Dostlar,
AYDINLIK Gazetesi 23 Aralık 2012 günlü sayısı ve yorumlarımız..
Bu gün hem Menemen’de “HEPİMİZ KUBİLAYIZ” mitingi yapıldı
hem de Hatay’da “Savaşa hayır” mitingi..
Tüm engellemelere karşın..
Çoook sınırlı olanaklarla..
Ulaşımı sağlanan, kumanyası ve cep harçlıpı verilen bindirilmiş kıtalarla asla değil..
Herkes kendi cebinden harcayarak.. Polis ve seyahat engellerini aşarak..
Türkiye’nin AYDINLIK potansiyeli yavaş yavaş ortaya çıkıyor..
- Halk artık “yandım anam!” kıvamına geldi geliyor..
Korku duvarını aştı.. Her riski göze alarak sokağa çıkıyor..
Şimdi sıra bu kitlelere AKILLI SİYASAL ÖNDERLİKTE..
Bu da başlıca CHP’nin vazgeçilmez ve ertelenemez tarihsel ve de çoook kritik görevi.
Sevinebliiriz; ODTÜ’lü gençler serbest.. tutuksuz yargılanacaklar hiç yoktan..
Bu gün 2 önemli olayımız daha var :
1. Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’tan Ankara’ya gelirken Hacıbektaş’a uğraması ve
Pir Cemalettin Çelebi ile çok özel görüşmesi.. Bu konuyu ayrı bir dosya olarak birazdan sunacağız..
2. Maalesef Kıbrıs’ta kanlı Noel.. Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve 3 çocuğunun Rumlar tarafından banyoda katledilmesi.. Bu konuyu da sitemizde ayrı bir dosya olarak sitemizde sunacağız..
Sevgi ve saygı ile.
23.12.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Uzun zamandan bu yana, Cumhuriyet’in yanında Aydınlık gazetesi de alıyordum. Kasım ayından bu yana da Aydınlık almıyorum, İnternet’ten izliyorum. Nedenine gelince; Aydınlık ve Ulusal Kanal uzun zamandır fırsat bulduğu her durumda CHP’ye saldırmaktadır, ben CHP’li olmadığım halde , CHP’li dostlarımla birlikte olduğum zamanki eleştirilerimin dışında, öyle bir davranış sergilemem ve olur olmaz her durumda CHP’ye saldırmayı da yanlış bulurum. Bunun ne yeri, ne de zamanıdır. İP’in bu tutumu (özellikle dersim üzerinden saldırıya geçmesi ve uzun süre bu konuyu gündemde tutması) bana yılla önceki yaşanmışlıkları anımsattı. 70’li yılların sonlarına doğru hani bir siyasi gurup vardı, kendilerine sosyalist diyen ancak yayın organlarında çarşaf çarşaf tefrika halinde, kendilerinden olmayan devrimcilerin isim ve adreslerini yayınlıyorlardı, bir anlamda polise yardımcı oluyorlardı. O zaman o yanlışlar yüzünden bir çok gerçek devrimci insan zindanları boylamıştı. Bu gün İP’in çeşitli yönetim organlarında değer verdiğim arkadaşlarımın bulunuyor olması da ayrı bir üzüntü kaynağı benim için. Şunu anlamakta zorlanıyorum açıkçası; hem ülkenin içine sürüklendiği karanlık ortama karşı en etkili-kararlı savaşımı yiğitçe sürdüreceksiniz (ki bunu taktir ediyorum) ve güç birliği çağrısında bulunacaksınız, bunu yaparken de; “ister sağcı olsun ister solcu olsun, yeter ki ülke bütünlüğünün ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin, tüm değerlerinin yok edilmek üzere olduğunu gören ve buna karşı mücadelede Atatürk’te birleşelim” diye her fırsatta bağıracaksınız, öbür yandan da, CHP’nin “Dersim yanlışı” üzerinden gereksiz saldırıya geçeceksiniz! Aklı başında herkes bilir ki, o olay Cumhuriyet’e karşı bir başkaldırı, bir isyan idi. Artık gerçekler, önümüzdeki klavyenin tuşları kadar yakındır bize. “Atatürk’te birleşelim, birlik olalım, güçlü olalım” çağrılarınızın ciddiyetini sorgulamakta son derece haklı değil mi insanlar?! Bence daha da önemlisi ve öyle sanıyorum ki; AKP’nin “gündem belirleyicileri”nin, bu durum karşısında ağızları kulaklarına varıyordur ve karanlık köşelerinde zevkle ellerini ovuşturuyorlardır. İP aklını başına almalı, seslendiği insanları “aptal” yerine koymaktan vaz geçmeli. Yanılıyor muyum?
Saygılarımla,