Rektör dediğin işte böyle seçilir!
10 Ağustos 2012, SÖZCÜ
SEVGİLİ okuyucularım,
Türkiye terörle sarsılıyor.
Dün Foça olayını yaşadık. Her konuda afra tafra yapan Tayyip yine çaresizliğini
dile getirdi:
“Bu maalesef terörün yayılma noktasındaki attığı adımların bir başka örneğidir!”
Ne güzel de bilmiş valla helal olsun!
Bütün bunlar olurken, Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet, aldı yanına Eminanımı,
Tayyip’in kızı Sümeyye’yi, kendi karısını, yandaş gazetecileri vesaireyi bindirdi devletin uçağına!
Türkiye’deki açlar herhalde bitti ki, onlar şimdi haritada yerini bilmediğimiz Myanmar’da, Arakan Müslümanlarına yardım dağıtıyor!
Sınırlarımızda kıyamet kopuyor, her gün şehit veriyoruz, adam gitmiş
Myanmar’da atraksiyon yapıyor.
Belki Libya’da olduğu gibi bavullarla para da götürmüşlerdir.
Uçak babalarının malı! Bunlar analarından özel uçaklarda doğmuştu!
Paralar devletten, din ticareti bunlardan!
Allah kabul etsin!
Şimdi gelelim esas konumuza. Şimdi size bu iktidarın üniversiteleri,
bilim yuvalarını nasıl ele geçirdiğinin somut ve belgeli örneğini vereceğim.
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin 3. büyük üniversitesi olan Ankara’daki Gazi Üniversitesi’nde rektör adayları için seçim yapıldı.
Tüm öğretim üyelerinin oy verdiği seçime “Cemaatin adamı” olarak bilinen
Prof. Dr. Süleyman Büyükberber de katıldı.
Seçimde toplam 1.939 geçerli oy kullanıldı. Büyükberber sadece 188 oy alabildi
ve seçimi 5. sırada tamamlaması mümkün oldu. (Oyların %9,7’si.)
Rezaletin ve siyasetin üniversitelere sokulması, işte böyle başlıyor.
Anayasa ve yasalar uyarınca, üniversitede yapılan seçimde hocalardan en yüksek
oy alan ilk altı adayın isimleri, AKP’nin arka bahçesi olan YÖK’e bildiriliyor.
Sonra YÖK kendine göre bir düzenleme yapıyor. Bu adayların siyasi görüşleri,
geçmişleri vesaire irdeleniyor ve Çankaya’ya gönderilecek 3 kişilik liste belirleniyor…
Çünkü anayasa uyarınca, rektörleri tek başına Cumhurbaşkanı seçiyor.
Böylece, iktidarın hoşlanmadığı, onlardan olmayan rektör adayları ilk tırpanı
YÖK’ten yemiş oluyor.
YÖK’ün belirlediği 3 adayın adları Çankaya’ya gönderiliyor.
Sonrasında Çankaya, kendi araştırmasını yapmaya başlıyor.
Hangisi bizdendir, hangisi değildir!
Süleyman Büyükberber’in adı Çankaya’ya gönderilen YÖK listesinde 3. sırada yer aldı. Böylece ilk yükseliş gerçekleşti. Üniversitede yapılan oylamada 5. idi,
burada üçüncülüğe terfi etti.
Peki, ama son sözü söyleyecek olan Bay Abdullah Gül ,
Gazi Üniversitesi’ne kimi rektör seçecekti?!
Sonuç önceden belliydi. Adaylar Çankaya’da araştırıldı, kimin bu iktidara en yakın olduğu belirlendi ve atama gerçekleşti: Süleyman Büyükberber!
Üniversitenin seçiminde yalnızca 188 oy alabilen, Çankaya’ya gönderilen üç kişilik
YÖK listesinde 3. sırada bulunan şahıs, bir anda rektör oluverdi!
Şimdi sormak gerekiyor:
Çankaya’daki şahıs bu rektör atamalarını neye, hangi ilkelere göre yapıyor?
Bu sorunun yanıtı elbette verilmeyecektir… Çünkü Gazi Üniversitesi olayı
ne ilk ne de sondur.
Bütün rektörler böyle seçiliyor ve bu yolla üniversiteler AKP iktidarının adamlarına, yandaşlarına teslim ediliyor.
Büyükberber birkaç gün önce makam koltuğuna oturdu ve ilk iş olarak üniversitedeki dekanları, enstitü müdürlerini, meslek yüksekokulu müdürlerini görevden almaya başladı.
Bunların tamamı üniversite hocası… Bazılarına da sözlü bildirimde bulunup
istifa etmelerini istedi. Gazi Üniversitesi’nde siyasi kadrolaşmayı daha ilk günden başlatmış oldu.
Bundan sonra yeni kadrolar açılacak, çeşitli üniversitelerden yandaşlar buralara atanacak, cemaatçi öğretim üyeleri çeşitli Anadolu üniversitelerinden çekilip
Gazi’ye doldurulacak. Cemaatten olmayanlar emekli olmaya, istifaya zorlanacak.
Şimdi yeni rektörümüzü biraz olsun tanıyalım. Elimde kendisiyle ilgili çok sayıda ticari belge var. Bu şahıs tıp doktoru ve üniversite öğretim üyesi kimliği ile ticaret yapıyor. Ankara’da kurulu Onkogrup şirketinin Mustafa Benekli ve
Uğur Coşkun’la birlikte üçte bir ortağı.
Şu işe bakar mısınız, kendisi üniversitede onkoloji (kanser) hocası ve şirketi
kanser ilaçları satıyor! Büyükberber’le ilgili kapsamlı ve tümü resmi belgelere dayalı dosyadaki öteki hususları daha sonra açıklarım. Muayenehane açıp kapama belgeleri dahil!
Anayasanın “Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri” başlıklı 104. maddesinde
şu hüküm yer alıyor:
“Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyelerini seçmek… Üniversite rektörlerini seçmek…”
Bu hükümler anayasaya 12 Eylül döneminde girdi. Her fırsatta o dönemi tu kaka ilan eden ve soruşturma başlatan, anayasayı çeşitli zamanlarda “Demokratik değil” diye değiştiren AKP, kendi lehine olan ve şimdi yararlandığı bu hükümleri nedense görmezden geliyor…
Ve Bay Abdullah Gül hem YÖK üyelerini seçiyor, hem de onların danışıklı döğüş hazırladığı listelerden üniversite rektörlerini! Al gülüm ver gülüm!..
Ne güzel paslaşmalar!
Bu düzen içinde, şu anda Türkiye’de bunların adamı ve elemanı olmayan hemen hemen
hiçbir rektör kalmadı.
Üniversitelerin tümü, iktidar tarafından yandaş ve cemaatçi rektörler eliyle zaptedildi.
Türkiye’de bunca olaylar oluyor. Hukuk paspas gibi çiğneniyor.
Yargı iktidarın elinde oyuncak oldu.
Terör almış başını gidiyor. Ülkenin yüzlerce sorunu var.
Siz hiç üniversitelerden gelen bir tepki duydunuz mu?
Eleştirmeyi de bırakın bir yana, herhangi bir konuda herhangi bir açıklama yaptıklarına, görüş ve öneri bildirdiklerine tanık oldunuz mu?
Elbette olmadınız çünkü onlar artık hükümetin arka bahçesi.
Onlar bilim yuvaları olmaktan çıkartılalı çok oldu.
Bakın öteki üniversitelere, her birinin rektörü ayrı bir Süleyman Büyükberber!
Üniversite hocaları istedikleri kişilere oy verip rektör adayı seçsinler.
İçlerinden en uygun olan üçü YÖK tarafından listeye konulup Çankaya’ya gönderiliyor,
orada oturmakta olan şahıs ise iktidara en yakın olan yandaşı, ya da cemaat temsilcisini rektör yapıyor.
Tek olay bu değil. Çankaya’daki şahıs rektörleri hep böyle seçiyor.
Emme basma tulumba, al gülüm ver gülüm yöntemiyle işte böyle çalışıyor!