Ankara Barosu’ndan Erdoğan’a
‘AYM’ tepkisi: “Hiç şaşırmadık”
Ve Derinlerde Ne Var???
Ankara Barosu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin verdiği
açıklama yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi
Erdem Gül ile ilgili kararına ilişkin sözlerinin kendilerini şaşırtmadığını bildirdi.Hukuk devleti adına bir kez daha kaygılandıklarını belirten Ankara Barosu’nun
yazılı açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
* “Şaşırmadık, çünkü kaymakamlara hitaben
– ‘Yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara’ diyen bir Cumhurbaşkanı’na,
onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.’
demek yakışırdı.Hukukçulardan Erdoğan’ın sözlerine tepki: Direnme söz konusu olamaz
Kaygılandık çünkü bir hukuk devletinde Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere herkesin,
yargı organlarının kararlarını beğenmeme hakkı vardır. Ancak Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere hiç kimsenin, yargı organlarının kararlarını kabul etmeme ve o kararlara uymama hakkı yoktur.
Anayasa’nın 153. maddesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğunu ve
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını açık bir dille ifade etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu ifadeleri ile açıkça Anayasa’ya aykırı davranmıştır. Yetmezmiş gibi ‘aslında mahkeme kararında direnebilirdi’ diyerek iki gazeteciyi tahliye eden mahkemeye de aba altından sopa göstermiş ve açıkça yargıyı etkilemeye
teşebbüs etmiştir.
ETTİĞİ YEMİNE UYGUN DAVRANMAYA DAVET EDİYORUZ
Ankara Barosu olarak, Sayın Cumhurbaşkanı’na bir hukuk devletinin cumhurbaşkanı olduğunu ve cumhurbaşkanlığı görevine başlarken Anayasa’nın 103. maddesi uyarınca
Anayasa’ya bağlı kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini anımsatıyor; kendisini hukuka, yargı kararlarına saygıya ve ettiği yemine uygun davranmaya davet ediyoruz.”
======================================
Evet Dostlar,
Yazık ülkeye ve halka..
Erdoğan’ın bu Anayasa Mahkemesi kararını sakız gibi çiğnemesini anlamak hem güç hem kolay. Aynı hukuksal hataları, yenilerini pervasızca ekleyerek sürdürmek nasıl açıklanabilir?
Erdoğan’ın mental sağlığını sorgulamayacak isek, tek açıklama, yaygın halk yığınlarının
hemen hemen hiç okumaması ve olabildiğince – dehşet veren düzeyde bilgisiz oluşu..
bulaştılar ki, yargılanmamak için tek yol Anayasayı değiştirmek ve kimi geçici maddelerle hukuksal engeller koymak zorunlu oldu.. Ek olarak Başkanlıkla 21. yy’da halife – padişahlık rejimi kurmak ve devleti totaliter – despotik yöneterek yargılanmayı gerçekte fiilen engellemek.. “Güçlerin uyumu” ndan söz edişin bağlamı budur. Anayasa Mahkemesi üzerinden yargıya gözdağı verilerek elde tutulmaya çabalanmaktadır. Yargı, AKP – RTE’nin sopası olarak etkili biçimde kullanılmak istenmektedir. 2014’te Anayasa masasının dağılmasının başlıca nedeni AKP’nin YARGI BAĞIMSIZLIĞINI reddetmesi olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır.Ayrıca Türkiye rejiminin renginin yeşile de boyanması, artık İslamcı devletin ve şeriatının egemen kılınması zamanıdır. Şunun şurasında 2023’e, Cumhuriyetin 100. yılına 7,5 yıl kalmıştır. Ayrıca Batı emperyalizmini BOP Eşbaşkanı Erdoğan’dan istemleri vardır iktidara getirmenin – orada tutmanın bedeli olarak :
Yayımlanan remi BOP haritalarında ülkemizin parçalanması planlanmıştır..
Küresel sistem, bu emelleri için BOP eşbaşkanı olarak kullanageldiği Erdoğan’ı kerhen ve artık ikircikli olarak zoraki desteklemektedir.. Hiç kuşku yok B, C.. planları da vardır. “Yeni Anayasa” gerçekte KüreselleşTİRmecilerin dayatmasıdır ve AKP – RTE’nin eli mahkumdur. Batı ile yapılan pazarlık, Anadolu Federe İslam Devletine dönüştürülerek parçalanacak Türkiye’nin ne denli “Yeşil” boyanacağıdır.. İslamofobik dürtü bozukluğunu denetleyemeyen Batı’nın, Erdoğan’ın “koyu yeşil” hülyalarını frenlemede ciddi zorlukları söz konusudur.
Erdoğan doğrusu çetin ve pek yaman pazarlıkçı çıkmıştır. Batı’nın Türkiye’nin dönüştürülmesi ve yeni Sevr sürecine sokulması yönündeki zaafiyetini, kendisinin ondan daha geri kalmayan Halife -Sultanlık özlemlerine ilişkin zaafiyetine karşın “ustalıkla” (!) sömürebilmektedir!
Batı, içine düştüğü ikilemin kuşku yok ayırdındadır..
Anayasanın ilk 4 maddesi, ülkemizi 4 köşede görkemli kale burçları gibi korumaktadır..
Batı, “Yeni Anayasa” üzerinden hem Federe, parçalanma sürecine sokulan Türkiye’yi kodlama gereksinimi içinde, hem de Erdoğan’ın gemlenemeyen – boyunu aşan – mahkum olduğu hırslarını dengeleme zorunluğundadır.. Erdoğan hem kişisel kaygılarla “çok güçlü tek adam” olmak istemekte hem de ülke hukukunu olabildiğince İslamcı kılmak istemektedir.
Siyasal satranç, çok boyutlu ve çok bilinmeyenli olarak oynanmaktadır. “Yeni Anayasa” yapay olgusunun “iç” dinamiklerinden ise “dış” dayatmaların ürünü olduğunu unutmamak zorunludur.
İçeride PKK – HDP üzerine gidiş ve Milliyetçilik maskesi, son günlerde birkaç kez
“Türk milleti” deyiş, HDP ve MHP tabanına dönüktür.. PKK’ya dönük Güneydoğu operasyonu da.. ABD ile bile çatışıyormuş görüntüsü vererek.. PKK artık bir ayrıntıdır ve ABD katında miadı dolmuştur. İpleri tümden elde bulunan birisinin ülke yönetiminde çok güçlü olması ile, ilerleyen zamanda yeni araçlar üreterek PKK’yı ikame etmek hem zor hem de sorun olmayacaktır.
Bu bağlamda, kamuoyu yoklamalarına dayalı olarak yaza doğru, % 55 bandını aşan AKP oyları ibrede yakalandığında “baskın seçim” çok olası gözükmektedir. Bu süreçte HDP – MHP ve CHP’yi iyice yıpratarak, halkın gözünde “uzlaşmaz – kavgacı” göstererek, 1 Kasım 2015 seçiminde olduğu gibi bu kez 367 isteyerek ülkeyi “kaostan kurtarma” vaadi,
kitlelerin terör – şiddet – yılgınlıkla algı yönetimi için temel kaldıraç olabilecektir.
Kapıdaki ağır ekonomik bunalımı, elden geldiğince, ne yapıp ederek.. sonbahara öteleyerek..
Ülke – ulus ağır bedeller ödemektedir ve daha da ödeyecektir anlaşılan..
Dünkü stratejik ortak “FG” artık “FG terör örgütü – FETÖ ” mottosu ile çökertilmekte,
olası muhalif basın ve sermaye gaddarca, hukuk alet edilerek tasfiye edilmektedir.
Bu süreçte aslolan, muhalefetin halk yığınlarını bilgilendirmesi ve birleştirmesidir.
öncülük etmek dışında reçete yoktur.
Vicdanlı – sağduyulu AKP yandaşlarını da olabildiğince kazanarak!Çünkü, İstiklal Marşımızın usta yazarı Mehmet Akif Ersoy‘un deyimiyle
“tek dişi kalmış canavar“ apaçık tehdit etmekte :
imza attıklarının, ne de şirketler neler kazandıklarının farkında.“Renato Ruggerio, DTÖ Genel Başkanı (1997)