Cumhuriyet 22.06.2012
Ajanlar Türkiye’nin güneyinde
CIA sınırdan silah sokuyor!
New York Times gazetesi, CIA’nın Suriye’deki rejim karşıtlarına Türkiye üzerinden gizlice silah sevkiyatı yaptığını yazdı.
Gazete haberini Amerikan yetkilileri ve Arap istihbaratına dayandırırken silahların parasının Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından ödendiği belirtildi.
Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı küçük bir kasaba görünümünde. Kamp için Türkiye’nin harcadığı para tam 84 trilyon lira.
Kampta kalan bazı grupların Suriye’de eylem yapıp geri döndükleri belirtiliyor.
ÖNCÜPINAR KAMPI’NDAN İZLENİMLERİ
Sığınmacıların kampı küçük bir kasaba olmuş
KİLİS – Suriye’de yaşanan gelişmeler, AKP hükümetinin dış politikada öncelikli konu başlıklarından bir tanesi. Beşşar Esad rejimini gözden çıkaran hükümet, bir yandan Şam’da Müslüman Kardeşler’in ağırlıklı olduğu bir yönetimin gelmesi için uluslararası alanda çabalarını yürütürken diğer yandan da bu ülkeden gelen sığınmacılara kapılarını sonuna kadar açmış durumda.
Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı 10 bin 506 kişinin yaşadığı küçük bir kasabaya dönüşmüş. Kamp, AB Bakanı Egemen Bağış ve AB’nin insani yardımdan sorumlu komiseriKristaline Geogieva ile birlikle kapılarını basına da açtı. Kamp daha önce hac konaklama tesisi olarak kullanılırken, Suriye’den gelenlerin sayısı artmaya başlayınca sığınmacılar için bir konteynır kasaba inşa edilmiş. Kamp yetkililerinin,
Suriyeli sığınmacıların ne kadar iyi koşullarda ağırlandığını anlatma çabalarına karşın, “konteynır kasaba”nın çok büyük sorunları barındırdığı da hemen göze çarpıyor. Kampta görev yapan polisler çok ciddi bir asayiş sorunu olduğundan yakınıyor:
“Kendi ülkelerinde bir polis bunların yüz tanesini önüne katıp götürürken sesleri çıkmıyor, burada yüz polis bir tane Suriye ile baş edemiyoruz.”
Yetkililerin çizdiği olumlu tabloya karşın, kamptaki görevlilerin çekine çekine anlattıkları, yaşanan sıkıntılara ışık tutacak nitelikle…
Kampta kalanlardan bazıları haftanın belli günlerinde sınırın diğer yanındaki muhaliflerle haberleşip karşı tarafa geçiyor ve eylemlere katılıp geri dönüyor.
Bu gerçeği kampta bilmeyen yok gibi. Yetkililer, böyle bir durumu yalanlasalar da kampta kalanların dışarı çıktıktan sonra nereye gittiklerini kontrol etmenin mümkün olmadığını da söylüyorlar. Kampta kalanların parmak izi alınıyor, böylece kimin kaldığı kimin gitti öğrenilebiliyor. Ancak giriş çıkışlar ne kadar denetim altında olsa da duvarların üstünden kaçak girenlerin önü kolay kolay kesilemiyor.“Peki, nasıl haberleşiyorlar” diye soruyoruz, gelen yanıt çok basit:
“Ellerinde cep telefonları var, konteynırlarında
internetleri var.”
Kampta kalanların tamamı Sünni. Görevlilerin deyimiyle “dindar, mutaassıp insanlar”.
Başı açık tek bir kadın sığınmacı görmek mümkün değil, hatta kadınların önemli bir bölümü peçeli…
Not : Bizim yorumumuz aşağıda, “yorum” bölümünde…
Dostlar,
Türkiye, BOP sürecinde = Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da 24 ülkeyi parçalayarak sınırlarını yeniden çizme planında Başbakan RT Erdoğan’ın “EŞBAŞKANLIK” misyonu gereği emperyalizmin taşeronluğunu yürütüyor.
Suriye’nin içişlerine açıkça burnunu sokuyor.
Dahası, bu ülkede seçimle başa gelmiş ve birkaç ay önce Batı gözetiminde yeni seçimle güven tazeleemiş meşru Beşer Esat rejimini devirmek için
Suriye’li muhalifleri rejime karşı kışkırtıyor.
BM hukuku ve uluslararası hukuka göre açık suç işliyor.
Güya kimi sığınmacıları ülkemize kabul ediyor.. Bunlar silahlı militanlar..
Sınırı geçip Suriye’de kanlı eylemler yaparak Esat rejimine yıkıyorlar ve Türkiye’ye dönüyorlar.
Ülkemiz bu kanlı katillere “sığınmacı” (mülteci) işlemi yapıyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UN HCR) normları da ayaklar altında.
Bir zamanlar Suriye PKK’ya yataklık ediyordu. Türkiye, Suriye’ye savaş tehdidinde bulunarak sorunu çözmüş, APO ve kadrosu Bekaa Vadisi’nden dışlanmıştı. Kısa süre sonra da Kenya’da yakalanıp ülkeye getirilmişti (1999)..
Şİmdi roller değişti mi?
Türkiye’nin bu eylemlerinin adı siyasal literatürde “mezbaha koçluğudur”..
Bizden uyarması..
Derhal bu çok tehlikeli politikalara son verilmeli..
Sevgi ve saygı ile..
22.6.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
http://www.ankara.edu.tr