Etiket arşivi: Ruh sağlığımızı korumak

Ruh sağlığımızı korumak için

Elif Kaleli
Uzman Psikolojik Danışman
uzm.psk.elifkaleli@gmail.com

17.2.23, Ruh sağlığımızı korumak için – Tele1

Zaman durdu. Hepimizin zihninde yeniden ve yeniden yaşanan o an… Kayıplarımız, toprağa emanet ettiklerimiz ve halen bir umut geri dönmesini beklediklerimiz. Yüreğimize salınan bir ateş topuyla günlerdir kavruluyoruz. Doğa karşısındaki çaresizliğimiz mi bizi kahreden yoksa geleceğe ilişkin umutsuzluğumuz mu? Bu sorunun yanıtı çok önemli. Ayakta kalabilmemiz ve mücadele edebilmemiz için öğelerinden biri ‘umut’ olan bu sorunun cevabı belirleyici…

O günden beri nefes alabiliyor musunuz? Şöyle derinden duyarak hissederek farkında olarak. Evet çok zor. Önce nefes alarak başlamalıyız işe. Kendimiz için sevdiklerimiz için ve geride kalanlar için.

  • Derin derin nefes alın ve nefesinize odaklanın.

İnsanın en temel ihtiyacı neydi, hatırlayalım. Elbette güvende olma, emniyette hissetme hali. Güvenliğimiz yani en temel dengemiz, fiziksel bütünlüğümüz tehdit altında olduğunda bozulur. Bizzat tehlikeyle yüz yüze kalmanın yanı sıra bu duruma tanıklık ederek ya da yakınlarımızın başına gelmesiyle de aynı bozgunu yaşarız. Ve buna bağlı olarak da bedenimiz ve ruhumuz tepkiler verir. Huzursuzluk, tetikte olma, aşırı kaygı duyma, baş ağrısı, mide bulantısı, uykusuzluk… Yani sözün özü, hepimiz farklı derecelerde ve düzeylerde depremzedeyiz. Bu travma hepimizin travması. Bizler her anlamda anormal olan bu koşullara normal tepki vermeye çalışarak sağlıklı kalma mücadelesi veriyoruz. Sormak ve sorgulamak yani anlamaya çalışmak şu anda ikincil bir ihtiyaç gibi dursa da ‘ikna olmaya’ gereksinimimiz var.

Doğanın kuralları belli. Deprem kendi başına bir doğa olayıdır ‘felaket’ değildir. Bunu felaket durumunda bize yaşatan koşullar nelerdir? En basit soru: Biz bu felaketi neden yaşadık ve biz bu felaketin tekrar yaşanmasına gerçekten izin verecek miyiz? Her akşam olası deprem senaryolarını dinliyoruz. Hiçbir şeyden emin olamıyoruz. Güvenliğimizden, sevdiklerimizden, evimizden… Bizi kemiren derin şüpheyle yaşamaya çalışıyoruz. Ve çoğumuzun ağzından aynı kelimeler dökülüyor: “

İçimden bir şey yapmak gelmiyor.”

Oysa bizi yaşamda ve ayakta tutacak olan en önemli gücümüz işimize odaklanmak. Yani hayatımıza bir anlam katmak. Ben ne için yaşıyorum sorusunu içten bir şekilde yanıtlamak. Artık yaşamak için ve daha çok çalışmak için daha çok nedenimiz var. 6 Şubat günü yaşadığımız acıların yinelenmemesi için mücadele etmemiz gerek. Çünkü fiziksel gereksinimimiz var. Vatanımız, yuvamız, evimiz. En temel ihtiyaçlarımız için mücadele etmek zorundayız. Düşüneceğiz ve bulacağız, ben bu işin neresinden tutacağım…

Her birimiz hem kendi hayatımızı hem de belki de hiç tanımadığımız milyonlarca insanın hayatını anlamlı kılmak için ayakta kalacağız. Tıpkı bugün olduğu gibi. Parçası olduğumuz bu dayanışma ağı yeni bir başlangıcın ilk tetikleyicisidir. Duygularımızla nasıl tek yürek olduysak emeğimizle ve çabamızla da yaşam alanlarımızı yani geleceğimizi yeniden kuracağız.

Evet, deprem bizim güvenlik duygumuzu sarstı. Dış dünya tehlikelerle dolu ve güvensiz. Hatta pek çoğumuzun aklından geçen düşünceler ortak:

  • Acaba evim ailem güvende mi?

İşte durdurmamız gereken kara sarmal bu. O zaman evlerimizi güvenli yapmak için yola çıkacağız. Teklikten yalnızlık duygusundan sıyrılacağız. Eşimizle, dostumuzla belki hiç tanımadığımız semt komşularımızla tanışacağız. Yaşamda kalmak için daha çok yaşamın içinde olacağız.

  • Yaşamın içinde olmak ve mücadele etmek; 
  • İşte ruh sağlığımızı korumanın yegâne (biricik) yolu budur.

Ülkemiz 6 Şubat gecesinden beri bambaşka bir ülke. Depremden zarar gören 10 ilimiz için herkes elinden geleni yapmak için çırpınıyor. Parası olan parasını, oyuncağı olan oyuncağını yünü olan ördüğü kazağı patiği gönderiyor.

Biz tek yüreğiz ve her birimiz bu yüreğin kanlı canlı hücresiyiz.

Birimiz diğerinden daha az önemli değiliz.

Evet zaman durdu. Ve şimdi akreple yelkovanı hareket ettirmek için yaşamı anlamlı kılmak için zaman onu başlatmamızı bekliyor.