‘Piyasalar’ Bahane Arıyor
Prof. Dr. Erinç YELDAN
Amerikan Merkez Bankası (Federal Reserve-FED) Başkanı Ben Bernanke, tahvil alımlarını durdurmanın yakın olduğu haberini “piyasalarla” paylaştı. Küresel ekonomide artık bol ve ucuz likidite döneminin sona ermekte olduğu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya döküldü. Türkiye’de de dolar kuru 2 TL’nin üzerine çıktı, borsada ciddi kayıplar yaşandı; şirketlerimizin “piyasa” değeri 63 milyar TL’lik kayıpla, 670 milyar TL’den 497 milyar TL’ye geriledi.
“Küresel çalkantı” kimi, ne derece etkiliyor?
Bu yazımızda “piyasaların anladığı dilden” konuşacağız ve krizin yansımalarını ayrıştırmak amacıyla Türkiye’ye, uluslararası sermayeyi çekebilme açısından rakip, beş ülkede “piyasa” verilerini paylaşacağız. Aşağıdaki özet tabloda bu yılın başından bu yana borsa, faiz, kur ve enflasyon oranlarındaki değişmeler özetlenmekte. “Piyasaların” yakından takip etmekte olduğu ve bir ekonominin yatırım yapılabilirliği” konusunda belirleyici olan söz konusu dört verinin tümünde Türkiye’nin en olumsuz etkilenen ülkeler arasında olduğu gözleniyor.
Ocak-Ağustos 2013 döneminde borsalarda yaşanan değer kayıplarında Türkiye ikinci; enflasyon artışında birinci; dolar kurundaki kayıplarda Brezilya ile birlikte ikinci sırada yer almakta. Faiz oranlarında ocak ayına görece ağustos ayı başında yaşanan % 18’lik gerileme ise dün itibarıyla gösterge faizdeki ivmelenmeyle birlikte yerini % 82’lik bir faiz artışına bırakmış durumda. Düzey olarak karşılaştırıldığında, Türkiye %8.3 ile Arjantin’den sonra en yüksek enflasyona; G. Afrika’dan sonra da
en yüksek işsizlik oranına sahip ülke. İşsizlik oranındaki artış bakımından da Brezilya’dan sonra ikinci sırada geliyor.
- Dolayısıyla Türkiye, küresel krizi gerek 2009’daki vurgun sırasında,
gerekse artçı sarsıntılarında gelişmekte olan piyasa ekonomilerine görece
en şiddetli etkilenen ekonomiler arasında yer alıyor. Neden?
Hükümetin resmi söylemlerinde bu sorunun yanıtı çeşitli sözcük oyunlarıyla geçiştirilmekte: “Gezi olayları”, “faiz lobisi”, “değerli yalnızlık” vb… Biz ise yazılarımızda uzun süredir yakın tarihçemizden edindiğimiz bir acı dersi sürekli yinelemek gereği duymaktayız:
- “Bir ekonomik krize en yakın olan ekonomi, ulusal kaynaklarının üstünde harcama peşinde koşan; ve uluslararası sermayeye sunduğu faiz ve diğer olanaklar ile birlikte onun en gözde konumunda olan ekonomidir.”
Bu yorumun bir söz oyunundan ibaret olmadığını artık çok yakından biliyoruz.
Tüm okurlarımın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı barış dolu günler umuduyla kutluyorum. (28 Ağustos 2013 – Cumhuriyet)