BAYRAM İÇİN
Suay Karaman
Bugün bayram öncesi, yarın bayram; bayramınız kutlu olsun. Ramazan adı verilen otuz gün oruç tutma sürecinin ardından Ramazan Bayramı kutlanıyor. Ancak bu bayrama, 17 Mart 1981’den önce Şeker Bayramı adı veriliyordu.
Her yönüyle ülkemizi karanlığa sürükleyen 12 Eylül 1980 darbesinden altı ay sonra 17 Mart 1981’de kabul edilen 2429 sayılı “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Yasa” ile dinsel boyut öne çıkartılarak, şeker bayramı kavramı terk edilmiş ve bu bayramın adı, hicri takvimden hareketle ramazan bayramı yapılmıştır.
26 Aralık 1925’te çıkarılan 698 sayılı yasayla Miladi takvim kabul edildi ve 1 Ocak 1926’dan başlayarak Hicri takvimin kullanımına son verilerek, Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Miladi takvime göre genel tatil günleri belirlenirken, ramazan bayramı adı yerine iki haklı gerekçeyle şeker bayramı adı uygun bulunmuştur: Bu gerekçelerden biri, kullanımına son verilen bir takvim sistemindeki adın benimsenemezliği ilkesidir. Öbürü ise, tüm dinlere eşit uzaklıkta yaklaşan laik devletin, bu bayramı ulusal yaklaşımla yorumlama ilkesidir.
Otuz gün oruç tutma sürecinde iftar zamanında yapılan savurganlıkların, dinle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
– İnsan onuruyla bağdaşmayacak işlere bulaşanların,
– kadınlara ve çocuklara tecavüz edip öldürenlerin,
– hırsızlık yapanların,
– ulusal varlıklarımızı satanların,
– vatanlarını talan edenlerin
tuttukları orucun da, kıldıkları namazın da, yaptıkları şov kokan ibadetin de hiçbir değeri yoktur.
Aslına bakılırsa dini, yaşanan çağa göre yorumlamak gerekir. 1982’de Müslüman olan Fransız siyasetçi ve yazar Roger Garaudy (1913-2012), İslam dini için şöyle bir yorum yapmıştır:
- “İslam’ın özü ile o özden yola çıkarak o günün koşullarına göre üretilmiş çözümleri birbirine karıştırmamak gerekir. Ben 1400 yıl öncesinin koşulları içinde konulmuş kurallara uymak için dinimi değiştirmedim. O özü beğendiğim için Müslüman oldum. 1400 yıl öncesinin koşullarına getirilmiş olan çözümleri dahiyane buluyorum. Ama onların bugün de uygulanmasını savunmayı da aptalca buluyorum.”
Günümüzde 1400 yıl önceki İslami yaşam biçimini her boyutu ve yönüyle yaygınlaştırmak isteyen anlayış, laik devlet ilkesi ve ulusal dayanışma ile çatışmaktadır. Bugün ortaçağ karanlığına dönmek isteyenlere karşı ulus kimliğinin korunması ve yaşatılması gerekmektedir. Çünkü Atatürk ilke ve devrimleri, ulusallığın, ulusal kimliğin, ulusal dayanışma ve bütünleşmenin, ulusal değerlerle sağlanabileceği ilkesine dayalıdır.
Atatürk ilke ve devrimlerini, özellikle laikliği kavrayamayan ve din adına yolsuzluk yapan küçük beyinler, günümüzde toplumu kandırarak, hep karanlığa doğru gitmektedirler. Bunu önlemenin yolu bilinçli mücadele ile aydınlık için güçlerimizi birleştirmek ve eyleme geçmektir.
Bayramlarda bunları da düşünmeliyiz.
Bayram dostluktur, sevgidir, saygıdır, iyi niyettir.
Bayram doğayı sevmektir ve sevdiklerinle birlikte olmaktır.
Bayram sanattır, eğitimdir, adalettir.
Vatanını sevmektir bayram.
Bayram, alın teriyle yaşamını sürdürüp, ülkemize ve değerlerimize sahip çıkmaktır.
Mutlu bayramlar dilerim. (03.06.19)