Laiklik ve eğitim

Laiklik ve eğitim

Örsan K. Öymen
Cumhuriyet
, 08.10.2018
– Toplumda birliğin ve bütünlüğün sağlanması, önemli bir ölçüde eğitime bağlıdır. Eğitimde birliğin ve bütünlüğün olmadığı ülkelerde, toplumda da birlik ve bütünlük sağlanmaz, aksine bölünme ve kutuplaşma yaşanır. Türkiye’de yaşanan da budur. Farklı eğitim sistemlerinde yetişen insanlar, aynı ülkenin vatandaşları oldukları halde, başka dünyaların insanları olarak karşı karşıya gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği ilk devrimlerden bir tanesi, bu nedenle, eğitim alanında olmuştur. 1924 yılında kabul edilen Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) ile birlikte, bilim, felsefe, sanat temelli laik eğitim sistemine geçilmiş, bölünmüş eğitim modeline ve bunun içinde yer alan medrese tarzı din temelli eğitime son verilmiştir. 
Laik eğitim sisteminde, dincilerin iddia ettiği gibi, tek tip insan yetişmez. Tek tip insan, medrese tarzı din temelli eğitim sisteminde yetişir. Çünkü bu eğitim sisteminde, eleştirel, sorgulayıcı, yaratıcı ve analitik düşünce diye bir şey yoktur. Bu eğitim sisteminde, zorla dayatılan dogmalar vardır. 
Öğretim Birliği Yasası, önce merkez sağ hükümetler, daha sonra da dinci AKP hükümeti tarafından yerle bir edilmiştir. Camilere imam yetiştirmek amacıyla bir meslek lisesi olarak kurulan imam hatip okulları, meslek lisesi olmaktan çıkıp, genel eğitim sisteminin bir parçasına dönüştürülmüştür. 

  • AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde 450 imam hatip lisesi vardı. Günümüzde, imam hatip orta okullarının ve liselerinin toplam sayısı 4 bini aştı.
  • Türkiye’de yaklaşık 87 bin cami varken, bir milyondan fazla öğrenci imam hatip okullarında okumaktadır. Bu okulların camilere imam yetiştirmek amacıyla hizmet vermediği açıktır. Amaç, camiye imam yetiştirmek değil, herkesi imam yapmaktır. 

İmam hatip okullarında, ders programının neredeyse yarısı dini eğitimden oluşmaktadır. Orta-okulda, Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilgiler, Yabancı Dil gibi derslerle birlikte, Kuranı-kerim, Arapça, Hz. Muhammed’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler dersleri; lisede, Edebiyat, Tarih, Coğrafya, Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Yabancı Dil gibi derslerle birlikte, Kuranıkerim, Mesleki Arapça, Temel Dini Bilgiler, Siyer, Fıkıh, Tefsir, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Hadis, Kelam dersleri verilmektedir. 

AKP döneminde yürürlüğe giren “4+4+4” eğitim sistemiyle, imam hatip benzeri bir eğitim, seçmeli olarak, genel eğitim sisteminin de içine sokulmuştur. Bu sistemle, çocuk beşinci sınıfa geçmeden önce, daha on yaşındayken, dini içeriği daha fazla olan ders programı ile bilimsel ağırlıklı ders programı arasında seçim yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bu seçimi de genellikle çocukların kendisi değil, velileri yapmaktadır. Bu sistem, sekiz yıllık standart zorunlu eğitimin dört yıla inmesi anlamına da gelmektedir. 

Bunlara ek olarak, 12 Eylül askeri yönetimi tarafından yürürlüğe konan, ilköğretim ve lise eğitimindeki zorunlu din dersi uygulaması, 1982 yılından beri devam etmektedir

Bunun dışında, Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre, bu kuruma bağlı 15 bini aşkın Kuran kursu bulunmaktadır. Bu aynı zamanda, eğitimin dinselleşmesi bağlamında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eğitim sistemine müdahale etmesi anlamına gelmektedir.

Üniversitelere gelince, bugün üniversitelerde 80’i aşkın ilahiyat fakültesi bulunmaktadır. Nüfusu Türkiye’ye yakın olan ülkelere bakıldığında, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bu kadar çok sayıda ilahiyat fakültesi yoktur. 

  • Böyle bir tabloda, Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak olanaksızdır.

Bu konuda, üç maymunu oynayan mevcut CHP yönetimini de, tarih hiçbir zaman affetmeyecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir