DOKTORLAR YEMİNLERİNİ UNUTTULAR!
Prof. Fatih Hilmioğlu’nun avukat ağabeyi isyan etti
Doktorlar yeminini unuttu, hâkim cübbesini çıkardı, siyasiler tribünde seyirci,
Fatih ölümü bekliyor
SÖZCÜ’ye konuşan Hayati Hilmioğlu, “Ergenekon iddianamesi çöktü.
Ama kardeşim hâlâ tutuklu. Yasalar uygulanmıyor. Bu yargısız ölüm cezasıdır” dedi…
İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, 2009’da Ergenekon’dan
tutuklandı. Cezaevindeyken hukuk öğrencisi oğlu Emir’i trafik kazasında kaybetti.
Siroz ve kanserle savaşıyor.
Son olarak “Psikolojisi bozuldu” diye akıl hastanesine sevk edildi. Hilmioğlu’nun
durumunu konuşmak için avukat ağabeyi Hayati Hilmioğlu ile buluştuk. Bize ‘anne’
evinin kapılarını açtı… 84 yaşındaki annesi Türkan Hilmioğlu’nun rahatsızlığı nedeniyle
hastanede olduğunu söyledi. Sonra da Silivri sürecini anlattı…
Başbakan Erdoğan’ın ‘Ecdat’ vurgusunu hatırlatarak şu bilgiyi aktardı:
“Ailemiz hakkında iki kitap var ve araştırmacılar peygamber soyundan geldiğimizi
söylüyor…” İşte o röportaj:
Tek suçlama katıldığı yemekler
Bütün iddianame Fatih’in olduğu iki yemeğe dayandı. Birisi 19 Eylül 2003’te
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ile üç rektörün yediği yemek.
O dönem çıkarılan YÖK tasarısı tüm üniversite camiasını rahatsız etmişti.
Bu kişilerden biri de benim kardeşimdi. Jandarma Komutanı’nın ziyaret sebebi ise
dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Başbakan’ın YÖK Kanun Tasarısı ile
ilgili yaptığı görüşme. Bu iddianamede terör örgütü toplantısı olarak sayıldı.
İkinci yemek… Ankara Ticaret Odası’nda 2004’te hilafetin kaldırılması ile ilgili toplantı yapılıyor. Katılanlar arasında profesörler, sivil toplum örgütleri, askerler var…
Kardeşim konuşmacı değil sadece dinleyici. Bu terör örgütü toplantısı sayılıyor.
Bundan dolayı da ağırlaştırılmış bir müebbet hapis daha…
Böyle iddianame yazılmaz
Yeni mezun hukukçu dahi böyle iddianame hazırlamaz. O zaman diyoruz ki,
bu iddianameyi siz hazırlamadınız. İddianamenin hepsi çöktü ama tutukluluğu
devam ediyor.
Bu yargılama, özellikle ağır hastalarla ilgili kararlar, yargısız infazın çok ötesinde
yargısız ölüm cezasıdır. Adamı ölürken seyrediyorsun. Yasaları uygulayan yok.
O zaman şunu düşünüyorsunuz: Demek ki yasamanın dışında başka bir güç var…
Görünmeyen başka bir gücü düşünme zorunluluğu doğuyor.
İlaçlar kardeşimi komaya soktu
Fatih 15 yıldan beri siroz hastası. 17 Nisan 2009’da tutuklandı. Silivri’ye gönderildi.
1.5 ay kaldı. Bu süre içinde stres nedeniyle ani bir yüz felci geçirdi. Yüzü tamamen
döndü. Bunun üzerine Haseki Devlet Hastanesi’ne sevk ettiler. Hastanede ilaçlar verildi. Siroz hastası olduğunu bilmiyorlar ki… O zamana kadar normal seyreden hastalık ileri derecede siroz hastalığına dönüştü. Komaya girdi. Ankara’dan altı kişilik profesörlerden oluşan bir heyet geldi. Verdikleri raporda durumu kötü, hapishane şartlarında ani ölüm riski vardır denildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden de heyet istendi.
Bu heyet de aynı doğrultuda rapor verdi. Sonra 21 ay tedavi gördü.
5 silahlı asker başında bekliyor
Bütün tedaviye rağmen kaldığı yer, 2 metreye 2 metre… Bir yatak bir de küçük bir
koridor var… Hücre gibi… Yürüyemiyorsunuz. 5 silahlı asker, 2 gardiyan başında
bekliyor. Kapıdan başını çıkaramıyor. Bu koşullar altında yaşarken karaciğer kanseri oldu. Raporu alır almaz tahliye talebinde bulunduk. Mahkeme, üniversite raporunu
kabul etmedi ve Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. Adli Tıp, ‘İki ayda bir üniversitenin
hepatoloji kliniğinde tedavi edilmek şartıyla, hapishanede yaşar..’ dedi. İki ayda bir
üniversite hastanesi yerine Silivri Devlet Hastanesi’ne gönderiliyor. Hepatoloji kliniği olan üniversite hastanesine yollamıyorlar. Sonra, Murat Kölük Hastanesi’ne iki kez
sevk ettiler. Bu kez de hepatoloji kliniği yok denince, en son Bakırköy Akıl Hastanesi’ne
gönderdiler.
Artık yaşamaktan vazgeçti
Doktorlar yeminine sadık kalmazsa, hâkim, savcı cübbeyi bir tarafa atarsa, siyasiler de tribünde bunu izlerse bu vatandaş ne yapacak? Nereye gidip, derdini kime anlatacak? Vatandaş ölecek ya da kaderine razı olacak. Doktor görevini kötüye kullanıyor,
yargıçlar birilerinin kontrolü altında.
Süreci gizli bir elin yönettiğini düşünüyorum.
Babam Hilmi, İsmet (İnönü) Paşa’nın sağ koluydu
Hayati Hilmioğlu, ailesiyle ilgili şunları anlattı:
“Babam Hilmi Soydan CHP’den bir dönem milletvekilliği, bir dönem de senatörlük yaptı. İsmet Paşa’nın sağ koluydu. Babamın adını soyadı yaptık. Türkiye Cumhuriyeti’nin
yıkılması gibi bir düşüncemiz olamaz. Dileğimiz çağdaş bir Türkiye. Kardeşimin başına gelen bu hadisenin sebebi de üniversiteyi çağdaş yapmasıydı.”
Adalet gece yarısı geldi
Oğlunun ölümüne kadar bir sorun yoktu. En azından savunmaları hazırlıyordu.
Direniyordu. Oğlunun ölümünden sonra bıraktı.
Ergin Saygun ile ilgili gece saat 3’te karar veriliyor. Bir yargı gece saat 03:00’te
karar verir mi? O güne kadar karar vermemiş olan Adli Tıp Kurumu o gece karar veriyor.
Birileri telefon açıyor, gereğini yapılıyor. Tarafsız olduklarını düşünebiliyor musunuz?
Pazartesi günü yine duruşmamız var. Savcı mütaalayı verirse son savunmaları
yapacağız, bir karar verilecek. Mütalaa verilmezse ucu açık nereye kadar giderse.
Dayanaklar çürüdü.
- Bu iddianame savcılığın bilim kurgu yapmasından başka bir şey değil.
Annesi hastaneye kaldırıldı eşi intiharın eşiğine geldi
ÇOK ısrar etmemize karşın Prof. Fatih Hilmioğlu’nun eşi Nurhan Hilmioğlu ile
görüşemedik. Hayati Hilmioğlu bu durumu şöyle açıkladı:
“Ağlamaktan konuşamıyor. İntihar etmesinden çok korkuyoruz. Durumu hepimizden
kötü. Annemiz 84 yaşında, hastaneden çıkamıyor. Eşi fizik öğretmeniydi, emekliliğini
istedi. Konuşamıyor. Ağlamaktan artık gözlerinde yaş kalmadı. ‘Eğer oğlum Arman
olmasa çoktan intihar etmiştim.’ diyor.
Eşi, terazinin bir kefesine Fatih’in rektör ya da doktor olarak Malatya’ya yaptığını
koyuyor, diğer kefesine de devletin kendilerine yaptığını koyuyor. O zaman da
diyorsunuz ki, ben niye bu kadar kendimi feda etmişim. Yapılan şey devlete hizmet
neticede. Kimse bundan üzüntü duymaz.
‘Çocukların psikolojisi çöktü’
Tutuklu yargılanan birisi eğer cezaevinde ise bütün ailesi aynı psikolojik ağırlığı yaşıyor. Oğlu Emir Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyordu ve bu yıl bitirecekti.
Siz bu çocuğun zannediyor musunuz ki psikolojisi düzgün. Yatıyor, kalkıyor,
okula gidiyor, ders çalışıyor… Ama hep babasını düşünüyor. Neticede araba
kullanırken de yine babasını düşünüyordu. Kaza yaptı. Hayatını kaybetti. Babalarının cezaevi koşulları, hastalığı, haksız yere dört yıl tutuklu kalması çocukları psikolojik
yönden çökertti.
http://sozcu.com.tr/2013/gundem/prof-fatih-hilmioglunun-avukat-agabeyi-isyan-etti.html
==================================
Dostlar,
Bu sitede yakın dostumuz – arkadaşımız – meslektaşımız Fatih hoca ve benzer durumda olanların sağlık gerekçesiyle tutuksuz yargılanmaları, kesin hükm giyenlerin de Ergun Saygun paşa gibi salıverilmesi hakkında çok yazı yazıldı..
SÖZCÜ‘de yer alan bu acıklı söyleşiyi arşivimizden çıkararak bir kez daha paylaşmak istiyoruz..
Bu ülkede hiç vicdan sahibi yargıç kalmadı mı?
Temel ve yakıcı bir sorudur..
Aşağıdaki görseli de biz ekliyoruz bilmem kaçıncı kez…
Sevgi ve saygı ile.
Datça, 11.9.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net