20. Yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türkiye


20. Yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türkiye

Dostlar,

Yarın 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (İHEB) BM Genel Kurulunda kabulünün üzerinden 66 yıl geçti.. Bu gün ise BM Çocuk Hakları Sözleşmesi‘ne
Türkiye’nin taraf olmasının 20. yılı tamamlandı..

Tablo hiç ama hiç iç açıcı değil..
ODTÜ’den akademisyen arkadaşlarımız bu sorunu işliyorlar aşağıdaki yazılarında..

Cocuk_Haklari_Sozlesmesi_20._yil

Sevgi ve saygı ile.
09.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

20. Yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türkiye

Y. Doç. Dr. AYŞE İDİL AYBARS ve
Doç. Dr. FATMA UMUT BEŞPINAR AKGÜNER / ODTÜ
Cumhuriyet
, 09.12.14

BM sözleşmesinin 20. yılında Türkiye’de aile, toplum ve politika yapıcılar çocuklara hâlâ toplumun bireyleri olarak değil, her anlamda bağımlı,
edilgen aile üyeleri olarak bakmaktadır.

Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1989’da kabul ettiği Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme’yi 9 Aralık 1994’te Bakanlar Kurulu kararıyla onaylamasının üzerinden
20 yıl geçmiştir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne damgasını vuran yaklaşım, çocukların
kendi yaşamlarını biçimlendirmekte etkin rol oynayan ve özgür bireyler olarak görülmesidir. Çocukların ulusal politikalarda önceliği olmalıdır. Çocuk haklarının korunması ve iyileştirilmesi, bugün demokratik bir ülke olmanın temel gereklerinden biridir. Peki, 20 yıl önce iç hukuk kuralı niteliği kazanan (AS: Anayasa md. 90 / son) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ülkemizdeki çocukların yaşamında iyileştirici
bir etkisi olmuş mudur?

TÜİK verilerine göre bugün Türkiye nüfusunun yaklaşık %30’u çocuklardır.
Bu oran, çocuk nüfus oranı ortalaması %19 olan 27 AB ülkesi arasında en yüksek orandır. Türkiye’deki hanelerin %55’inde 18 yaşından, %21’inde ise 3 yaşından küçük çocuklar yaşamaktadır.

Türkiye genelinde 6-14 yaş arasındaki çocukların %3’ü okula devam etmemekte,
bu oran 15-17 arasında %25’e yükselmektedir. 6-18 yaş arasında olan 15 milyon çocuğun yaklaşık %6’sı çalışmakta, erkek çocuklarda bu oran %8’e çıkmaktadır.
ILO Sözleşmelerine aykırı olmasına karşın, 6-14 yaş arasındaki çocukların %3’ü çalışmakta, bu oran kırda %6’ya yükselmektedir.

Türkiye genelinde çocuklar arasında yoksulluk oranı %33’tür. Çocuk yoksulluğu
en yüksek olarak İstanbul’da görülmektedir. Ne yazık ki, toplam intiharlar içinde
intihar eden çocuk oranı %10’dur ve bu oranda cinsiyete göre ciddi bir farklılık
göze çarpmaktadır. Toplam intiharlar içinde intihar eden kız çocukların oranı %18’e yükselmektedir. Türkiye’de evlenen kız çocukların toplam evlilikler içindeki oranı %6’dan çok iken, bu oran Güneydoğu Anadolu’da % 10’a, Kuzeydoğu Anadolu’da %11’e, Orta Anadolu’da ise %12’ye yükselmektedir. Türkiye genelinde ceza ve infaz kurumuna giren hükümlülerin %2’si çocuktur.

Tüm bu veriler, Türkiye’nin çocuk hakları ve çocuk refahı konusunda ne denli
geride olduğunu ortaya koymaktadır. Cinsiyet, bölge, gelir ve eğitim düzeyi gibi etkenler çocuk hakları konusunda ciddi eşitsizliklere yol açmaktadır.

Araştırmalar; çocuğun doğum yeri, anne-babanın eğitim düzeyi, birinci dil ve kardeş sayısının çocuğun yaşam fırsatları ve haklarına ulaşmasında belirleyici olduğunu göstermektedir. Bugün Türkiye’de her çocuk, eğitim ve sağlık gibi en temel hak
ve hizmetlere ulaşma fırsatına sahip değildir. Kurulu yapısı ile eğitim sistemi
sosyal hareketliliğe engel olmakta ve eşitsizliği yeniden üretmektedir. Türkiye’de
aile, toplum ve politika yapıcılar, çocuklara toplumun bireyleri olarak değil, üzerinde
söz sahibi olunan, yardıma muhtaç, manüplasyona açık, her anlamda bağımlı,
edilgen aile üyeleri olarak bakmaktadır.

Her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eden ve devletleri çocuğun yaşamda kalması ve gelişmesi için azami çabayı göstermekle yükümlü kılan, çocuğa sosyal güvenlikten yararlanma hakkını tanıyan, çocuğun eğitim hakkını güvence altına alan ve bu hakkın fırsat eşitliği temelinde gerçekleşmesini savunan, çocuğun kendi kültüründen yararlanma ve uygulama hakkını taahhüt eden, oyun hakkını
her çocuk için sağlık, beslenme ve eğitim gibi temel bir hak olarak gören
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, bugün çocukların sınıfsal ve toplumsal eşitsizliklerin, kutuplaşmaların ve tektipleşmenin arasında kaldığı Türkiye’de yeterince önem verilmeyen çocuk politikalarına rehberlik etmelidir.

Türkiye’de çocuk hakları konusunda ciddi bir ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşüm gerekmektedir. Bu da ancak uluslararası standartlara uygun, kurumlar arası işbirliğine dayanan, kapsayıcı çocuk politikalarıyla olanaklı olabilir. Ancak böyle bir yaklaşımla çocuklar, bağımsızlık, yaratıcılık, inisiyatif alma, kendine ve çevresine karşı sorumluluk, dayanışma ve çeşitliliğe saygıyı temel değerler kabul eden bireyler olarak toplumsal yaşamda etkin olarak yerlerini alacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir