(İZMİR’DEN) SEÇİM SONUCUNU YORUMLAMAK
Ceyhun BALCI
Bir seçim daha geride kaldı. Hemen her seçimde oy kullandığım sandığın bulunduğu okulda gözlemcilik yapma geleneğim bu kez de değişmedi.
Oy sayımı ve dökümü sonrası eve varınca gözlemcisi olduğum sandıklardaki sonuçlarla taban tabana zıt tabloya alıştığım için her kezinde daha da duyarsızlaştığımı ve seçim sonuçlarını çok daha sakin karşılar olduğumu söylemeliyim. Bunda, akılcı ve neden-sonuç ilişkisine dayalı irdeleme alışkanlığının da payı olduğunu eklemeliyim. Herkese tavsiye derim bu yaklaşımı!
Bu seçimde de durum değişmedi. Sonuçları akılcı irdeleme yerine gizemli ve sonucu gölgede bırakıma amaçlı yorum ve asılsız haberler sosyal ortamları etkisi altına aldı. “Yüksek Seçim Kurulu’nun yarısı istifa etti” haberlerinden tutun da “seçimi yitiren muhalif adayların kayıp oldukları, tehdit aldıkları”na varan pek çok asparagas sayısız insanı etkisi altına aldı.
Aklı başında olduğu varsayılan insanlar arasında gerçekçilik yerini romantizme bırakınca seçim sonuçlarına kılıf bulma arayışları ve bu arayışlara sayısız alıcı çıkmasına şaşırılmamalı.
Muharrem İnce seçimin ertesi günü öğle saatlerinde kameraların karşısına geçip de durumu açıklıkla ortaya koyunca “biz ne yaptık?” özeleştirisine gerek görmeyen bizim mahallenin klavşörleri son 16 yılda hiç elden bırakmadıkları tanıdık bir başka silahla yaylım ateşe başladılar. Başta bir milletvekilinin salvoları olmak üzere bir hekimin kaleminden çıktığı öne sürülen satırlarla “kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz” tadında zavallı halkımıza arka çıkar görünümde; ama satır aralarında AKP’ye oy veren yığınların zekâsını sorgulayan yazılar sosyal ortamlara egemen oldu. Gözyaşlarıyla okunan bu türden yazılar sorunu çözmese de seçim sonuçlarına kılıf hazırlaması bakımından epeyce işlevli olmuştur denebilir.
Hoşumuza gitmeyen siyasi eğilimlere oy veren yığınları aptallıkla ve salaklıkla suçlayanların aynaya bakmalarında yarar var. Ortalama yurttaşın onları geri zekâlılıkla suçlayanlar kadar akıl ve izan sahibi olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
İzmir’de ya da benzeri bir ortamda yaşayıp, hemen hiçbir biçimde bu ortamların dışında yaşam sürmemiş kimselerin ülke gerçeklerinden kopuk düşünce dünyasından sıyrılmalarında sayısız yarar var.
Şeker fabrikalarının kapatıldığı illerden gelen AKP oylarından patates, soğan fiyatlarının tavan yapmasına karşın düşmeyen iktidar oyları üzerine kalem oynatmadan önce kimi sayıları bilmekte yarar var : Türkiye’nin köylerinde insan kalmadı. Ülkenin kırsal nüfusu % 15’lerin altına indi. Hızla dibe doğru ilerlemeyi sürdürüyor. Dolayısı ile ülkenin kırsalında yaşayanların tarımsal ve hayvansal üretim gibi bir beklenti ve hedeflerinin olmadığı gerçeği akıldan çıkartılmamalıdır. Tarımsal ve hayvansal üretim yetersiz olmanın yanı sıra, endüstriyel ortamlarda yürütülmektedir. Köylerde yaşayan kalmadığı gibi yaşamayı sürdüren az sayıdaki insanımız tarımsal ve hayvansal üretim yapmak yerine bu gibi gereksinimlerini biz kentlerde yaşayanlar gibi çarşıdan, pazardan edinmektedir.
İnsan toplulukları az sayıdaki bölümü bir yana bırakılırsa, kısa erimli beklenti ve çıkarları üzerine kurmaktadır siyasal tercihini. Bu yalnız Türkiye’de değil dünyada da böyledir. Bu yazıyı okuyanların derdi olan sosyo-kültürel ortam değişiklikleri, yaşam biçimine müdahale ve kamusal ortamlardaki dinselleşme gerçekte geniş halk yığınlarının en azından öncelikli kaygıları arasında yer almamaktadır.
Muharren İnce’nin estirdiği hava, oluşturduğu coşkulu ortam yukarıda özetlenen gerçekler ışığında değerlendirilirse seçim sonuçlarıyla ilgili daha sağlıklı irdeleme yapılabileceği öngörülebilir.
Seçim çalışmalarını iktidara karşı duyarlılıklar çerçevesine sıkıştırmak bir çıkmaz sokağa girmek anlamına gelmiştir.
Ülkenin ayrılıkçı terör sorununa ilgisiz ve duyarsız yaklaşıma eklenen FETÖ’ye yönelik belirsiz tutum, muhalefetin bir kez daha başarılı olamama tablosunu açıklayabilecek denli önemlidir.
Bu seçimlerin benim açımdan dikkat çekici bir başka yönü, ayrılıkçı HDP’nin oy hayırseverliği yoluyla parlatılması ve dolayısı ile Misakı Milli karşısındaki tutumu artık kesinleşmiş siyasal yapıya bir kez daha güç kazandırılmasıdır.
Bu seçimlere damga vuran bir başka önemli gelişme de, başta partisi olmak üzere Kemalizm’in rafa kaldırılmış olmasıdır. Oysa,
- Günümüz Türkiye’sinin sorunlarının çözümünde Kemalizm, hiç olmadığı ölçüde gerekli ve seçeneksizdir.
Kemalizm’i sırtında yük, başarıya giden yolda balondan atılan ağırlığa eşdeğer ayrıntı olarak görenlerin başarısızlığı bu bakımdan da şaşırtıcı değildir. (26.06.2018)