BABAMIZ GÖREV ŞEHİDİ EMNİYET BAŞKOMİSERİ HALİS ZEKİ SALTIK

BABAMIZ GÖREV ŞEHİDİ EMNİYET BAŞKOMİSERİ HALİS ZEKİ SALTIK…

Dostlar,

Geçen hafta Emniyet‘ten telefonla aradılar ve babamız şehit emniyet Başkomiseri Halis Zeki SALTIK hakkında aşağıdaki soruları yanıtlamamızı rica ettiler. Fotoğraflar da istediler. Sanırız bir albüm yapmayı düşünmekteler. what’s up ile gelen 21 soru aşağıda..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yanıtlarımız ise şöyle oldu :
*****

Emniyet Görev Şehidi babamız Başkomiser Halis Zeki SALTIK
hakkında Emniyet görevlilerince gönderilen sorulara yanıtlar

Yanıtlayan : Şehdin büyük oğlu, Prof. Dr. Ahmet SALTIK
(Ankara Üniv. Tıp Fak., 07.01.2019, Ankara)

AÇIKLAMA   : Babamızın Şehit edildiği tarih 07 Temmuz 1980 idi. Ben o sırada 27 yaşındaydım, tıp doktoru idim ve Hacettepe Tıp Fakültesinde uzmanlık eğitimi almaktaydım.
Dolayısıyla olayları, gelişmeleri yakından biliyorum ve her şey hala belleğimde taze..

YANIT 1 : Ülkemiz hızla 12 Eylül 1980 darbesi ortamına sürükleniyordu. Hemen hemen her gün, çoğu genç olmak üzere 20 (yirmi!) dolayında insanımız öldürülüyordu. Güvenlik güçleri yetersiz kalıyordu ve Babamız bu duruma çok üzülüyordu. Vatan evlatları sağ – sol diye birbirine düşman edilmemeli ve kırdırılmamalıydı. Can yakan gelişmelerde dış güçlerin ve siyasetin de önemli payı ve sorumluluğu olduğunu düşünüyordu. 47 yaşında olmasına karşın emekli olmayı ve ticaret yapmayı, torunlarını sevmeyi, büyütmeyi düşünüyordu! Benim tıp doktoru olmamı 1977’de görmüştü ve çok kıvançlıydı. 2. çocuğu Ali Haydar Saltık da 1980 Haziran sonunda Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirerek tıp doktoru olmuştu. İçi içine sığmıyordu Babamızın. Biz 2 oğlunu aynı gün, 5 Ekim 1979’da evlendirmişti, törene gelen dostları Beyoğlu Evlendirme dairesine sığmamıştı.. 3. Kardeşimiz Hülya Saltık ise İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi idi. O’nun da mezun olmasını görmek ve O’na bir avukatlık bürosu açmak istiyordu. Emekliliğinde çalışmak üzere Aksaray’da bir dükkan kiralamış ve oto yedek parçaları almıştı. Bu dükkanı işletecekti. Bu tasarımını yaşama geçiremedi ne yazık ki.. O dükkanı ve içindekileri biz tasfiye etmek zorunda kaldık.

YANIT 2 : Doğum tarihi 16 Haziran 1933, Hozat / Tunceli idi.

YANIT 3 : Babasının adı Hasan, annesinin adı Rukiye idi.

YANIT 4 : Ortak anababadan yaşayan 2 abisi Niyazi Özsaltık ve Fahri Özsaltık’ı biliyorum. Babamız soyadını sonradan SALTIK yapmış idi, bu yüzden abilerinden farklı oldu. 1938 Dersim olaylarında köyümüz Karaca’da öldürülen kardeşleri olduğunu biliyorum. (Annesi Rukiye, kardeşleri Gülabi, Hıdır ve Hatun..) 

YANIT 5 : Annemiz Makbule ile evli idi. Evlilik tarihleri 1952 yılı.

YANIT 6 : Biz, bebekken ölen 2. kardeşimizi saymazsak halen yaşayan 3 kardeşiz.

Ahmet Saltık : 14.11 1953 doğumlu (bu soruları yanıtlayan büyük kardeş)
Ali Haydar Saltık : 15.04.1957 doğumlu, Manavgat’ta emekli doktor (iç hastalıkları uzmanı)
Hülya Saltık : 29.11 1961 doğumlu, Avukat, İstanbul’da yaşıyor.

YANIT 7 : Babamız ve babası, 2 abisi 1938’de Hozat / Karaca köyünden, hiçbir olaya,  karışmadıkları halde Afyon’a (Çay, Bolvadin) sürgün edilirler. Babamız o sırada 5 yaşında, anası olmayan bir çocuktur. İlkokulu sürgünde bitirdiğini sanıyorum. Daha fazla okuyamadı. Sonra Van’da zorunlu Doğu hizmeti yaparken dışarıdan ortaokul bitirme sınavlarına girdi ve mezun oldu (1970-71). Ardından komiser yardımcısı sınavını kazandı ve İstanbul’da 6 ay eğitim alarak Komiser yardımcısı oldu, Van’da eksik kalan (?) Doğu hizmeti Artvin’de tamamlatıldı, İstanbul’a atandı ve bu kentte komiser, başkomiser rütbelerini kazandı.

YANIT 8 : Ortaokul sonrası eğitimi ne yazık ki yok.. O yüzden bizim, çocukları olarak, okumamızı olağanüstü arzu ile destekledi. “Yeter ki okuyun, ceketimi satarım…” derdi. Ölçüsüz özverilerle 3 çocuğunun çok iyi yüksek öğrenim almasını sağladı.. Yaşamdayken 2 hekim yetiştirdi, ölümünden sonra kızı Avukat oldu. Biz 3 kardeş O’nun bu temel isteğini yerine getirdik. (Ben tıp profesörü oldum, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini de bitirdim.) 3 çocuğuna geçerli bir meslek kazandırmak, evlendirerek bir ev sahibi yapmak ve birer otomobil sahibi kılmak hevesindeydi. “At – avrat – silah” esprisi yapardı..

YANIT 9 : Askerliğini er olarak yaptığını biliyorum, emin değilim ama Erzurum’da yapmış olabilir??

YANIT 10 : Ben 6-7 yaşlarında idim Elazığ’dan İzmir’de Polis Okulu’na eğitime gittiğinde. Ne yazık ki o eğitimde başarılı olamadı / sayılmadı?? Bir kez daha bu kursa gittiğini anımsıyorum (?). İkincide başarılı oldu ve Polis memuru olarak Gaziantep’e atandı. Polis olmak istemesinin nedeni işsiz olması olabilir. Elazığ Şeker fabrikasında geçici işçi idi. Aylığı 1959’larda 300 TL idi ve mevsimlik işçi idi. Kiralık bir kerpiç evde yaşıyorduk ve son derece yoksul idik. Ayrıca o dönemde kahvehanelerde çaycılık yaptığını da anlatırdı. 1960 sonbaharında Gaziantep’e taşındık. Tüm eşyamız trenle getirdiğimiz 1-2 denk (balya) ve birkaç tahta bavul idi. Kiralık bir eve yerleştik, 2 küçük çocuk ve anababamızla. Babamız Merkez Karakolunda polis memuru olarak göreve başladı. 1961 sonlarında (29.11) 3. Kardeşimiz Hülya dünyaya geldi. Ben Kayacık (sonra Fatih Sultan Mehmet, sonra??) ilkokulunda okula devam ettim Eblahan semtinde.

YANIT 11 : İlkinde İzmir’de başarısız olduktan / sayıldıktan sonra ikinci kez Polislik eğitimini nerede aldığını anımsamıyorum. Ancak 2. eğitimi 1960 içinde olmalı ki, o yıl sonunda Gaziantep’te polis memuru olarak göreve başladı.

YANIT 12 : İlk görev yeri Gaziantep Merkez Karakolu oldu ve burada yıllarca çalıştı, sonra Şubelere geçti. Karşıyaka polis karakolunda da çalıştı, kışın bu karakolun damındaki karları kürerken kayıp düştü ve sol köprücük kemiğini kırdı. Gündüz eve getirdiler, çok acılıydı, özel bandajlıydı birkaç hafta çalışamadı.

YANIT 13 : Gaziantep’te 8 yıl farklı birimlerde çalıştı. Geceleri eğlence yerlerinin denetiminde görev aldığını ve eve sabaha doğru geldiğini biliyorum. 1969’da Van’a Doğu hizmeti için 2 yıllığına gönderildik. (Ayrılırken, birçok polis memurunun maddi durumu iyileşirken bizim “borçlu” ayrıldığımız ailede konuşulurdu..) Burada büro hizmetleri gördü ve dışarıdan ortaokulu bitirdi. Komiser yardımcılığı kursu sınavını kazanarak İstanbul’da eğitim aldı 1970 sonunda. 1971 başlarında Artvin’e, eksik kalan Doğu hizmeti için yaklaşık 6 aylığına yollandı ve sanırım Köprübaşı karakol amiri olarak bu görevini tamamladı. İstanbul’a atandı, Tahtakale Karakol amiri oldu. Beyazıt Karakolunda, Siyasi Şubede, motorlu ekiplerde gezici hizmette, son olarak İstanbul Mali Şubede Başkomiser olarak görevliydi.

YANIT 14 : İnsanlara yardım etmeyi çok severdi. Eş – dostuyla buluşmayı, onları evinde konuk etmeyi, yemek ikramını, ağırlamayı, alkol de alarak keyifle ve ağırbaşlılıkla sohbeti çok severdi. Biz çocuklarına masada alkol almayı ve edeple içmeyi O öğretti. “Sigara içmeyin ama rakı vb. içkileri efendi gibi içebilirsiniz..” derdi. Sarhoş olup taşkınlık yaptığına hiç ama hiç tanık olmadık. Neşe içinde ve ağırbaşlılıkla bu sofralardan kalkılırdı. Bir kezinde Kadıköy Fikirtepe’ den evimize yemeğe gelen konuklarımızı gece yarısı, arabasıyla Bahçelievler’deki evimizden götürüp bırakmamızı biz 2 oğlundan istemişti.. (Götürüp döndük elbette..) Gezmeyi ve denizi de çok severdi. Halk Türküleri, aşık Mahzuni vb. deyiş – semahları dinlerdi. Hayvanları, özellikle atları çok severdi.

YANIT 15 : İnsan ilişkilerinde çok başarılı idi. O’nu sevmeyen hatta “aşık olmayan” yoktu denebilir! Hiç kimseye zarar vermedi yaşamında, tersine hep yardımcı oldu. Çok aldatıldığı da oldu, bu ölçüsüz iyi niyeti edeniyle. “Bu adam nasıl bir polis, nasıl polislik yapabiliyor bunca insanseverliğiyle – hümanizmasıyla..?” sorularına muhatap olduğumu anımsıyorum. Garip – gurebanın,  fakir – fukaranın babasıydı. Sınırlı maddi olanaklarıyla köyümüzdeki 2 ağabeyine ve babasına, düşkün akrabalara… elinden gelen maddi desteği veriyordu.

YANIT 16 : Çok neşeli idi, hep gülümserdi. Pozitif bakardı ve çevresine olumlu enerji saçardı.

YANIT 17 : Boş zamanı pek olmazdı. Uyku açığı olurdu hep görevi nedeniyle. Piknik yapmayı severdi, saz çalmayı öğrenmek istedi ama yeter zaman ayıramadı.

YANIT 18 : Şehit düştüğü gün ben Ankara’da görevliydim. O günün ayrıntılarını bilmiyorum. Zaten görevi ile ilgili konuları profesyonel etik sorumluluğu gereği bizlerle paylaşmazdı. 07 Temmuz 1980 akşam saatlerinde Sirkeci’de bir oto parçası dükkanında çatışmada şehit düştüğü haberi bana gece yarısı Ankara’da ulaştı. (Kapımızı çalan, Emniyet görevlileri değildi..)

YANIT 19 : İstanbul’daki kızkardeşime ulaşarak sordum; “.. mükemmmel bir anababa idiler, bizim için her türlü özveriyi gösterdiler..” dedi. “Bu sıradan bir övgü – saptama değil..” diye de ekledi.

YANIT 20 : Ben Edirne’de Trakya Üniversitesi’nde öğretim üyesi iken bir sokağa adını verdiler. Orada da kalmak üzere, halen oturduğum Ankara Bağlıca’da Aymer Caddesi’nin adının Şehit Halis Zeki SALTIK olarak değiştirilmesinden çok mutlu oluruz..

YANIT 21 : Mesleğinde çok başarılı idi. Pek çok polisiye sorunun çözümüne anlamlı katkılar verdiğinden eminim. O hep devletin polisi oldu, yasalara, hukuka, vicdanına bağlı kaldı. Bir olayı şöyle anlatmıştı :

  • “İstanbul Emniyeti olarak 12 Mart 1971 sonrası sıkıyönetim döneminde kaçaklardan Ulaş Bardakçı’yı yakaladık. Bir arkadaş çok gergin – öfkeli olarak; ‘.. bu ……… nu salalım, kaçıyor diye arkadan vuralım..’ Şiddetle karşı çıktım. Bizim görevimiz yakalayıp adalete teslim etmek dedim ve çok yanlış – kabul edilemez hukuk dışı bir eylemi (polis cinayetini)  engelledim…

*****
21 sorunuza yanıtlarım bunlardır… İlginiz için teşekkür ederim.

Babamızın çatışmada yaşamını yitirmesi olayı tam anlamıyla aydınlatıl(a)madı!?
Oysa, Bolu Emniyet Müdürlüğü de yapan Uğur Gür, bize babamızın silahlı çatışmalarda çok yürekli olduğunu hatta “.. abi seni vururlar…” uyarısı yaptığını söylemişti. Elazığ Emniyet Müdürlüğü ve Valiliği yapan Mehmet Canseven de benzer sözleri bize aktarmıştı..

  • Polisin devletin polisi olmasını, yeniden bu çizgiye gelmesini ve hak – hukuk – adaletten asla ve asla ayrılmamasını özellikle dilerim..

Ülkemizin esenliği, barışı bunu gerektiriyor.

Tüm şehitlere selam olsun.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fakültesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
profsaltik@gmail.com       www.ahmetsaltik.net

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BABAMIZ GÖREV ŞEHİDİ EMNİYET BAŞKOMİSERİ HALİS ZEKİ SALTIK” hakkında 14 yorum

  1. Mustafa HAYIRLI

    Halis Zeki SALTIK’ın yaşam öyküsünü, var olma mücadelesini, ailesi ve çevresi için yaptıklarını biliyordum. Oğlu Ahmet SALTIK’ın bu konudaki yazısını birkaç kez okumuştum. Burada bu sorulara verilen içten yanıtlarla, bu hüzünlü yaşam öyküsünü bir kez okurken adeta öğrenci olduğum o yıllara gittim ve çok duygulandım. Halis Zeki SALTIK’ın özellikle toplumun çıkarlarını gözeten görev anlayışının, kamusal duyarlılığının önemli olduğunu ve rol modeli olmasını diliyorum.

    Cevapla
  2. ULAŞ CEMGİL CİNTAY

    Saygıdeğer Hocam :

    Benim sizden özümsediğim değerleri yaşatmak ve sizi her gün kalben anmak, benim şu ana kadar ki yaşantımda bu dünyada ulaşılabilecek en büyük onur ve bu onurun yaşattığı gurur dur. Babanız Halis Zeki Saltık lar Ahmet Saltık ları, sizlerde bir çok yurtsever onurlu gururlu insanları yetiştireceksiniz.
    Anılarınız yaşatılacak mücadeleniz birlikteliğimize yol gösterecektir.
    Sizi çok seven ve özleyen öğrenciniz Ulaş Cemgil Cintay.

    Cevapla
    1. Ahmet SALTIK Yazar

      Sevgili Ulaş,

      Çok teşekkür ederim.
      El ele, el Hakka!
      Babamdan bana, benden de sana..
      İnsan onuru kazanacak hiç ama hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiÇ kuşkusuz..

      Sevgi ve saygı ile.

      Ahmet SALTIK
      8.1.2019

      Cevapla
  3. Ali Beyaz

    Devri daim ruhu şad olsun. ..Ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyorum. ..Sevgili hemşehrimin…Sevgi ve saygılarımı sunuyorum hocam…

    Cevapla

Ramazan Çatal için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir