KAZDAĞLARI (İDA) KANAYAN YARAMIZ
Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar
Balıkesir ili Edremit ilçesi sınırlarında Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Kazdağları Milat’tan önceki yıllara dek tarihi ile çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Flora ve faunası (insan dışında var olan canlı biyolojik zenginlik; sırasıyla bitki ve hayvan türleri) ile ünlü bir ulusal (milli) parkımızdır. Bir doğa harikasıdır. Dünyada Mitoloji –ve efsaneler– Dağı olarak da bilinen İda (Kazdağları), tarihte ilk güzellik yarışmalarının yapıldığı yer ve Troi (Truva) savaşlarının çıkış nedeni olarak da biliniyor. Efsaneye göre Hera, Afrodit ve Athena arasında tarihin ilk güzellik yarışması burada yapılmıştır. Yine efsaneye göre bu yarışmayı Afrodit kazanmıştır.
İda (Kazdağları) derin vadi ve kanyonları ile pek çok hayvan türü (fauna) ve bitki örtüsünü (flora) büyük bir biyolojk tür varsıllığı (zenginliği) ile bağrında barındırmaktadır. İyotlu oksijen deposu olarak bilinir. İda Dağında eriyen kar suları Edremit, Akçay ve Altınoluk’un denizine Ege’ye), içme ve kullanma sularına da karışmaktadır. Kazdağları’ndan esen iyotlu oksijen miktarı yüksek rüzgar Altınoluk, Şahinderesi, Boğaz yerleşiminde tıpkı (adeta) oksijen çadırı oluşturmaktadır. Dünyanın üç büyük oksijen deposundan biri olarak bilinmektedir.
Gerçekte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Kazdağları’nın yöre ve ülke turizmine katkılarını planlaması gerekirken, İda Dağı’nın dünyada sayılı sağlık merkezleri arasında yer alması için “neler yapılabilir“i tasarlaması gerekirken, İda’nın başında, oksijen bulutları yerine kara bulutlar dolaşıyor!
Kazdağları’nın 200 bine yakın ağacı vahşice kesiliyor, dilim dilim istifleniyor o ağaçlar. Sonra o ağaçların kökleri kılcal damarlarına dek temizleniyor ve altın sarısı, kına kırmızısı güzelim – caanım topraklar, höllük eler gibi eleniyor, o topraklarda kök ve solucanlar da içinde (dahil) hiçbir canlılık belirtisi kalmayıncaya değin ayıklanıyor.. Dahası, bu caaanım yurt toprakları üzerine 20 bin ton siyanür boca ediliyor!!
Kanadalı mı, her nereliyse yabancı şirketler, Kazdağlarını acımasızca katlediyor!
Doğal yaşamı dönüşümsüz biçimde öldürüyor. Toprağa dökülen tonlarca siyanür zehiri, eriyen kar suları ile yöre sularına karışıyor.
Bölgenin içme suları zehirleniyor.
Yetmiyor, oksijen depoları yok ediliyor.
İnsanlar zehirleniyor, hayvanlar zehirleniyor, doğal yaşam asla geri döndürülemeyecek biçimde kalleşçe yok ediliyor rant uğruna!
Kuşların yuvaları yıkılıyor, tilkinin, tavşanın, ayının, kurdun, kuşun yuvası dağıtılıyor. Çekirgeye, kelebeğe, uğur böceğine, solucana bile yaşam hakkı tanınmıyor. Ceylanlar sığınacak ağaç gölgeleri için kaçışıyor; İda solduruluyor, susturuluyor..
-
Bu yaman katliam, “uygar” (!) dünyanın gözü önünde ve
AKP iktidarının bilgisi, izni hatta teşviki yapılıyor!!!
Buzlar arasında sıkışan bir balinayı kurtarmak için seferber olan “uygar” (!) dünya ülkeleri, şimdi Türkiye’de eşsiz bir doğa ve kültür hazinesi, insanlığın ortak değeri, gelecek kuşaklara korunarak aktarılması zorunu olan emanetin görülmemiş katliamı en ceberrut, en kaba, en yoz hatta en soysuz biçimde yapılırken ne denli duyuyor?
Yürekler mühürlü, kulaklar sağır, vicdanlar taşlaşmış!
Kimse duymuyor bu ülkenin duyarlı insanlarının, yurtseverlerinin çığlığını..
Hiroşima – Nagazaki’ye 6 ve 9 Ağustos 1945’te 2 atom bombası atıldı. Bilim insanlarının belirttiğine göre o topraklarda hala ot bile bitmiyor!
- Siyanürle altın aramak, o topraklara sessizce atom bombası atmak gibi birşey!
Doğal yaşam köktenci ve dönüşümsüz biçimde yok ediliyor.
Yaşamın solduğu yerde altın kimlere ve ne işe yarar ki??
Alman düşünür Karl Marks diyor ki :
- “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser!”
Altın, yaşamın kaçınılmazı mıdır?
Zerrece insafın yok vahşi kapitalizm, her şeyin para, vicdanın kurusun insanlık düşmanı!
Kızılderili atasözündeki gerçeği öğrenince insanlık, her şey için çoook geç olacak. Diyor ki Kızılderili reis;
- “Son ağaç kesildiğide, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında..
işte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız..” Günümüzün rant tutsakları, kâr uşakları sefiller; altının da yenmediğini, yenemeyeceğini!
*****
Kaz dağları ülkemizin yıllardır kanatılan yarasıdır.
Daha geç olmadan bu katliam der-hal durdurulmalı; insanlık adına, ülke sevgisi adına, uygarlık adına, gelecek kuşaklar adına..Unutulmasın; o katledilen her bir ağacın, kurdun – kuşun, tilkinin – tavşanın, kelebeğin – uğur böceğinin… her bir canlının ahı yakacaktır iç ve dış sorumlularını, böylece bilinmeli.
Mustafa Bey,
Yazılarınızı sürekli okurum. Bu yazınız için ne demek gerekiyor, tam bilemedim. Yapılan yanlışlığı kusursuz işlemişsiniz. Umarım durum geriye dönüşü olmadan önceki bir evrede düzeltilmeye başlanır. İlhan Selçuk’un çok yinelediği sözler vardı; Batı’nın iki yüzü var, birisi bilim ve teknoloji diğeri kan ve gözyaşı derdi. Sadece orası mı? Ya Sinop? Ya başka diğer kusursuz doğa örnekleri. Gördükçe, duydukça öylesine çok üzülüyorum ki! Bugün niçin bu durumdayız? Sanırım yanıtı çok belirgin. Bu yorumumu görüp de, eğer şimdiye kadar okumayanlar varsa, lütfen Ataol Behramoğlu’nun, İnsan doğada bir sapma mıdır? adlı yazısını da okumalarını öneririm. Erişkesi/ilişimi (linki): http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1467943/insan_dogada_bir_sapma_midir_.html
Saygı ve sevgi ile.
Değerli dost; Ayhan Şıhmantepe öncelikle gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. Öneri ve düşünceleriniz benim içinde önemlidir. Sağ olun, aynı duygu ve düşüncelerin insanları birlikte güçlü olacağız. Saygılarımla.
Mustafa AYDINLI
Eğitimci Sayın Mustafa AYDIN,
Kazdağları katliamını o kadar güzel ama çok acıklı dile getirmiş ki,
buna ilave etmeye gerek yoktur bence.
Bu konuyu yayımladıkları için Sayın Ahmet SALTIK hocamıza teşekkürler…
Duran Aydoğmuş
Değerli dost; Duran Aydoğmuş, güzel bakan, güzel duyan, güzel görürmüş, sizin gibi duyarlı güzel insanlarla birlikte bu hoyratlığın hakkından gelmeye mecburuz, başka Türkiye yok. Türkiye’nin dağı, denizi, doğası yok olursa bizde yokuz. İzin verirseniz okuyucu mektupları köşeme yazınızı almak isterim, saygılarımla.
Mustafa AYDINLI