Seçimin asıl kazananı
Keşke mümkün olsaydı zamandan hızlı koşmak, dönüp sonra yerine oturmak.
Sizin gazeteyi elinize aldığınız saatlerde seçimin sonucu belli olacak. Sabahlamış televizyonlarda, henüz temizlenmemiş sokaklarda, yorgun servis arabalarında hep kazananlar konuşulacak. Benim yazdığım saatlerde ise meçhul. Evet, sonucu bilmiyorum. Lakin bildiğim bir şey var. Dünyanın tüm milletleri kadar alnı yüksekte milletimiz seçim sandığında doğmadı.
Yakup Kadri’nin Yaban’da “Biz Türk değiliz ki, o senin dediklerin Haymana’da yaşar” diye anlattıkları yalan mı?
Kütahya’da adını bilmediği düşmanının ardından koşan atın ardında bıraktığı toz bulutunda doğdu. Van’da depremden enkaz altından günler sonra kurtarılan Azra bebeği taşıyan kucakta doğdu. Soma’da madenden ancak ölüsü çıkanların tabutunu taşıyan dirilerin omuzlarında doğdu.
Birlikte üzülüyor birlikte seviniyorsanız, aynı türküye ağlıyor aynı fıkraya gülüyorsanız ulus olursunuz. Kader birliği yoksa aynı dili konuşmak ne işe yarar?
Bildiğim şey, millet sandıkta doğmadı ama sandıkta bölündü.
Yarısı zillet, yarısı hain, yarısı kâfir oldu.
Öteki yarısı kazanırsa kendisine yaşayamayacağı bir ülke kalacağına inanan bir kalabalığa ulus denir mi? Her seçimden sonra kendisine başka vatanlar gösterilenler birlikte yaşayabilir mi? Aramıza bir hendek kazdılar, içini sandıkla doldurdular. Yarısı, tanımadığı hasmına karşı kazandığı zaferi kutluyor. Öbür yarısı kendinden eksilenlerin yasını tutuyor.
Vatan da hürriyet de ölmez!
İnsanın büyük bir yanılgısı var. Kendisine verilen hayatı tarihin kendisi sanıyor. Baskıyı, zorbalığı, istibdadı baki sayıyor. Oysa hepsinin bir ömrü var. Bizim dilimizin çocuk şairi Rüştü Onur, 22 yaşında kan kusarak öldü. Gömerken “şiir öldü” dediler. Nâzım Hikmet “en güzel çocuk: henüz büyümedi” dizelerini 3 yıl sonra yazdı.
Bizim edebiyatımızın “sabah yıldızı” Sabahattin Ali 41 yaşında başı taşla ezilerek öldürüldü. Gömerken “roman öldü” dediler. Birkaç yıl sonra Yaşar Kemal “dünya parayla alınır, yürek alınmaz” dediği İnce Memed’i yarattı.
Bizim hürriyet davamızın sürgün yolcuları 1897 yılında Şeref Vapuru’na bindirilip vatanlarına son kez baktıklarında öğrenci olacak yaştaydılar. Onları ambarlara tıkarken “hürriyet öldü” diyorlardı. “Yaşasın Hürriyet, Yaşasın Vatan” diye veda ettikleri vatanlarına çok değil, 11 yıl sonra hürriyeti getirdiler.
Yarımız değil hepimiziz
Belki kazanan belki kaybeden taraftasınız. Belki seviniyor belki üzülüyorsunuz. Sonuç her neyse sandığın size verdiklerinin mahkûmu olmayın. Kendinize, halkınıza, toprağınıza küsmeyin.
- Unutmayın; adalete, özgürlüğe, eşitliğe dayanmayan her iktidarın mutlak sonu vardır.
Güçlü görünmesi sizin kendinizi güçsüz zannetmenizdendir. O, galibiyetini seçim kazanmaktan değil, karşısındakinin iradesine hâkim olmaktan alır. En büyük yeteneği, yönettiklerine tarihsiz olduğu yanılgısını kabul ettirmesindedir. Kendisinden kurtuluşun yine kendisi olduğuna inandırmasıdır yenilginiz. Az önce gelip, birazdan gidecek de olsa bile siz onun ezeli ve ebedi olduğu sanrısıyla yaşarsınız.
- Unutmayın; insan, hangi şartlarda olursa olsun kaderine yön veren tek varlıktır. Dün, öncekinden farklıydı. Yarın da bugünden başka olacak.
- Tozlanmış kitaplara, uzak yıldızlara, yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz insanlara bakarak yine yönümüzü bulacağız.
Bir ülkeyi sevmek yalnız sefasını sevmek değildir. Toprağa düşen zeytinini, kırık kiremitlerini, yosunlu taşlarını da seversiniz. Nasırlı ellerini, çekilmiş çilelerini, yatılmış hapishanelerini de seversiniz. En yüce aşklar imkânsız görünenden doğar. En duru yurt sevgisi “her şeye rağmen” dönemlerinde yaşanır.
- Kırılan, dökülen, vurulan, satılan bu ülke hepimizin.
Hangi yarısındaysanız yarın öbür yarısıyla üzülecek, mutlu olacaksınız. Oğlunuz, hasım görünenin kızına âşık olacak. Çocuğunuz size yabancı olanın çocuğuyla oynayacak.
Sandıkta kurulmayan sandıkta yıkılmaz
- Unutmayın, siz hangi partiye oy vereceğinizi düşünürken birileri meydanlarda halkı ötekine karşı kışkırttı.
- Unutmayın, siz tanzim kuyruklarındaki ucuz soğanı tartışırken iki ayda milyonerlerin bankadaki parası 27 milyar daha arttı.
- Unutmayın, siz ay sonunu beklerken sakallı patron “liderimiz bana dedi ki” diyerek kendisine hediye edilen fabrikayı anlattı.
Kaybetmesi gereken “diğer yarınız” değil. Ülkenin yarısının öteki yarısıyla kavga etmesi sayesinde palazlananlar. Aynı dam altında yaşadıklarınızla, aynı işyerinde çalıştıklarınızla, aynı sokakta yürüdüklerinizle geleceği birlikte kuracaksınız. Günlerdir “iç savaş” senaryoları yazanlar, kanlı boğazlaşmalarla tehdit edenler hepimizin sırtında oturuyor. Bugün yeniden doğrulma vaktidir. Sandıkta kurulmayanın sandıkla yıkılmayacağını gösterme zamanıdır.
Kırlardaki çiçekler sayılır, çiçeklerin yaprakları sayılır, ama toprağa düşen tohumdan bir mevsimde çıkacaklar sayılmaz. Tarih nihai hükmünü geleceğin rahmine şimdiden düşenlerle yazar.
- Bu gün 1 Nisan. Yapraklar biraz daha yeşile döndü, doğa kendi yasalarıyla ilerlemeye devam ediyor.
- Umutsuz olmayın, hep birlikte yeniden başlıyoruz.