Osmanlı Hanedanı soy ağacı ve 36. Kuşaktaki Şaşırtıcı Genetik Durum!
Osman Gazi (1258–1326) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Orhan Gazi (1281–1360) |
||||||||||||||||||||||||||||||
I. Murat (1326–1389) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Yıldırım Bayezid (1360–1403) |
||||||||||||||||||||||||||||||
I. Mehmet (1389–1421) |
||||||||||||||||||||||||||||||
II. Murat (1404–1451) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Fatih Sultan Mehmet (1432–1481) |
||||||||||||||||||||||||||||||
II. Bayezid (1447–1512) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Yavuz Sultan Selim (1470–1520) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Kanuni Sultan Süleyman (1494–1566) |
||||||||||||||||||||||||||||||
II. Selim (1524–1574) |
||||||||||||||||||||||||||||||
III. Murat (1546–1595) |
||||||||||||||||||||||||||||||
III. Mehmet (1566–1604) |
||||||||||||||||||||||||||||||
I. Ahmet (1590–1617) |
I. Mustafa (1592–1639) |
|||||||||||||||||||||||||||||
Genç Osman (1604–1622) |
IV. Murat (1612–1640) |
I. İbrahim (1615–1648) |
||||||||||||||||||||||||||||
IV. Mehmet (1642–1693) |
II. Süleyman (1642–1691) |
II. Ahmet (1643–1695) |
||||||||||||||||||||||||||||
II. Mustafa (1664–1703) |
III. Ahmet (1673–1736) |
|||||||||||||||||||||||||||||
I. Mahmut (1696–1754) |
III. Osman (1699–1757) |
III. Mustafa (1717–1774) |
I. Abdülhamit (1725–1789) |
|||||||||||||||||||||||||||
III. Selim (1761–1808) |
||||||||||||||||||||||||||||||
IV. Mustafa (1779–1808) |
II. Mahmut (1785–1839) |
|||||||||||||||||||||||||||||
Abdülmecit (1823–1861) |
Abdülaziz (1830–1876) |
|||||||||||||||||||||||||||||
V. Murat (1840–1904) |
II. Abdülhamit (1842–1918) |
V. Mehmet (1844–1918) |
VI. Mehmet Son Padişah (1861–1926) |
|||||||||||||||||||||||||||
II. Abdülmecit Son Halife (1868–1944) |
||||||||||||||||||||||||||||||
Dostlar,
Osmanlı Beyliğini 1299’da kuran Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin 3 eşi de
Bizanslı Rum’dur.
Asporçe, Teodora ve Horafira..
3. Padişahtan başlayarak tüm Osmanlı Hanedanı’nın ilk anneleri bu çok genç
(14-15 yaşlarında) 3 Rum kızıdır.
Sonrasında tüm Osmanlı Padişahlarının eşleri yabancıdır.
3. Padişahta ½’ye inen (melezlenen) Türkmen Kayı Boyu genleri,
34 kuşak sonra 36. Padişahta (1/2)34 = 5,8-e11’e (100 milyarda 6!) inmektedir.
Böylelikle, Oğuzların Kayı Boyu kökenli Türkmen halk ile Osmanlı Hanedanı arasında hiçbir soybağı kalmamıştır!
O yüzden Mustafa Kemal Paşa Türk Milleti ile Osmanoğullarını kesin olarak ayırmaktadır. Atatürk’ün,
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine / halkına ‘Türk milleti’ denir.”
tanımının tümüyle bilimsel temelli olduğu böylelikle bir kez daha görülmektedir.
Bizi “Biz” yapan etnik bağlarımızdan çok; ortak tarihsel – kültürel – sosyal – coğrafik – politik dokumuz ve “birlikte yaşama” kararlılığımızdır.
Türk Millleti – Ulusu ulusumuz; etnik – biyolojik – ırkçı olmayıp;
tarihsel ve sosyo-politik bir gerçekliktir. Ulus devletin temeli de bu olgudur.
Mıustafa Kemal Paşa, Saltanatın kaldırılması ile ilgili yasa önerisinin BMM’de Komisyona gönderilmesi ve görüşmelerin engelleme amaçlı uzaması üzerine,
31 Ekim – 1 Kasım 1922 gecesinin sabaha doğru ilerleyen saatlerinde
Komisyon toplantısına giderek şu tarihsel sözleri söyler :
- “Efendiler, egemenlik ve saltanat, hiç kimse tarafından, hiç kimseye,
bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilemez. Egemenlik, saltanat, güçle, erkle, zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırganlara artık yeter diyerek, ayaklanarak, egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor. Burada toplananlar, Meclis ve herkes doğal görürse, kanımca uygun olur. Yoksa gerçek yine yolu yordamıyla anlatılacaktır. Ama belki birtakım kafalar kesilecektir. ”
(Söylev, syf. 495)
Son olarak Osmanlı hayranı neo-Osmanlılara :
- “Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum. Türk ulusunun yüzyıllar boyunca uğradığı sonu gelmez yıkımlardan kurtulması, içinden çıkabilmek için büyük özveriler gerektiren pis bataklıklara bir daha düşmemesi için gelecek kuşaklara dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek uyarılarda bulunmak…” (Söylev, syf. 495)
Sevgi ve saygıyla
6.7.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
Ahmet Bey, yazınız için tebrik ediyorum, kısa, öz, bilimsel, açık. Görsel olarak da sade, güzel 🙂
Perihan hanım,
İrdelelemleriniz bizim için çok değerli..
+ ya da – yönde.. Hepsi öğretici.
İlginizin sürmesi dileğiyle..
Sevgi ve saygıyla
7.7.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net
BUNUN ADI SÜNNİ YEZİTÇİ KARANLIK DÜŞÜNCE IRKÇILIĞIDIR!
Osmanlı 1299 yılında iki büyük Alevi Dedesi Dursun Fakih ve Edibali’nin yol göstericiliğinde ALEVİLİĞİN DEMİR LEBLEBİ DÜZENİNDE kuruldu…
Demir Leblebi Düzeni, bir siyasal sistem değildi… Ama küçücük Osmanlı’yı demir bir yumruk haline getirdi; Bizans’a ve Büyük Anadolu Beyliklerine üstünlük sağladı… Ve Osmanlı büyüdü koca Osmanlı İmparatorluğu oldu.
Bundan sonra ve özellikle de 1402 Ankara Savaşı’ndan önce Osmanlı’nın GERÇEK BİR KRALLIK VE İMPARATORLUK SİSTEMİNE GEÇMESİ gerekirdi… Bu nedenle, Osmanlı, Timur’un makineleşmiş askeri sistemi karşısında bozguna uğradı…
Daha sonra da gerçek bir krallık ve İmparatorluk sistemine geçilmedi… Yavuz’dan itibaren, Yeniçeri Ocağının Aleviliği devam etse de; Osmanlı’nın kuruluş Felsefesi olan Alevilikten de vazgeçildi ve Osmanlı gerçek bir siyasal sistemi olmayan bir gericiliğe mahkum oldu.
Sistemi olmayan gericilik, Türkiye’de “herkese Türk derler!..” biçiminde tam bir Ortaçağ gericiliğine dönüştü… Ahmet Saltık gibi, Alevi de olan Kürt bir Anne ve Babadan doğan insanlar da kendilerine “Türk,” demeye başladılar…
Kürt bir Anne ve Babadan doğan insanı, kendisine “Türk” demeye mecbur eden sistem, kendisine “Sünni” demeye de mecbur eder… Bu nedenle, ilk ve orta çağda, “senin ataların mavi gözlü, sarı saçlı, beyaz tenliydi!..” denilerek zencilerin omuzuna kızgın demirle bir de sıcak damga basarlardı.
Cumhuriyet, kimsenin omuzuna kızgın demirle “IRKÇILIK DAMGASI” basmamıştır… Ama işte o kadar!..
Yoksa Cumhuriyet her açıdan, “SÜNNİ YEZİTÇİ ORTAÇAĞ KARANLIK DÜŞÜNCE IRKÇILIĞINA demir atmıştır.
Ali hocam,
Anlaşılmıştır, anlaşılmştı zaten..rahat olabilirsiniz..
Sevgi ve saygıyla
7.7.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net
Rıza bey,
Gerçekten illalah dedirttiniz..
Benim kim ve ne olduğuma siz mi karar vereceksiniz?
Hangi yetkiyle??
Bir yığın gerçek dışı şeyler yazıyorsunuz..
Bu böyle süremez..
Her şeyden önce insan sorumluluğunuzun gereklerine uyun lütfen..
İzin verin de kendi geçmişimi, aidiyetlerimi, güncel konumlanmamı ben kararlaştırayım.
Kişi haddini bilmek gibi irfan olmazmış..
Lütfen artık..
Sevgi ve saygıyla
7.7.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net
Ahmet Bey, / bu zatın (:RG) yazıları/ sitenizi kirletiyor.
Perihan Baysal, zeka, akıl ve bilgi kirlilik değildir… Tevfik Fikret’in deyimiyle; “ELEŞTİRİ de BİR IŞIĞA DOĞRU KOŞMAKTIR!..” Asıl Kiirlilik, size benim eleştirilerimin kirlilik olduğunu düşündüren beyninizde olsa gerektir…
Rıza bey,
Kezlerce sizden rica ettik..
Uygarca eleştiri yapın diye..
Bunu söylerken utandık hatta.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ bitirmiş birisine böyle söylenebilir mi diye??
Saf saf, sizden en azından bir İLETİŞİMCİDEN tarz adına birşeyler öğrenmeyi bile umduk!
Sn. Perihan Aysal’a yazdığınıza bakar mısınız??
Bize yazdığı yanıta da..
“.. Rıza Güner sitenizi kirletiyor..”
Ne denli ağır değil mi Rıza bey??
Ağzımızı bozmak ve sizin gibi ölçü tanımadan çalakalem düz gitmek öyle kolay ki?
Lütfen Perihan hanımdan özür diler misiniz??
Ve lütfen, son kez ricamızdır, üslubunuzu böyle saygı dışı, aşağılayıcı ve hakaret edici sürdürürseniz
sitemize yorum yazmanız engellenecektir.
Sert eleştiri de yapabilirsiniz ama aşağılama, hakaret vb. kesinkes olmamalı..
Siz isterseniz bu çizgiyi çekebilirsiniz. Bunu bilmek daha da üzücü.
Sevgi ve saygıyla
7.7.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net