hukuksal olarak gereği tümüyle yapılmalı, söz konusu silahlar mutlaka bire bir geri toplanmalıdır.
Gerekirse TBMM’den geçici yasa çıkarılmalı, bu silahları bulunduranların ceza yaptırımı görmeksizin, verilecek kısa sürede teslimi istenmeli ve hepsinin teker teker balistik muayeneleri yapılarak karıştıkları cinayetler aydınlatılmalıdır.
Türkiye bu çok ağır sorunu görmezden gelemez, kulağının üstüne yatamaz.
Hele yandaş medya.. bu kez olsun susma – örtme – 3 maymunu oynama olanağı yoktur.
Saygın ve yürekli – ilkeli gazeteci Sayın Zafer ARAPKİRİ, tartihsel bir sorumnuluğu yerine getirmiştir. O’nun son sözleriyle bağlayalıım biz de, paylaşmış olarak aynı zamanda :
***
Canım ülkem; Kalaşnikof diyorum, su tabancası değil!
Ve derin bir sessizlik içinde yazlıklarımızda havuzlarımızın başında su tabancaları ile gülüşerek oynaşan çocuklarımızın geleceğinden söz ediyorum.
***
- AKP iktidarı Türkiye’yi hangi karanlıklara sürüklemektedir?
Sevgi ve saygı ile. 10 Temmuz 2021, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik
MUHTEŞEM bir teşhis, analiz, sentez, teşhir, tel’in ve MÜKEMMEL bir katkı.
İnsan, halk, ulus, vatan, Atatürk, barış, Cumhuriyet, hak, hukuk, adalet, ahlak ve fazilet sevdalısı DAHİ gazeteci – yazar sevgili Zafer ARAPKİRLİ’ye ve aynı sevdalı DAHİ bilgin sevgili hocamız Prof.SALTIK’a en yürekten tebrikler ve teşekkürler, sonsuz sağlık ve bağışıklık dilekleri, selamlar ve saygılar, yeni başarılar ve özel bir ithaf :
BU YAZI VE BU KATKI İÇİN
Türk,Türkçe,Atatürk,Türkiye, barış ve Altı Ok düşmanlarını
Yani şeyhlik,ümmet,şahlık, hilafet,biad ve cihad hayranlarını
Ve bunların ücretli ve ücretsiz hizmetcilerini ve destekcilerini
Tüm yer altı ve yer üstü köstebeklerini ve koltuk deyneklerini
Böylesine muhteşem ve mükemmel teşhis,teşhir ve teşhir eden
Ve yediden yetmişe bütün erkek ve kadın gönüllerini fet’ eden
Her sözcüğü tamamen güncel, somut, nesnel yazı ve katkı için
Sevgili Zafer’i ve sevgili hocamız Prof.SALTIK’ı tebrik edelim.
Gönül Pınar Atacı, 10.Temmuz.2021