Etiket arşivi: Türkiyeli Başbakan

Rifat Serdaroğlu : KİMLİĞİNİ AL ÖYLE GİT


Rifat Serdaroğlu 

portresi3

KİMLİĞİNİ AL ÖYLE GİT

  • Eğer ben o bebekleri görmeyeceksem (Suriye’de ölen bebekleri kast ediyor) o bebekler için feryat etmeyeceksem, olmaz olsun böyle siyaset. O bebeklerin ölümüne susmaktansa ben Başbakan kimliğimi şu kürsüye bırakır giderim.” dedi.

Türkiyeli Başbakan;

Sakın kimliğini bırakma, kimliğini al öyle git.
Amerika-İsrail izin verirse, onlar da kabul ederse Gazze’ye veya Katar’a git.
Yalnızca kimliğini değil, adamlarını korumalarını, danışmanlarını da al öyle git.

Çünkü yakında Türk Milleti seni sokağa çıkarmayacak.

Dün, canlı yayında bir televizyonda, Reyhanlıdan bir vatandaş senin için

“Allahsız oğlu Allahsız” diye bağırıyordu!

Bu söz bir insana, bir Müslüman’a söylenebilecek en ağır sözdür.
Bu sözü içten ve televizyon ekranlarına bağırarak söyleyen biri, seni “çok büyük bir günahın” sebebi olarak görmektedir.
Bu söz şimdiye kadar hiçbir Başbakan’a televizyon canlı yayınında söylenmedi.

Suriye’de, diktatör Esad’ın öldürttüğü çocuklara gelince;

-Yüzlerce Türk-Kürt Bebesini acımadan vahşice katleden PKK’lılara karşı
nasıl sustuysan, öyle sus.

-On binlerce Türk-Kürt kızının ve kadınının, ırzına geçen PKK’lılara karşı
nasıl sustuysan, öyle sus.

-Irak’ta, Amerikan askerleri tarafından öldürülen çocuklar için, tecavüze uğrayan Müslüman Kadınlar için nasıl davrandıysan, öyle davran.

-Uçağımızı düşürüp iki pilotumuzu şehit eden Esad’a karşı nasıl sustuysan, öyle sus.

-Bir gemiye koyup, bile-bile ölüme gönderdiğin 9 Müslüman’ın öldürülmesi karşısında ne yaptıysan onu yap. 
İstersen tazminat al, sus.

Türkiye elbette ki, Suriye’de yaşanan olaylara “İnsanî” açıdan duyarsız kalamaz, kalmamalıdır.
Yardıma muhtaç ve ölümden kaçan çocuk-kadın-erkek, Birleşmiş Milletler denetiminde elbette ki konuk edilmelidir.

Ama senin yaptığın bu değildir.

  • Üç-Beş Yüz PKK militanı için, sınır güvenliğimizi kevgire döndüren, sen.
  • Vizeleri kaldırıp gösteriş yapacağım diye, Arap dünyasında ne kadar kaçak katil-terörist-tetikçi-serseri varsa Türkiye’nin kentlerini bu itlerle dolduran, sen.
  • Bu uygulama ile Güvenlik Güçlerinin ve İstihbarat Birimlerinin kişiye dayalı
    takip gücünü kıran, sen.
  • Paralı askerler gibi, zevk için adam öldüren ve öldürdüğü kişilerin yamyamlar gibi ciğerini yiyen El-Kaide militanlarını sınırımıza yerleştiren, sen.
  • ÖSO denen eşkıyaları ülkemizde barındıran, onları hastanelerde bedava tedavi ettirip, ceplerine para koyan, sen.
  • Bu eşkıyaların ellerinde ağır silahları ile Türkiye’ye girip çıkmasına izin veren, sen.
  • ÖSO eşkıyalarının, Reyhanlı’da “Bomba İmalathanesi” yapmalarını ve bu bombaları Suriye’ye götürülmesini görmeyen, sen.
  • Askeri kışlasına, Polisi karakoluna tıkan, sen.
    Taşları bağlayıp itleri salan, sen.
  • T.C.’den nefret edip kamu kuruluşlarından indirten,
    cani Öcalan’ı kucaklayan sen.

Gerçek Demokrasi ile idare edilen bir ülkede Reyhanlı benzeri bir olay olsa,
ülkenin vatandaşları hükümet politikaları nedeniiyle ölse, o hükümet bir saat yerinde duramaz, istifa eder.

Sen de, Başbakanlık kimliğini-Arap kimliğini al, paralarının yanına git.

Not; DOĞAN-ŞAHENK-CİNER-DEMİRÖREN Medya Kuruluşları, ülkemizde tonlarca bombanın hazırlanmasından, patlatılmasından, insanlarımızın ölmelerinden ve sakat kalmalarından, Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümetini sorumlu göstermemek için öyle taklalar attılar, öyle numaralar yaptılar ki, mutlaka Türkiyeliden yeni ihaleleri
hak etmişlerdir.

Meslek ahlâkı-Haysiyet- Vatan nasıl satılırmış, kaça satılırmış görmeyen gözler, görsün…

Sağlık ve başarı dileklerimle.  

İLK KURŞUN, 14 Mayıs 2013

TEK ADAMLA DEMOKRASİ


Rifat Serdaroğlu

portresi3

TEK ADAMLA DEMOKRASİ

Türkiyeli Başbakan için;

Lâiklik; “Benim referansım İslam’dır. Bir insan hem lâik hem Müslüman olamaz!

Yasama; Grup Başkanvekillerine; “Benim onayım olmadan kimse parmağını oynatmasın, ben ne dersem o, tamam mı?”

Yürütme; “Söyleyin o Bakanları bana, onları hemen kapının önüne koyayım.”

Yargı; “Bürokratik oligarşi bunlar. Sizin işiniz bize engel çıkarmak değil.

Bizim atadığımız adamlar, bizi denetleyecekler. Böyle iş olur mu?

Basın; “Bunların tasmaları vardı, ben çıkarttım. Terörist bunlar, banka soyguncusu.

Sivil Toplum Örgütü; “Herkes kendi işine baksın. Bitaraf olan bertaraf olur.”

Başkanlık Sistemi; “Biraz ondan biraz bundan alırız, Türk işi Başkanlık yaparız.”

Belediyeler; “Ya benimsin ya da mahpushanenin.”

Türkiyeli Başbakan için Demokrasi demek, onun kafasındaki gibi bir rejim demektir!

Lâiklik, O’nun istediği gibi uygulanacak. Hukuk, O’na ve adamlarına dokunmayacak ama O’nun adına siyasi rakiplerini “yok etme aracı” olarak kullanılacak. Sosyal Devlet, yalnızca sadaka verir gibi yardım dağıtan devlet demektir. Seçim yoluyla millet iradesinin sandığa yansıması demek, “Seçsis” gibi sabıkalı bir bilgisayar programında ısrar etmek demektir. Hesap sormak var, hesap vermek yoktur.
Kim ki eleştirir, iktidara biat etmez, devletin polisi-savcısı-vergi müfettişi tepesine biner…

İktidar ona babasından miras kalmış gibi, padişahmış gibi demokrasiyi de istediği kalıba sokabileceğini, herkesi kandırabileceğini zanneder. Sonucu önceden belli yandaş anketlerle avunur.

Hâlbuki Evrensel Demokrasinin olmazsa olmaz şartları vardır. Bunlardan biri olmadı mı, sizin rejiminizin adı “Demokrasi” olmaktan çıkar, “Debokrasi” olur.
Herkes de sizle alay eder.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye Raportörü Durrieu,
hazırladığı raporunda şunları söyledi:

  • “Türkiye demokrasi ve lâiklikten ayrıldı.
  • AKP Hükümetinin eylemleri ve niyetleri farklıdır.
  • Türkiye daha kişisel bir sisteme gidiyor..”

Yani elin oğlu, Türkiyeli Erdoğan’a diyor ki;

“Arkadaş, bu hali ile senin rejiminin adı demokrasi değildir.
Sende tek adam faşizmi var. Gidişin gidiş değil.
Bu kafayla gidersen, seninle selamı-sabahı keseriz. Ayağını denk al.”

Türkiyeli Erdoğan, İngiltereli Şimşek ve Avrupa’dan sorunlu Amerikalı Bağış balığa çıkmışlar. Çok balık yakalamışlar. Ertesi gün yine balığa çıkarlarken
Erdoğan, bakanlarına sormuş;

“Ha uşaklar, dün balık tutuğumuz yere işaret koydunuz mu?”

İngiltereli, “Kayığın orta yerine çarpı işareti koymuştum.” demiş.

Amerikalı; “Yuh be, ya başka kayıkla balığa çıksaydık ne yapacaktık?”

Türkiyeli; “Ulan size kalsak yönümüzü şaşıracağız yahu. Bereket tedbirimi alıp,
dünkü yere şapkamı bırakmıştım. Korkmayın dümen bende…”

Değerli Okurlar;

Türkiye’nin kötülüğünü isteyen bir ekibi yıllarca arasanız, bunlar gibisini bulamazsınız.

Allahtan memleketin mayası sağlam da tümüyle bozamadılar.

Her gittiğim yerde, bunlara oy veren var mı, diye soruyorum.
Bir Allahın kulunun çıkıp da, göğsünü gere-gere “ben verdim” diyenine rastlamadım.

Peki, Türkiyeli Erdoğan nasıl “oyumuz % 54” diyor?

Adam köy kahvesinde otururken, dağa doğru bakıp,
“Bu yıl armut çok mahsul verecek” demiş.

Nereden bildin, demişler. Adam cevap vermiş; “Canım öyle istiyor!..”

Sağlık ve başarı dileklerimle.
01 Şubat 2013