Etiket arşivi: Vüs’at O. Bener

“BOŞ YÜCELİK” SARHOŞLARI!…

Dostlar,

Sevgili dostum, meslektaşım Dr. Alper AKÇAM,
yılların birikimiyle, hekim – cerrah kimliğinin sevecenliğiyle,
seçim ortamının denetimsiz gerilimine bilerek ve isteyerek sürüklenen yurdum insanına biraz “teenni”, biraz dinginlik önermekte..

Çoook gereksinim duyduğumuz ama ne yazık ki çoook da uzaklaştığımız
kimi temel değerleri, bizi insanlaştıran / insanlaştıracak olan değerleri anımsatıyor..

  • sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, özveriyi, erdemli olabilmenin onurunu..

Kendisine teşekkür ederek yazısını paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
27 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================

“BOŞ YÜCELİK” SARHOŞLARI!…

portresi

Dr. Alper AKÇAM
alperakcam@gmail.com,
27 Mart 2014,

 

 

Türk edebiyatının 1950 kuşağı olarak da anılan dil atlılarına “Dost” öyküsü ile kapıyı aralayan Vüs’at O. Bener, “Boş Yücelik” kavramıyla zaman zaman kendi birey kimliğine de yönelmiş parodik bir biçem tutturmuştu. Aynı adlı bir de öyküsü vardır.  “Mantarca tek, zavallıca kurumluydu duruşu” der, telörgüler arkasındaki süs kayalıklara tünemiş bir kartal için…

Günümüz Türkiye’sinde, boş yücelik kurumuyla sarhoş dolaşırken kendi mantarlığının farkına varmayanlardan geçilmez oldu.

30 Mart yerel seçimlerinin bir hayat meyat meselesi kadar kapımıza dayandığı, belki de, savaşla barışın, kardeş kavgasıyla sevginin, yalan-para-iktidar hırsı üzerine kurulmuş bir politika ile insana azıcık saygılı olmak gereğinin oylanacağı seçimlerde, “ille de ben” diyen boş yücelik kuruntuluları dolaşıyor ortalıkta.

Bir aday,

“ÇAKMA SOLCULARA DEĞİL, GERÇEK SOLCULARA OY VERİN”

diyen koca afişler bastırmış sol adayın kazanacağı şimdiden belli bir seçim bölgesinde.

“Senin gerçek solcu olduğun nereden belli, bokunda boncuk mu arayacağız?” diye sorası geliyor insanın.

“Ya da gerçek solcuysan eğer, git de sağ oyların çok olduğu bir bölgede aday ol”…

Neredeyse elli yıldır demokratik mücadelenin, dolaylı da olsa siyaset karmaşasının içindeyim; adını çıkaramadım… Hani öyle bir iddiası var ki, yoksul yığınlara önderlik etmiş, demokrasi, insan hakları için, ezilenler için adını tarih sayfalarına yazdırmış, saldırılara uğramış, zindanlarda yatmış, “gerçek solcu” olmuş. En ironik olanı da,
boş yüceliklerin, böbürlenme yerine alçakgönüllülüğün, kişiliğini öne çıkarma yerine erdem sahibi olup safta durmanın, paylaşmanın, imece duygusunun geçerli olması gereken “Sol” adına yapılması…

Galatarasay diye bir futbol takımımız var. Tarih sayfalarında Metin Oktay gibi bir insan yiğidi taşır. On iki yaşındaydım Ankara’da karşılaştığımda. Dayım götürmüştü dinlendikleri otele. Yerinden kalkıp oturduğu sandalyeyi vermişti bana Metin. Alçakgönüllü, efendi; oyuna girince de yüreğiyle savaşan bir futbolcuydu. Şimdi O’nun taşıdığı formayı sırtına takan, milyon dolarlar verilerek alınmış birileri çıkıyor sahaya. Öyle duruşları var ki, alçak dağları hep onlar yaratmış… Babaları yaşındaki hakemle dalga geçiyor, oyunda iki adım atmak için de ek kira istiyorlar… Oynadıkları takım oyunudur ama, işleri güçleri birbirine hava atmak, dedikodu kuyusu kazmak,
halka caka satmak…

Alın terine, kol emeğine, insan yüreğine ve yaptığı işin bilincine sahip olmayanlarda paranın nasıl bir boş yücelik olduğu, en çok da onların kimliğinde somutlaşmıyor mu? Futbolcunun ün yapmışını satın almakla başarılı olamıyor futbol takımı.

Ey yönetici beyler, satın alabiliyorsa paralarınız, biraz “takım ruhu”, “ilkeli davranış”, “disiplin”, “insanlık” alın!

Ayakkabı kutularıyla dolarlar- avrolar kaçırırken kendi iktidarları için
ülkeyi kardeş kavgasına, savaş meydanlarına götürmek niyetinde olanların
politika koltuklarında oturuşu da boş yücelikten öte nedir ki?

Muhtaç durumda bırakıp akıllarını küçük çıkarlarla ve kutsal inanç bezirgânlığıyla
satın aldıkları yığınların alkışları hiç aldatmasın…

Şimdi, hiçbir çıkar, koltuk, ayrıcalık gözetmeden, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, özveriyi, erdemli olabilmenin onurunu paylaşma zamanı.