Dostlar,
Prof. Türkkaya Ataöv hocanın uluslararası ilişkiler,
özellikle sözde Ermeni soykırımı hakkında engin birikimi bilinir.
Geçtiğimiz ay görevinden istifa etmek zorunda kalan ÇUVALCI GENERAL
CIA Başkanı General Petraeus olayının içyüzünü ve CIA’nın nasıl bir kanlı ölüm makinesine-savaş gücüne dönüştürüldüğünü bu yazıdan dehşetle öğreniyoruz.
Türkiye’nin batılı emperyalist ülkelerle ilişkilerini denegelemesi zorunlu!
Sevgi ve saygı ile.
17.12.12, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
===========================================
PROF. DR. TÜRKAYA ATAÖV
GÖRÜŞ
Gene Petraeus!
Kuzey Irak’ta subaylarımızın başına çuval geçirten ABD Generali Petraeus
vardı ya, hani CIA başkanıyken yaşamını yazmakla görevli Paula ile uçkurun -pardon, ipin- ucunu kaçırıp bu örgütün doruğundan istifa eden Petraeus…
Bilineni yineleyecek değilim. Taze gelişme, aşk meleği Cupid’in oklarının gide gide Amerikan yönetiminde kapalı bir odanın perdelerini yırtarak herkesi şaşırtan yeni gerçekleri aydınlatmasıdır.
Kısacası şu: CIA ile ABD silahlı kuvvetlerine bağlı Ortak Özel Harekât Komutanlığı (JSOC) arasında Petraeus’un CIA görevinden bu yana gelişen yakın ilişki ve
CIA’nın giderek askerileşerek savaşlara katılması…
Eylemlerini gizli tutan CIA gibi güçlü, yaygın ve olanakları geniş bir örgütün yepyeni biçimde silahlanması ve yeni çatışmaları tetikleyip onlara katılıyor olması sivil yönetim kurallarına, demokratik yaşama ve bilgi toplama görevinin sınırlarına düpedüz karşıdır.
ABD’nin başını çektiği küresel savaşlar artıp yaygınlaştığı için CIA da kısaca JSOC diye anılan örgüt de bir süredir bu savaşların denetimini ele geçirme yarışındaydılar. Bu yarış CIA’nın da‘askerileşmesi’ ile sonuçlandı.
Petraeus bu güç itişmesinde konumunu ordu yararına kullanan oyuncuydu.
Bu yenilik hem ABD hem de dünya için bir felaket habercisidir.
Emekli bir CIA ajanı (Philip Giraldi) şöyle bir değerlendirme yaptı:
“CIA artık bir öldürme makinesi oldu.” Petraeus 2009’da daha ABD Merkez Komutanlığı’nın başındayken verdiği emirlerle Amerikan kuvvetlerini, Irak ve Afganistan’dan başka, Yemen gibi yerlere de müdahale edecek duruma getirmişti. Obama onu CIA’nın başına atar atamaz Yemen’de (üçü ABD yurttaşı olmak üzere) birtakım insanları öldürttü. Hedefi CIA’yı gizli küresel ufak savaşlarda vurucu güç yapmak ve bu örgütü bu amaçla ordu sıkıdüzeniyle yönetmekti.
Her şeyin ayağına dolaşmasından da belli ki kendi kişiliği, adı çevresindeki masala uymuyordu. Silah arkadaşları ‘Tanrı O’nu sanki bu iş için yaratmış gibi dolaşan’ nobran adamı sevmiyorlardı. Ondan kurtulmuş olan bir Amerikan komutanı (W. Patrick Lang) şimdi O’nun için (aynı bu sözcüklerle) “Sahtekâr b…kun biri” diyor.
Petraeus tümünü kendi ardına takıp gizli bir CIA savaşı zinciri içine atma peşindeydi. Bunun için gerekli bağlantıları kurdu, değişiklikleri yaptı ve atamaları gerçekleştirdi.
Kendi gitti, ama ardında böyle bir örgütlenme bıraktı.
Her bürokraside görüldüğü gibi, hele böyle bir gizli kuruluşu yönetenler yeni güçlerini
bu değişime borçlular ve ele geçirdikleri güçten ödün vermemek için ellerinden geleni yapacaklar.
Herkes için tehlike burada.
Petraeus’un gönül serüveni bu gerçeği de beklenmedik bir biçimde ortaya çıkardı. (Cumhuriyet, 14.12.12)