Darwin’den 1000 yıl önce
İslamda Evrim düşüncesi
(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazımın altındadır..)
Cehaletin böylesine başka yerde rastlamak mümkün değil.
Müfredat’tan Evrim başlığının çıkartılmasının çok iyi olduğunu belirten Kreatonist (AS: Kreatorist / yaradılışcı olacak) Dekan, Biyoloji Bölüm Başkanı Profesör Bey, İslamın Altın Çağı olarak nitelendirilen ve 800- 1300 yılları arasında İslam bilginlerinin Avrupa’nın çok üstünde bilime, düşünceye ve teknolojiye katkı yaptıklarını ve evrimi ilk kez dile getirenler olduğunu söyleyince kendisine… Ne yanıt verdi dersiniz?
“O dönemin İslam bilginleri Avrupa’nın düşüncesinin etkisi altında kalmışlardı, bugünkü gibi…”
Bak sen…
Avrupa ilkelliğin batağında, henüz taassubun dibini yaşıyor, Yunan uygarlığına fikir olarak bulaşmamış… Anadolu’dan başlayan bir kuşak Mezopotamya, yukarıda Horasan, İran’ı sararak Hindistan’a kadar uzanıyor. Bu kuşak bir aydınlanma içinde. Tıp, Fizik, Geometri, Matematik, Cebir, Astronomi… Felsefe filizleniyor. Ve bu “erken aydınlanma kuşağı” içinde İslamın yıldızı parlıyor. Ve Evrim düşünceleri de filizleniyor.
Yani bırakın Avrupa’dan etkilenmeyi, İslamda Evrim düşüncesi Avrupa’ya 1000 yıl fark atıyor! Biri 800’ler, Darwin ise 1800’ler! Adam sözde “İslamcı”. Ama İslam uygarlığının en şaşaalı ve yüz akı dönemi hakkında bilgi sahibi değil… Pardon. Bilgi sahibi de ileri sürdüğü parlak düşünceleri kötülemek için “Avrupa etkisi” deme cüretini gösteriyor. Sahip çıkacağına!
‘Yeni türler ortaya çıkar…’
Mesela Abbasi döneminin parlak insanlarından, Basra doğumlu El Cahiz, hayvanlar âleminde geçerli olan evrimsel koşullar için şu düşünceleri dile getirebiliyor:
“Hayvanlar, varlıklarını sürdürebilmek için yiyecek bulmak, başkası tarafından yenmemek, hırpalanmamak ve çoğalmak için sürekli bir savaşım içindedirler. Çevresel etkiler, organizmaları, yaşamını sürdürebilmek için yeni özellikler geliştirmeye zorlar, böylece de yeni türler ortaya çıkar. Çoğalma, yavrulama fırsatı bulanlar bu başarılı özelliklerini daha sonraki nesle aktarırlar…” (Mehmet Emin Özel’in Herkese Bilim Teknoloji sayı 72’de yayımlanacak yazısından…)
Darwin’in “en iyi uyum sağlayanın yaşama şansının olduğu” tezinin en erken dile getirilişi… Kuşkusuz, Darwin bu süreci Doğa’ya, İslam düşünürleri ise Allah’a bağlıyor. Darwin’den 850 yıl önce de İbn Miskeveyh: “Yüksek âlemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Ruh bitkiden sürüngen hayvanlara, oradan maymunlara ve insanlık mertebesine kadar yükselmiştir…”
Ve başkaları da var.
‘Bizim kültür…’ dediği de ne?
Bay Profesör, “milli eğitim ‘milli kültüre uygun’ olmalı” diyor ayrıca. Bunu iktidar mensuplarından sık duyuyoruz. “Ebeveynler (AS: anababalar) olarak çocuklarınıza ‘biz Adem ile Havva’dan geldik, topraktan geldik’ diye anlatıyorsunuz, okula gidiyorsunuz biyoloji hocanız başka bir şey öğretiyor. Burada bir çelişki var. Bunun rayına oturtulması gerekiyor.”
Bu kişi biyoloji hocası. Ayrıca “Şeriat yasaları uygulanmasını” da dile getirdi.
AKP milletvekilliğine aday. Rektörlüğe de…
Milli kültür ne? Osmanlıyı kastediyorsa, batmış, bilim ve teknolojiden bihaber, İslamın Altın Çağı ile zerre ilişki kuramamış, sürdürücüsü olamamış, dünya tarihine düşünce, kültür, bilim, teknoloji alanında bilinen ve tarihe geçmiş bir katkısı olmayan bir imparatorluğu kastediyorsa güle güle demeliyiz.
Türkiye’yi İslam dünyasının en karanlık diplerine yuvarlamak isteyenlerin üniversitelerimizde ve iktidarda cirit atması, eğitim müfredatını (AS: programını olacak) belirleyicilerden biri olması şaşılacak bir şey mi? Hangi “bizim kültür”? Ülkemizde milyonların öyle sandığı bir “kültür” bulunmuyor. Ne diyelim, al birini vur öbürüne…
***
Diyorum ki;
- hiçbir iktidar okullarımızda çocuklarımızı dünyanın en çağdaş bilgilerinden mahrum bırakamaz.
- Bu, bir demokrasi ve en temel insan hakkı sorunudur.
- Bilim kurumları, aileler mahkemeye başvurmalıdırlar..
====================================
Dostlar,
Sayın Orhan Bursalı çok haklı olarak bu kritik sorunsalı işlemeyi sürdürüyor.. Emek verip araştırıyor ve iktidarın, gerici – dinci yobazların derin çelişkilerini ve bu akıl dışı – çağ dışı dayatmanın Türkiye’yi mutlak bir karanlığa sürükleyeceğini ısrarla vurguluyor.
Yerden göğe haklıdır..
- Bu ülkenin insanları çocuklarını devletin okuluna “dindar kindarlar” olarak yetiştirilsinler diye göndermiyor, göndermeyecek.
- Anababalar yavrularını Anayasa md. 42 gereği zorunlu olan temel eğitime sözde İslam adına Taliban / Hamas / İhvan / IŞİD benzeri dinci terör örgütlerinin mücahitleri / cihatcıları / savaşçıları olsun diye göndermiyor, göndermeyecek.
- Temel eğitimin devlet okullarında zorunlu ve parasız oluşu Anayasa hükmü olup (md. 42); çocuklarımızı 21. yüzyılda küresel ölçekte rekabet edecek, Sanayi 4 devrimine hazırlayacak, geçerli birkaç yabancı dil öğrenecek, matematiksel düşünceyi öğrenecek, soru soran / sorgulayan ve analitik düşünerek sorunlara tartışmalı – katılımcı – demokratik yöntemlerle yaratıcı çözümler üretecek….. çağdaş – sorumlu yurttaşlar olarak yetiştirilmeleri için gönderiyor anababalar.
- Devlet bu Anayasal buyruğun dışına çıkarak, yandaş çağ dışı vakıflarla çocuklarımızı dinci – kinci – gerici bir ideoloji ile din savaşçısı yetiştirmeye kalkarsa, Anayasayı çiğnemiş olur ve halkın da meşru direnme hakkı doğar :
-
Çocuğunu bu tür sözde okullara yollamama!
- Bu durum muazzam bir karmaşadır ve ülkemizi alt üst eder, toplumsal barışı dinamitler.
- Milli Eğitim Bakanlığı neden utanç verici suçlara karışmış sabıkalı kimi yandaş vakıflarla ölçüsüz – aşırı işbirliğine gider?? Bu Bakanlığın 950 bin dolayında öğretmeni, uzmanlaşmış Talim Terbiye Kurulu ve onbinlerce memuru vardır. Okullarda öğretim programlarını ve uygulamasını rahatlıkla bu çok büyük kadro ile yürütebilir, yürütmesi gerekir.
- Durum böyle iken eğitim – öğretim programları için gerekirse Üniversitelerle, Eğitim emekçilerinin sendikaları ile, uzman sivil toplum örgütleri ile… işbirliğine girilebilecek iken yandaş – çocuklara tacizden sabıkalı, çocuklarımızın yurtlarında yandığı.. tümüyle kapatılıp bir daha bu tür işlerden kesin olarak yasaklanması ve tüm mal varlıklarına el konması gerekirken; tam tersine kamu kaynaklarıyla beslenmesi ve beyni iğfal edilmiş – kafası donmuş dinci – kinci yobazlar yetiştirilmesi için akıl dışı kapsamlı sözleşmeler – protokoller imzalanması apaçık toplumu tahriktir, kasıtlıdır.
- İktidarın bu vahim yanlışlardan derhal dönmesi gereklidir.
- Dileriz Danıştay ilgili Yönetmeliğin yürütülmesini durdurur ve iptal eder ve AKP de bir çılgınlık yaparak yasal düzenlemeye gitmez.. Bu doğrultuda çıkarılacak yasa da Anayasa’ya (Başlangıç, 2, 24, 42 ve 174. maddelerle Anayasa md. 90 üzerinden taraf olduğumuz başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmei, AİHS), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere kimi uluslararası sözleşmelere aykırı olacaktır ve AYM tarafından iptali gerekecektir.. AİHM, zorunlu din dersleri hakkında birkaç kez “hak ihali” kararı vermesine karşın AKP gereğini yerine getirmemektedir!
- Siyaset, toplumla körü körüne zıtlaşma ve kamu gücünü kullanarak dayatmalar yapma kurumu değildir. Bunu adı despotizmdir – diktatörlüktür. Demokratik hukuk devletinde, böylesi durumlarda halkın meşru direnme hakkı doğar ve bu hak hem Anayasada hem da AİHS’nde tanınmıştır.
AKP iktidarı suç işlemeyi duddurmalıdır.
Sevgi ve saygı ile. 06 Ağustos 2017, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Sayın Bursalı
“… Adam sözde “İslamcı”. Ama İslam uygarlığının en şaşaalı ve yüz akı dönemi hakkında bilgi sahibi değil…….”
diyerek lafı nereye getirmek istiyor anlamadım; Yani o dönemde Ortadoğu coğrafyasında gözlenen kimi bilimsel buluşları “İslam ideolojisinin” hesabına mı yazmak istiyor ?
Ne büyük bir Gaf olurdu!
***
Zaten İslam öncesinde atılmış tohumların beyinlerde yeşermeye başladığı bir dönem büyük bir talihsizlik eseri İslam olgusuyla örtüştü;
Bu koinsidansı, İslam ideolojisinin(*) olumlu bir sonucu sanmak, Ya bilimi ya da İslamı gerçekten tanımamak sayılır, ki bunu da sayın Bursalı dostumuza asla yaraşık bulamam..
İslamın ne olduğu, ne olmadığı bellidir… bırakınız kendi dönemini, 500-600 yıl önceki Anadolu, Mısır, Mezopotamya, Horasan, Çin… deki bilimsel buluşlarla bile ters düşmekte; Tevrattan alıntı, Sümer-Babil efsaneleriyle idare etmektedir.
Saygılarımla. æ
______________
(*) İslam sadece uhrevi bir Din değil, diğer dinlerden çok farklı ve ağırlıklı biçimde insanın bu Dünya yaşamını da düzenlemek savında olan ve kurallarını zorla dayatan lokal bir ideolojidir. (Kuranın sadece Araplar için olduğunu Kuran bizzat kendisi söylüyor zaten; Yusuf-2 )