Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği..

Dostlar,

ADD Bilim Kurulu Başkanı saygıdeğer büyüğümüz Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın,

Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği..” başlıklı özlü ve sistematik
görsel sunusu bize yeni ulaştı. Sayın Ercan, 15.11.2009’da Kemer / Antalya’da
bir konferansında bu konuyu işlemiş.. İçerik günümüzde de güncelliğiini koruyor.
Bu nedenle bu değerli çalışmayı, kendisine hazırladığı ve paylaştığı için
teşekkür ederek sitemizin okuyucularıyla paylaşmak istiyoruz.

Lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Ataturk’e_Saldirmanin_Dayanilmaz_Hafifligi

Sevgi ve saygı ile.
6.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği..” hakkında bir yorum

  1. Rıza GÜNER

    ATATÜRK’Ü İFRAT DERECESİNDE ÖVMEK, EN KÖTÜ ELEŞTİRİDEN, EN KÖTÜ KARALAMADAN DAHA KÖTÜ BİR SALDIRMA BİÇİMİDİR!..

    Ali Ercan, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkına Türk Milletidir!..” hükmünü, “Türk Halkı ve Türkiye Halkları değil, Türkiye Halkı,” diye altını çizerek uzun boylu tekrarlayarak, Atatürk’ü ÇAĞDAŞ UYGARLIĞIN VE İNSANLIĞIN REDDİ OLAN BU BÜYÜK YANLIŞLA ÖVMEYE çalışmış.

    1919-1922 arasında Kurtuluş Savaşı yapılırken, Dost Tarafın hepsine birden Türk demek, savaş koşullarının, savaştaki Dost Düşman Çelişkisinin gereğiydi, mümkündü ve gerekliydi. Ama Devlet kurulduktan Dost-Düşman Çelişkisi ortadan kalktıktan sonra, “T.C.yi kuran TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİLİR!..” demek, tamamen gereksizdi. Uygarlığa, Cumhuriyete, demokrasiye, çağdaşlığa aykırıydı; “ben insanın değerini bölemem/ doğu batı gavur müslim bir bana” denilen; YETMİŞ İKİ MİLLETE BİR GÖZLE BAKILAN ALEVİLİK’TEN DE BİN YIL GERİDE İLKEL BİR ANLAYIŞTI.

    “Türkiye Cumhuriyeti kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denilir!..” gerçekten Atatürk’ün söylediği bir söz müdür?

    Eğer, bu söz, gerçekten Atatürk’e aitse ve Atatürk; “TÜRKİYE CUMHURİYETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE DOĞAN VE YAŞAYAN HERKES EŞİTTİR!..” demesi gerekirken; “T.C.yi kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denilir,” demiş ve bunu “ne mutlu Türküm diyene…” ile de desteklemişse; Atatürk, çağdaş, laik ve uygar bir Cumhuriyet kurmamış; Osmanlı’dan beş yüz yıl, Alevilik’ten bin yıl geride ilkel bir devlet kurmuştur.

    Ali Ercan, Atatürk’ün altı ilkesinden üçünü, Büyük Fransız Devriminden, Üçünü Büyük Ekim Devrimi’nden aldığını söylüyor: Ama 1789’daki Devrimin siyasal, sosyal, insani Eşitliği; 1917’deki Devrimi’n ayrıca Ekonomik eşitliği amaçladığını aklına getirmemiş. amaçladığı Eşitliği gerçekleştiremeyen devrimlerin yarım kaldığını, gereksiz devlet baskısı ve zülmüne yolaçtıklarını aklına bile getirmemiş.

    Ama Ali Ercan, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, İnkılapçılık, Devletçilik İlkelerinin, bir kısmının Ekim Devrimi’nden, bir kısmının Fransız Devrimi’nden alındığını ve bu nedenle doğru olduklarını iddia etmiş… Ama bu ilkelerle, bu devrimlerin olmazsa Olmazı Eşitlik amaçlanmadığı gibi; Özgürlük de Adalete de kabul edilmemiş; Devletin vatandaş denilen insanlar için olduğu da reddedilmiştir.

    Sayın Ali Ercan, Sayın Anıl Çeçen gibi büyük Atatürkçüler, farkında olmasalar da; Atatürk’ün 1919-1922 arasındaki Kurtuluş Savaşı’na yüzde yüz başarıyla önderlik ettiğini, çok iyi bir asker ve komutan olduğunu ama devlet kurmakta, Cumhuriyeti kurmakta pek de başarılı olamadığını, çünkü; Atatürk’ün Cumhuriyeti, Özgürlük, Adalet, Eşitlk olmadan, kendi kişisel kanaatiyle kurduğunu, bıkmadan usanmadan yazıp söylüyorlar.

    Bu yazısında Ali Ercan, Özgülüğe, bir kaç kez değinmiş, Silivri Davalarından dolayı istemeye istemeye Adalet’ten de söz etmiş… Ama Eşitliği ağzına bile almamış… Pablo Neruda’nın “gidin övgüler mezarlığında boğulun,” dediği kadar Atatürk’ü taman gereksiz, tamamen saçma övgüye boğmuş… Ve Atatürk’e saldıran, küfreden herkesi fersah fersah geçmiş…

    Bir insanı ifrat derecesinde övmek, en kötü şeklide yermek ve yerin dibine batırmaktır. Ölü insanları övmek ise; ya zayıflık ya kötü niyetlidir.

    Ölü bir lider övülüp; hayatta olan düşmanlarının karşsına çıkarılmaz ve hayatta olan düşmanlarıyla çatıştışmaya ve savaşa sokulmaz… Ölüden her fırsatta söz edilmez, ölüye bel bağlanıp medet umulmaz.

    Her zaman en kötü canlı; EN İYİ ÖLÜDEN daha üstün kabul edilir.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir