İNTİHAR

İNTİHAR

Dr. Uğur CİLASUN
ucilasun@gmail.com
YURT Gazeresi, 13.5.19

Hacettepe’deki öğrencilik yıllarımızda bize, kalın, yeşil klasörler içinde, üçüncü hamur kağıtlara yazılı ders notları verirlerdi. O yıllarda  hepsi de çok genç olan hocalarımızın, en yeni bilgilerle kaleme aldıkları çok değerli notlardı onlar.

Psikiyatri sınavına çalıştığım bir gün masamda, büyük hekim, sevgili hocamız Prof. Dr. Orhan Öztürk‘ün yazdığı, “İntihar” başlıklı teksiri okuyordum.
Orhan Bey, intihar olaylarının bir bölümünün ani, kişinin kendine yönelik kızgınlık ve yok etme duygularından kaynaklanmakla birlikte, büyük bölümünün kişide yavaş yavaş gelişen, kendine yönelik çaresizlik, yetersizlik, kendi varlığına tahammül edememe, kendisini değersiz görme duyguları sonucu ortaya çıkan derin elem ve umutsuzluk sonucu gerçekleştiğini anlatıyordu. Hocamız bu durumu öylesine hissederek ve öyle canlandırarak anlatıyordu ki, ben göz yaşlarımın aktığını teksirim ıslanınca fark ettim. O günden beri intihar olayları beni çaresizce duygulandırır.
****
Sözü buradan toplumumuzun yaşamına getireceğim.
Doğrusu bu kadarını hiç tahmin edememiştim. 31 Mart seçimlerinden sonra, AKP genel Başkanı Tayyip Bey‘in, önceki Anayasa referandumunda ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de İstanbul’da muhalefet oylarının gerisinde kaldığını da göz önüne alarak, acı bir burukluk içinde olsa bile  durumu kabulleneceğini düşünmüştüm. Hele yardımcısının seçim sonuçlarına ilişkin en önemli argümanının “bu seçimlerde hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler oldu” gibi derin(!) bir analiz olduğunu görünce bu düşüncem pekişmişti. Ardından Tayyip Bey, “Türkiye İttifakı” söylemini ortaya attı. Ben bunun  da gerçek bir toplumsal barış çağrısı olarak ele alınabileceğini düşündüm.
Gerçi büyük şehirlerin, özellikle de İstanbul’un, AKP-MHP koalisyonu için ne denli önem taşıdığını,
* bu iktidarı 17 yıldır ayakta tutan “hırsızlık ve yağma” düzeninin en büyük “arpalığının”
orası olduğunu görüyor, bundan kolayına vazgeçemeyeceklerini hissediyordum ama gene de bu kadar banal, bu kadar kaba, bu kadar haksız, bu kadar vahşi bir saldırganlıkla İstanbul’a saldırabileceklerini kestirememiştim.

Ancak en sonunda Tayyip Bey, “Yüksek Seçim Kurulu seçimleri iptal ederek kendini aklamalı” deyince ayaklarım suya erdi. “Emir demiri kesecekti”. Nitekim öyle oldu. YSK, yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etti.
AKP siyaseten “intihara” karar verdi!
Büyük şehirlerde seçim yenilgisinin egosuna yaptığı ağır darbeyi kaldıramadı,kendini yok etmeye karar verdi.
23 Haziranda yenilenecek seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Tayyip Bey ve O’nun omuzlarında yükselen AKP bir daha iç huzura, sükunete, dengeye, ömrünü uzatacak akıl ve metanete  asla kavuşamayacaktır.
Kişisel intiharlara, bir hekim olarak çok üzülen ben, böyle siyasal bir intihara zerre kadar üzülürsem namerdim.
“Her şerde bir hayır vardır” özdeyişi, diyalektik bir gerçekliktir.
Bu şerden de güzellikler doğacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir