Dış politikada oyun kurma İdlib ve Filistin

Dış politikada oyun kurma İdlib ve Filistin

Bugünlerde yandaş basında, “Türkiye Ortadoğu’da oyun kurucu oldu” söylemi çok sık tekrarlanıyor. Oysa dış politikada, oyun kurucu olmak büyük bir iddiadır. Bugünkü koşullarda süper güçler bile tek başına oyun kuramıyorlar.

Örneğin ABD, Ortadoğu’da oyun kurarken yanına Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Umman, Mısır ve İsrail’i; konu Akdeniz olduğu zaman yanına Yunanistan ve Kıbrıs’ı alıyor.

Rusya’nın da Ortadoğu’da oyun kurarken yanında İran ve Suriye, kimi zaman da Türkiye oluyor.

Bu nedenlerle yandaş basının “Türkiye, Ortadoğu’da oyun kurucu oldu” söylemi içi boş bir kuruntudan ibarettir.

Bugünlerde Ortadoğu giderek daha da karışıyor. İdlib’de savaş sürüyor. Fırat’ın doğusunda ABD – Rusya rekabeti sertleşiyor. ABD Başkanı Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu tartışmalı bir barış planı açıkladılar. Bu gelişmelerin arka planına bakıp irdeleyeceğiz.

İdlib’de ne oluyor?

Hatay sınırında bulunan İdlib’de iç savaş sürüyor. Astana ve Soçi’de ulaşılan ateşkes bir yana itildi. Rus destekli Esad güçleri İdlib’de giderek genişleyen bir alan egemenliği sağlamış bulunuyor.

Bilindiği gibi İdlib, Suriye merkez hükümeti Esad’a karşı olan muhalefet güçlerinin son kalesi olarak kabul ediliyor. Çünkü İdlib, büyük oranda El Nusra bağlantılı askeri güçlerin denetiminde bulunuyordu.

Esad’a bağlı Suriye ordusunun Rusya’nın desteğiyle İdlib’deki ilerleyişi bu nedenle önemlidir. Esad güçlerinin İdlib’in güneyindeki Maaret el Numan’ı ele geçirdiği bildiriliyor. Şam merkez hükümetinin amacı çok stratejik olan M-4 ve M-5 karayollarına tümüyle egemen olmaktır. Bu hareket, Rus savaş uçaklarının desteğiyle yapılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yeni gelişme karşısında cuma günü (31.01.2020) Ankara’da, hem Suriye’ye hem de Moskova’ya karşı çıktı ve “Maalesef Rusya, Soçi’ye de Astana’ya da sadık değil” dedi. Hatta Rusya’ya, “Türkiye ile Suriye arasında bir seçim yapma” çağrısında bulundu.

Bu açıklamalara karşı Moskova, “Rusya, Soçi Mutabakatı’ndaki tüm yükümlülüklerini yerine getiriyor” diye yanıt verdi. Putin’in siyasi sözcüsü Peskov ise “Bölgede çok sayıda terörist grup faaliyetlerini sürdürüyor. Bunlar hem Suriye ordularının mevzilerine hem de Rusya’nın Hmeymim Üssü’ne sürekli saldırı düzenliyorlar.” dedi.

Bu yanıt aslında Erdoğan’a bir cevap niteliğinde.

  • Rusya, Türkiye’ye “İdlib’de sizin koruduğunuz aşırı dinci gruplar Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerine saldırıyorlar… Biz de yanıt veriyoruz.” demek istiyor.

O kadar kolay değil

Erdoğan, Ankara’da AKP’nin il başkanları toplantısında (30.1.2020) “Suriye’de İdlib’e karşı askeri operasyon seçeneğini yeniden kullanacaklarını” söyledi.

Ancak Ortadoğu’da koşullar kâğıt üzerinde göründüğü gibi değil… Türkiye, İdlib bölgesinde, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını yaparken hava sahasında Rusya’nın desteğini almıştı. Oysa bu kez Rusya, hava desteğini Esad’ın güçleri lehine kullanıyor. Bu nokta unutulmamalıdır.

İdlib’deki savaş yeni bir göç dalgasını harekete geçirdi.

  • Türkiye, Suriye’den gelecek göçlerin baskısı altındadır.

Uzun süredir gerek Rusya gerek İran gerekse muhalefet partileri siyasal iktidarı, Suriye’de Esad’la barışıp yeni bir politika izlenmesini öneriyorlar. Siyasal iktidar bu yola girseydi İdlib’de bugünkü karmaşa ile karşılaşmamış olacaktık.

ABD-Rusya çatışması mı?

Türkiye için 1. derecede stratejik alan olan Fırat’ın doğusunda ise ABD – Rusya rekabeti sertleşme noktasına geliyor. Geçen hafta bu bölgede Kamışlı’ya gitmek isteyen Rus devriye gücünün M-4 karayolu üzerindeki Tel Tamir’de ABD devriye birlikleri tarafından durdurulduğu uluslararası basın çevrelerinde belirtildi.

Petrol yatakları o bölgenin önemini artırıyor.

  • ABD, bölgede petrol yataklarını koruyan PKK/PYD’yi açıktan korumakta ve birlikte hareket etmektedir.

CENTCOM, PKK/PYD ile birlikte

Nitekim, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General K. McKenzie, o bölgede konuşlanmış olan ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı verilen, aslında PKK’nin denetiminde olan terör örgütleri oluşumunun sorumlusu Mazlum Abdi ile geçen hafta görüştü. Görüşmeyi netleştiren fotoğraflar dünya basınına servis edildi.

General McKenzie, petrol alanlarının korunması yolunda Mazlum Abdi’nin denetiminde olan PKK/PYD’ye yardımlarının süreceğini tekrar ve resmen açıkladı.

Filistin’de tek taraflı anlaşma

Geçen hafta bir başka önemli gelişme, ABD Başkanı Trump’ın Filistin sorununun çözümü için “Yüzyılın Anlaşma Planı” adı verilen projeyi açıklamasıdır. Beyaz Saray’da yapılan bu açıklamada Trump’ın yanında İsrail Başbakanı Netanyahu da yer aldı.

Anlaşmanın yapılış biçimi, açıklanışı ve içeriği çok tartışmalıdır. Filistin halkına sorulmadan yapılan tek taraflı bir bildiri niteliğini taşımaktadır.

Açıklanan anlaşmanın siyasal ranta dönük olduğu da belirtiliyor. Bilindiği gibi şu sıralarda Başkan Trump, ABD Senatosu’nda sorgulanıyor. Netanyahu hakkında da yolsuzluk iddiası ile soruşturma sürüyor. Her iki lider siyasal açıdan sıkıntıda ve böylesi bir noktada hassas bir konu olan Filistin konusunda siyasal ranta dayalı şov yapıyorlar. Açıklanan planın ekonomik ayağında Filistin için 50 milyar dolarlık bir fon oluşturuluyor. Bu fonun finansmanını ise Suudi Arabistan, BAE ve hatta Katar’ın karşılayacağı belirtiliyor. Mahmud Abbas da Filistin’in satılık olmadığını bildirdi.

Ders almak

Filistin’i tümüyle ortadan kaldıran ABD – İsrail planı Suriye dışında, Mısır dahil bütün Arap devletleri tarafından destekleniyor. Türkiye’nin bu gibi Filistin planlarına karşı çıkması eski politikasının devamıdır ve doğrudur. Ancak bir doğru daha var : Bu yeni tablo karşısında, bir zamanlar her vesile ile Suudi Arabistan’a giden, krala büyük “hürmet” gösteren siyasi liderlerin artık düşünmeleri gerekir. Filistin’i yok edecek olan bu son planın tüm Arap ülkeleri tarafından onaylanması ve İdlib’deki son gelişmelerden ders almak gerekir.

Bu durumlar ibret vericidir.

  • Türkiye’nin din ve mezhebe dayalı dış politika çizgisinden hızla uzaklaşması gerektiğini gösteren çok anlamlı tablolardır.

Yazımızın ilk cümlesini yineleyelim: Ortadoğu’da oyun kurucu olmak kolay değildir ve bu çok iddialı bir söylemdir.

Cumhuriyet / Olayların Ardındaki Gerçek, 02 Şubat 2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir