İLK BEŞYÜZ ÜNİVERSİTE

İLK BEŞYÜZ ÜNİVERSİTE

Konuk yazar
Mustafa AYDINLI    

Sayın Cumhurbaşkanı neden ilk beş yüz üniversite arasında olmadığımızı sorguladı.
Aynı soruyu biz de soruyoruz, “Neden ilk beş yüzde yokuz?

Oysa üniversite sayımız, o denli çok ve hızla artırıldı ki, sayısı 206’ya ulaştı.

Her ilde en az 1 üniversite” yaklaşımı en hafif değerlendirme ile “tuhaf” tır ve
dünyada hiçbir ülkede örneği yok – tur!

Burada oy almaya ve başkaca siyasal rant devşirmeye dönük üniversite
açmak
mı, yoksa nitelikli üniversite yaratmak mı soruları üzerinde düşünülmelidir.

Her şeye karşın, özellikle son yıllarda ilk beş yüze giremesek de, dikkate değer üniversitelerimizin hakkını yemeyelim. Örneğin ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi,
Hacettepe Üniversitesi gibi seçkin üniversitelerimizi unutmamak gerek.

Özel (Vakıf) üniversite olarak Bilkent, Koç ve Sabancı Üniversitelerini de
saymak uygun olur.
****
Başarısızlığın temel kaynaklarını öncelikle üniversite özerkliğinde,
ülkemizde üniversitelerin özerk olmayışında aramak gerekir.

Sayın S. Demirel zamanında şöyle demişti :

Üniversiteler siyasetten uzak olmalı, devletten değil..” ve devam etmişti;
“En büyük hata, siyasetçilerin üniversiteleri yönetmeye kalkması.”

O halde başarısızlığın temellerini öncelikle burada aramak gerek.
****
Başarı için hangi ölçütler temel alınıyor?

  1. Eğitimin niteliği için mezunlar arasında madalya ve Nobel ödülü alıp alınmadığına bakılıyor.
  2. Öğretim kadrolarının niteliği : Akademisyenler arasında madalya ve Nobel ödülü
    alınıp alınmadığına bakılıyor.
  3. Üniversitede 21 araştırma kategorisinde yüksek atıf alan araştırmacı sayısına bakılıyor.
  4. Üniversitenin büyüklüğüne kıyasla akademik başarısı göz önünde bulunduruluyor.
  5. Science ve Nature gibi dergilerde yayınlanan makale sayısına bakılıyor.
  6. Bilimsel atıf alan dergilerde yayınlanan makale sayısı gibi ölçütler dikkate alınmaktadır.
    ****
    Üniversiteler doğası gereği, birer araştırma, bilim, eğitim ve hizmet kurumlarıdır.
    Devlet üniversitelerinde rektör belirlemesi öğretim üyelerinin çoğunluğunun “oy” una göre değil, siyasilerin gözüne girenlere göre yapılıyor.

’Liyakat değil sadakat’ öne çıkarılıyor. Öyle olunca da bilimse özgürlük yerine biat kültürü doğallık kazanıyor, baskın oluyor. Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “İtaat etmek farzdır” dedi. Rektör Taşaltın, Erdoğan’a karşı çıkmanın ise “Savaştan kaçmak olduğu ve haram sayılacağı” yönünde açıklamalarda bulundu!?

Kimi AKP vekilleri bile bu denli vıcık vıcık yağ kokan yandaşlığa dayanamadı.
AKP Grup Başkanvekili Sayın Naci Bostancı,

“Rektörlük makamında aranan akademik müktesebatla hiçbir ilgisi yoktur.” dedi.

****
Bir başka ölçüt ise bilim insanlarına verilen değerdir. Ülkemizden Kimya bilim dalında ilk Nobel Ödülü alan Tıp Profesörü Sayın Aziz Sancar bile, “Keşke Yunan galip gelseydi” diye zırvalayan, sözde ulema olarak sunulan fesli şarlatan kadar saygınlık göremiyor!?

Oysa Prof. Aziz Sancar, ilk idealist temel değerleri çocukluğunda Köy Enstitülü öğretmenlerinden aldığını vurgularken, NOBEL ödülünü Anıtkabir Müzesine emanet ediyor!.

  • “Ödülün gerçek sahibi, Cumhuriyeti kurarak bana bu yolu açanlardır..
    diyerek büyük bir vefa örneği sergiliyor.

Demek oluyor ki Cumhuriyet, kimi sapkınların “90 yıllık reklam arası” saçmalıkları sırasında bile, dünya çapında bilim insanları yetiştirmiş(!)

Her nasılsa “Profesör” unvanı edinmiş / verilmiş kimi muhterem zevat, halka “Şifa niyetine deve sidiği” ikram ederse, “Ben cahilin ferasetine güveniyorum… Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” diyebilen Profesör YÖK Denetleme Kuruluna atanarak ödüllendirilirse, TUBİTAK’ın başına hayvanat bahçesi müdürü getirilirse, dünyanın yuvarlak olmadığı zırvasını… öne süren hocalar (!), üniversitelerde ders veriyorsa,
…………………..
Türkiye’den dışarıya büyük bir beyin göçü varsa…

Bırakalım ilk beş yüze üniversitelerimizi sokmayı, şimdiki durumumuzu bile arayabiliriz…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir