ADD, 19 Mayıs 1989’da kuruldu..
Artık 24. yılımızdayız..
50 şanlı önderin başında Prof. Dr. Muammer Aksoy, kurucu genel başkan oldu.
Kardeşi tıp hocası Prof. Dr. Muzaffer Baki AKSOY da 50 öncünün içindeydi.
Listede 2. sırada yer alan da bir tıp hocasıydı : Prof. Dr. Nusret H. Fişek..
Bendeniz, her 2 tıp hocasının da öğrencisi ve asistanı olma onurunu yaşadım..
50 onurlu insanın içinde 6’sı tıp doktoru, benim meslektaşlarım.
Bir de yakın akrabamız var aralarında; rahmetli Hüseyin Emre..
Dolayısıyla, ailenin geleneği bir yana, benim için başka yol yok..
İşte bu düşünceler ve duygulanımlar ile ADD’nin 12. Genel Kurulu’na gittik.
Büyük Atatürk’ün derin devrimci izlerini taşıyan, adını doğrudan kendisinin verdiği ön yüzünde, yukarılarda,
“HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR..”
yazılı olan bu tarihi fakültede, Farabi Salonunda Genel Kurul başladı.
Öncesinde üyeler ve yönetim Anıtkabiri ziyaret ederek büyük insana saygı ve şükranlarını sundular.
ADD’nin ilk 1-2’si dışında tüm genel kurullarına katıldım.
Birkaç dönem Genel Yönetim Kurulu üyeliği, Yüksek Disiplin Kurulu üyeliği,
Genel Başkan Danışmanlığı, Bilim-Danışma Kurulu Yazmanlığı ve nihayet
Genel Başkan Yardımcılığı ve Vekilliği yaptım.
Bu genel kurul hepsinden daha coşkulu..
İnsanların gözlerinde acı, öfke,isyan ve bir o kadar da kararlılık, savaşım azmi gördüm.
Bu gözlemimin altını çizerek paylaşmak isterim.
Genel Kurulun değerlendirmrsini daha sonra yaparız.
Şu kadarını şimdiden söylemeliyim ki, salon; Silivri-Hasdal-Sincan cezaevlerinde açıkça hukuk çiğnenerek siyasal hesaplaşmalar bağlamında adeta rehin alınan, tutsaklaştırılan aydın-asker-gazetecilerle HEMHAL-DUYGUDAŞ-DİĞERKAM oldu.. (Batılılar buna “empati” diyorlar..)
Yürekler aynı ritme geldi.. solunum temposu da..
Zaman ve mekandan bağımsız, bir eşzamanlama, tekruhlaşma,
bir tinsel füzyon idi bu..
Yiğit savaşımcı Doğu Perinçek’in iletisi ise salonda bilinç ve heyecan karışımının
doruğa vurduğu çok özel bir duygudurum (mood) yarattı.
Bunları gözlemekten, buruk da olsa mutluyum ve elbette çooooook umutluyum.
Bu harami bezirgan dönemini de ülkemizin aşacağı mutlaktır.
Az kalmıştır, bütün belirtiler bu yöndedir; kuvvetli bir hamle yetecektir..
Tablonun yorumunu ise iktidarın namuslu uzmanlara yaptırarak artık takkesini önüne koyup ciddi ciddi kendisini toparlaması için bir fırsat olarak değerlendirmesini diliyoruz.
Dostlar,
ADD, 19 Mayıs 1989’da kuruldu..
Artık 24. yılımızdayız..
50 şanlı önderin başında Prof. Dr. Muammer Aksoy, kurucu genel başkan oldu.
Kardeşi tıp hocası Prof. Dr. Muzaffer Baki AKSOY da 50 öncünün içindeydi.
Listede 2. sırada yer alan da bir tıp hocasıydı : Prof. Dr. Nusret H. Fişek..
Bendeniz, her 2 tıp hocasının da öğrencisi ve asistanı olma onurunu yaşadım..
50 onurlu insanın içinde 6’sı tıp doktoru, benim meslektaşlarım.
Bir de yakın akrabamız var aralarında; rahmetli Hüseyin Emre..
Dolayısıyla, ailenin geleneği bir yana, benim için başka yol yok..
İşte bu düşünceler ve duygulanımlar ile ADD’nin 12. Genel Kurulu’na gittik.
Büyük Atatürk’ün derin devrimci izlerini taşıyan, adını doğrudan kendisinin verdiği ön yüzünde, yukarılarda,
“HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR..”
yazılı olan bu tarihi fakültede, Farabi Salonunda Genel Kurul başladı.
Öncesinde üyeler ve yönetim Anıtkabiri ziyaret ederek büyük insana saygı ve şükranlarını sundular.
ADD’nin ilk 1-2’si dışında tüm genel kurullarına katıldım.
Birkaç dönem Genel Yönetim Kurulu üyeliği, Yüksek Disiplin Kurulu üyeliği,
Genel Başkan Danışmanlığı, Bilim-Danışma Kurulu Yazmanlığı ve nihayet
Genel Başkan Yardımcılığı ve Vekilliği yaptım.
Bu genel kurul hepsinden daha coşkulu..
İnsanların gözlerinde acı, öfke,isyan ve bir o kadar da kararlılık, savaşım azmi gördüm.
Bu gözlemimin altını çizerek paylaşmak isterim.
Genel Kurulun değerlendirmrsini daha sonra yaparız.
Şu kadarını şimdiden söylemeliyim ki, salon; Silivri-Hasdal-Sincan cezaevlerinde açıkça hukuk çiğnenerek siyasal hesaplaşmalar bağlamında adeta rehin alınan, tutsaklaştırılan aydın-asker-gazetecilerle HEMHAL-DUYGUDAŞ-DİĞERKAM oldu.. (Batılılar buna “empati” diyorlar..)
Yürekler aynı ritme geldi.. solunum temposu da..
Zaman ve mekandan bağımsız, bir eşzamanlama, tekruhlaşma,
bir tinsel füzyon idi bu..
Yiğit savaşımcı Doğu Perinçek’in iletisi ise salonda bilinç ve heyecan karışımının
doruğa vurduğu çok özel bir duygudurum (mood) yarattı.
Bunları gözlemekten, buruk da olsa mutluyum ve elbette çooooook umutluyum.
Bu harami bezirgan dönemini de ülkemizin aşacağı mutlaktır.
Az kalmıştır, bütün belirtiler bu yöndedir; kuvvetli bir hamle yetecektir..
Tablonun yorumunu ise iktidarın namuslu uzmanlara yaptırarak artık takkesini önüne koyup ciddi ciddi kendisini toparlaması için bir fırsat olarak değerlendirmesini diliyoruz.
10 Haziran 2012, Ankara.
Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı
http://www.ahmetsaltik.net