Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile söyleşi

Şahin Aybek’in Eğitimbilimci
Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile söyleşisi

Dostlar,

Saygın eğitimbilimci Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile Sn. Şahin Aybek, 26 Ekim ve 2 Kasım 2020 günleri Cumhuriyet’te yayınlanan 2 söyleşi gerçekleştirdi. Oldukça kapsamlı ve 14 sayfa.  Giriş bölümü aşağıda.. Söyleşi son derece önemli saptamalar yapmakta ve çözümler sunmakta. Ülkemizin kritik sorunlanlarından biri. AKP iktidar vargücüyle ulusal eğitim sistemini gericileştirme ve gelecekte sadık yadaş olacak “dinci ve kinci” kuşaklar yetiştirme derdinde. Bu nedenle, Prof. Gözütok’un uyarıları büyük önem taşımakta.. Söyleşi girişi aşağıda. Biz yer yer seçkilerle paylaşacak ve tüm dosyayı buraya yükleyeceğiz. Okunması, üzerinde düşünülmesi ve çok geç kalmadan gereklerinin yapılması dileğiyle.

Söyleşinin tümü için tıklayınız : Dilek_GOZUTOK_ile_egitim_sorunlari_soylesisi_Kasim2020

Dr. Ahmet SALTIK
02.11.2020
============================

“Eğitim bir cumhuriyet ve demokrasi görevidir. Eğitilmemiş toplumlarda demokrasi kolaylıkla otokrasiye dönüşebilir. AKP iktidara geldiğinden beri adına ‘reform’ dediği değişikliklerle ülkede eğitimi dibe vurdurdu. 2003’ten başlayarak Millî Eğitim Bakanlığı’nda yetişmiş uzman kadrolar görevlerinden alınarak, yerlerine dış bağlantılı bir dini örgütün konuya hâkim olmayan, cumhuriyet değerlerine düşman insanları yerleştirilmiştir. Yüz yüze eğitimde ne kadar başarısız isek, uzaktan eğitimde daha başarısızız. Eğitim sistemi dibe vurmuştur. Son 20 yıl eğitim vasıtasıyla çocuklara sistematik işkence yapılan bir ortaçağ gibi anılacaktır. Türkiye, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranında 30 ülke arasında son sırada yer almıştır. Dini cemaatler, okul öncesi eğitimin büyük bir bölümünü ele geçirmiş durumda.”

“Eğitimde 80 yıl büyük mücadelelerle elde edilen Cumhuriyet birikimlerine büyük bir darbe vuruldu. Yazı yazamayan, kendi dilinde okuduğunu anlayamayan bir kuşak yetiştirdik.

  • 4+4+4 yapılanması ile ülkeyi yönetenler “dininin, kininin sahibi” bireyler yetiştirmeyi hedeflemiştir.
  • Zorunlu din dersi programdan kaldırılmalıdır.

Son 18 yılda yapılan değişiklikler, eğitim hakkının ihlâlidir, ihmâldir, istismardır, çocuklara uygulanan zihinsel şiddettir. İmam Hatipler artık Türkiye’nin bürokrat ihtiyacını karşılayan kurumlar haline getirilmiştir. Bu uygulamalar, Milli Eğitim Temel Yasası’nın “Genellik ve Eşitlik”, “Laiklik”, “Yöneltme”. “Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları” ilkelerine aykırıdır ve “Eğitim Hakkı” ihlâlidir. Cumhurbaşkanı, rektörleri doğrudan atayarak yükseköğretim kurumlarının bilimsel özgünlüğünü ve akademik özgürlüğünü kaldırmıştır. Üniversite kadrolarına “sadakat/siyaset/bizim adamımız” anlayışıyla atamalar yapılmıştır. Hukuk fakültelerinin birçoğunun dekanı hukuk fakültesi mezunu değildir. FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla ilgisi olmayan birçok muhalif bilim insanı sorgusuz sualsiz görevden uzaklaştırılmıştır. KHK’larla üniversiteden ihraç edilenlere hakları teslim edilmelidir.”
…….
…………
D.G. AKP iktidara geldiğinden beri adına “reform” dediği değişikliklerle ülkede eğitimi dibe vurdurdu. 2003’te ilk iş olarak Millî Eğitim Bakanlığı’nda da yetişmiş uzman kadrolar görevlerinden alınarak yerlerine dış bağlantılı bir dini örgütün konuya hâkim olmayan, Cumhuriyet değerlerine düşman insanları yerleştirilmiştir. Bugün Milli Eğitim Bakanı, 2004-2006’da Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olan, Öğretim Programlarından “Ulusal Değerleri ve Atatürk’ü” çıkaran, “Küreselleşmeyi” yerleştiren özel okul sahibi Ziya Selçuk, “aşırı kadrolaşma” yı 2006’da istifa nedeni olarak açıklamıştır.
…….
……………..
D.G. Yıllardır “evde eğitim, okulsuz eğitim” kavramlarını tartıştıran MEB’e karşın “Gelişimine katkı sağlanacak öğrenciler olduğu, bu öğrencilerin tanıştırılması gereken insanlığın sanat, felsefe ve bilim gibi üst düzey erişileri var olduğu sürece okullar var olacaktır” (Rüzgâr, 2020). Sorunları yaratanların bu sorunları çözebilme yetisi yoktur. Kuşkusuz gelişen bilim ve teknolojinin sunduğu olanaklardan eğitimde de sonuna kadar yararlanılacaktır. Gelişmeyi, kalkınmayı, ülkeyi muasır medeniyetler düzeyine ulaştırmayı hedefleyen bir yönetimin eğitim programları ve öğretim bilim alanının ilkeleri çerçevesinde eğitim sistemini bütün boyutları ile yeniden yapılandırması gerekmektedir.
………….
………………..
D.G. Kendi Devletini “Sosyal Devlet” ifadesiyle tanımlayan ülkeler, eğitim ve öğretimi devletin başta gelen ödevi sayar.

  • Tüm vatandaşlarına eşit fırsatlar tanıyarak, bilimsel, düşündüren, sorgulatan, bilinçlendiren, yaratıcı, barışçı, laik ve demokratik eğitim hizmetini parasız olarak vermek zorundadır.

Eğitim yoluyla bireylere 21. Yüzyıl becerilerini (Eleştirel düşünme, problem çözme, sorgulama, bilgiye erişim, analiz, sentez, iletişim, yenilik, yaratıcılık, merak, hayal, etik kurallara uygun davranma, adapte olma, esneklik, evrensel vatandaşlık, sosyal ve kültürler arası etkileşim, işbirliği, girişimcilik, öz-yönetim, üretkenlik, sorumluluk ve liderlik) kazandırmak devletin görevidir. Kalkınmayı, muasır medeniyetlerin üzerine çıkmayı hedefleyen her ülkenin, öncelikle yurttaşlarının eğitim hakkını teslim etmesi gerekmektedir. İnsanların sağlık sorunlarından, açlıktan, ayrımcılıktan, içinde yaşadıkları doğanın, tarihin, kültürün tahrip olmasından ve hatta savaşlardan korunması, ancak eğitim hakkından gereği gibi yararlanmaları ile olanaklı olacaktır.
………..
…………………..
Bu yaş dilimine din eğitiminin bu biçimde verilmesi pedagojik mi?

D.G. Kesinlikle değil! Çocuğa soyut öğrenme dönemi öncesi verilen bu tür eğitim, çocukta neredeyse dönüşü olmayan tahribat yaratır. 15 Temmuz 2016’dan sonra FETÖ’ye ait okullar kamulaştırılmış, bir bölümü MEB’e bir bölümü Diyanet’e devredilmiştir. Hangi dinsel cemaate ait olduğu bilinen ve Millî Eğitim Bakanlığı’nca da desteklenen okullarda çocuklara 3 yaşındayken Kur’an-ı Kerim dersi, 4 yaşındayken de hafızlık dersi verilmektedir. İnternette adları ve tanıtımları bulunan okul kurucularının “Çocuklarınızı bu güzide okullara yazdırınız. Politik güçlenme ve galibiyet, askeri üstünlük ve zaferin de kaynağı budur” ifadelerini kullandığı bilinmektedir. Bu tür okullarda çocuklar güne “gönül sohbetleri” ile başlıyor, ders programı öğle ve ikindi namazlarına göre düzenlenmektedir. Anayasa ve yasaların yasaklamasına karşın bu okullarda 3-10 yaş arasındaki çocuklara Kur’an-ı Kerim, Arapça ve hafızlık eğitimi verildiği basın yayın araçlarında ve tanıtım bildirilerinde, internette yer almaktadır. 3 yaşından liseye dek eğitimi hafızlık temeline oturtan cemaat okullarında, 3 yaşında başlanan Kur’an-ı Kerim eğitimi, ilkokulun sonunda ‘tam hafızlık’ aşamasında sona ermektedir. Çocuklar zaman zaman çeşitli camilere götürülerek oralarda uygulamalı çalışmalar da yaptırılıyor. Okul öncesi eğitimdeki çocuklara haftada altı saat din dersi ve Kuran eğitimi verileceği de Diyanet ile protokole bağlanmıştır.

Kamu kurumlarında öğrenim gören çocuklar için de Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli vakıflarla imzaladığı protokollere dayandırılarak

“Haydi Çocuklar Camiye”,
“Her Sınıfın Bir Yetimi Var”,
“Umreye Gidiyoruz,”
“Seccadem Beni Özler,”
“Dinimi Seviyorum, Öğreniyorum”

gibi etkinlikler düzenlenmekte, bu etkinliklerin çocukların duygusal gelişimine yaptığı zararlar sıkça basında yer almaktadır.
…………………
…………………..
D.G. Devlet, acilen beş yaş okul öncesi eğitimini %100 oranına çıkarmak için her tür yapılandırmayı gerçekleştirmelidir. Anayasaya ve yasalara aykırı olarak açılmış olan, bilim dışı eğitim yapan cemaat okulları derhal kapatılmalı, bu kurumlara muhatap olmuş çocuklar sağaltım eğitimine alınmalıdır. Ev dışında çalışan ya da çalışmayan annelerin 0-2 yaşında çocukları için de belli saatlerde ve gün boyu bakım ve eğitim verecek bakımevleri açılmalıdır. Tüm okul öncesi eğitim kurumları kamuya ait olmalıdır.
………………
…………………………..
02.11.2020 günü yapılan söyleşinin devamından alıntılar…

D.G. 2004’te zorunlu eğitime çocuğunu göndermeyen veliye hapis cezası verilmesini emreden yasanın kaldırılmasıyla çocuklar örgün eğitimden çocuk işçiliğine, dinî nikâhlılığa doğru kaydırılmaya başlanmıştır. 2003’te öğrencilerimizin PISA başarısızlığını giderme iddiası ile 2005’te 21. yüzyılın ilköğretim programı hazırlanmış ve bir eğitim reformu yapılıyormuş gibi sunulmuştur. Program Geliştirme Bilim Alanının ilkeleri dikkate alınmadan, büyük iddialarla hazırlanan bu programda yapılan hatalar, öğretmenin programda ne istendiğini anlayamaması, 5 sınıfı birden uygulamaya koyma ve başka yanlışlar, olasıdır ki daha sonraki yıllarda yapılan PISA’larda, çocuklarımızın yine son sıralarda yer almasına neden olmuştur. 80 yıl büyük mücadelelerle elde edilen Cumhuriyet birikimlerine büyük bir darbe vurularak 6287 sayılı yasa ile 2012’de 4+4+4 yapılanmasına gidilmiştir. 4+4+4 yapılanması ile zorunlu eğitim (sözüm ona) 12 yıla çıkarılmış fakat ilk dörtten sonra okulu terk etme yolu açılmıştır. Örgün eğitim hakkı elinden alınan, açık ortaokula, açık liseye kayıtlı çocukların sayısı bugün iki milyonu geçmiştir. Çıkarılan okul yönetmelikleri nişanlanmayı ve küçük yaşta evlenmeyi yüreklendirmiştir. Çocuklar beş yaşında (60 aylık) zorunlu olarak ilkokula kaydedilmiş, çocuğunu kaydettirmek istemeyen veliden çocuğu için “yetersiz” raporu alması istenmiştir. Böylece bireyin gelişiminde, yaşam başarısında çok önemli rolü olduğu bilimsel araştırmalarla belirlenmiş okul öncesi eğitim kademesi de baltalanmıştır.
……………….
………………………
D.G. Eğitim sistemi yapılanması kesintisiz olarak 1+8+3 olarak oluşturulmalıdır. Uygulanmakta olan öğretim programı iptal edilmeli, program geliştirme bilim alanının ilkelerine göre programlar geliştirilmelidir. (2017 öğretim programı, halen bilimsel yöntemlerle Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümü öğretim elemanları tarafından bir proje kapsamında değerlendirilmektedir. Program Geliştirme çalışmalarında bu araştırmanın sonuçlarından yararlanılmalıdır.)
…………….
…………………..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) zorunlu DKAB dersinin bir insan hakkı ihlâli olduğu kararına karşın, ders zorunlu olarak okutulmakta ve 8. sınıf öğrencilerinin liselere giriş sınavında sorulan soruların 1/5’i DKAB dersinden sorulmaktadır.
…………….
………………..
2017 öğretim programı değişikliği ile Evrim kuramı, Atatürk, Kurtuluş Savaşı gereksiz görüldü; Cihat, muamelât, ukubat kavramlarına yer verildi, Yaşamın Başlangıcı ve Evrim konusu programdan çıkarılmıştır.

  • Fatih Projesi devlete çok pahalıya mal olmuş, (MEB müsteşarının açıklamasına göre 30 milyar Dolar) eğitim sistemine büyük zararlar vermiş ve proje çökmüştür.

Okul binalarında dinin gereklerine göre yapılan mekânlar bilimsel eğitim ortamlarına dönüştürülmelidir.

  • Dogma ve hurafelerin belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin hazırlayan 4+4+4 düzenlemesi derhal kaldırılmalıdır.
  • Öğretim programından zorunlu DKAB dersi ve seçmeli din içerikli dersler kaldırılmalıdır.
  • Eğitim, zorunlu ve kesintisiz 1+8+3 bilimsel, laik ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Hazırlanacak öğretim programları yeni kuşakları, çağın gerektirdiği akıl, bilim ve sanat ortamlarında 21. yüzyıl becerileri ile donatmalıdır.
  • Hazırlanacak öğretim programlarını başarıya ulaştırmak için mevcut öğretmenler hizmet içi eğitimden geçirilmelidir.
    ………………
    ………………………..
    FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla ilgisi olmayan birçok muhalif bilim insanı sorgusuz sualsiz görevden uzaklaştırılmış, biat eden ya da tepeden inme getirilen rektör ve dekanlar, kimi dini vakıfların toplantılarında görüntülenmiş, çağdaşlığa, bilime ve laikliğe hatta dine bile aykırı söylemleriyle sık sık gündemde yer almıştır.En köklü üniversiteler nefret söylemlerinin hedefi olmuş, binaları ve yerleşkeleri işgal edilmiş, kimi üniversiteler parçalanmış, üniversite yönetimleri üzerinde baskı kurulmuştur.Sonsöz : Türkiye Cumhuriyeti dibe vurmuş eğitimindeki bilim dışı ve gericileşme adımlarını düzeltecek ve eğitimine sahip çıkacak kadar büyük ve güçlü bir ülkedir. Bunu yapacak eğitilmiş insangücüne sahiptir.
    ===============================

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir