Etiket arşivi: Mısır’da emperyalizmin ve İsrail’in dostu Mübarek

Mısır’da ve Suriye’de Siyasal İslam

Mısır’da ve Suriye’de Siyasal İslam
(Cumhuriyet 26.08.2013)

Turkkaya_Ataov_Portresi_Ermeni_soykirimi_belgesi_yok

Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV

ABD Suriye’de şimdi kendi yaratığı “El Kaide”cilerden ürküyor. Libya ve Irak’taki gibi sivil hedefleri de bombalayamaz. Bir umudu, Şam’da bir general kümesinin varlıklı sınıflar yararına Esad’dan da kurtulmasıdır.

“Siyasal İslam” tartışması Mısır ve Suriye’de akan kanla dünya gündemine iyice oturdu. Bu kavram, vuruşkan dincilik ve İslamcı uygulama her yerde aynı değil. Ne tarihte, ne şimdi. Körfez’de Vahabilik, Şii İran, Filistin’de Hamas ve Lübnan’da Hizbullah birbirlerine benzemezler.

Batı’daki “İslam korkusu” gerçekte iki tarafın da işine yarıyor. Batı’nın muhaliflerini böldüğü için emperyalizmin ve emperyalizme karşıymışlar gibi bir maske taktırdığı için İslamcıların ekmeklerine yağ sürüyor. Siyasal İslam önderleri genelde “çağımız emperyalizmi” olan küreselleşmenin ve “eşitsizliğin güvencesi özelleştirmenin” tırmandırdığı yağma fırtınasının destekçileridir. Mısır’daki sözde dinciler, (Hıristiyan) Kıptilere karşı ne denli acımasız olduklarını son haftalarda da kanıtladılar; kendilerini Müslüman sayan Şii, Alevi ve Ahmedilere karşı da acımasızdırlar; insanlığın yarısını oluşturan kadınları ikinci sınıf saydıklarını herkes bilir. Ancak laik siyasetle solun çözemediği sorunların yarattığı kızgınlığı siyasal (aynı zamanda kişisel) kazanca çevirmesini bilmişlerdir.

Bu sorunların çözümünün din kitabında olduğunu tüm köktendinciler, yani Yahudi, Hıristiyan ve Hindu bağnazlar da savunuyorlar.

Oysa küresel ısınma gerçeğinin çözümü Şiiliğin “Saklanan İmamı”nda mı, Brahmanizmde mi?

* Doğa kendinin kimya, fizik ve matematik kurallarını herhangi bir duanın okunması nedeniyle değiştirmez.

Teknolojiyle gelişen makinelerin büyüttüğü işsizlik sorununun çözümü İncil’de mi, cihatçıların söylemlerinde mi? Kişi başına en yüksek gelir yabancıların çıkardıkları petrolden zenginleşen Birleşik Arap Emirlikleri’ndedir; ancak bu ülke müspet ilimlerde öne fırlayan tek bir bilim adamı yetiştirmedi.

Siyasal İslam, önündeki engelleri Nasır, Burgiba, Bin Bella ve Esad gibi temelde laiklerin başarısızlıkları ve ABD’nin desteği sayesinde aştı. Afgan savaşında mücahitleri uluslararası sahneye sokan Vaşington yönetimiydi; Pentagon’un silahları, büyük bankaların paraları ve Friedman’ın neo-liberal ekonomi düşünceleriyle.

– Uluslararası büyük sermayenin dünyayı ele geçirmesinde “ilk darbe” alanı, petrolü bol ve konumu uygun Müslüman kuşağıdır.

Üstelik Çin, Rusya ve öteki olası rakiplerine karşı bir fırsatlar diyarıdır.
Ayrıca bölge jandarması, nükleer İsrail de oradadır.

Yeni bağlaşığı, petrole ve Dicle-Fırat sularına egemen konuma geçebilecek Kürtlerin bir bölümüdür.

ABD’nin Mısır ve Suriye ile ilgisi bu yüzdendir. Tunus’un soy-sop hırsız başkanı
Bin Ali halka kurşunlarla ateş ederken, Obama’dan bunu kınayan tek bir söz gelmemişti. Mısır’da emperyalizmin ve İsrail’in dostu Mübarek’ten memnundu.

Müslüman Kardeşler’in desteğiyle seçilen Mursi’nin kısa sürede peş peşe demokrasi karşıtı kararlarıyla İslamcıların saygınlığı önemli ölçüde azalmıştı. Adaleti ve içişlerini kendi baskısı altına aldı, yandaşı olmayanlara kapıları kapattı. Halktan kaçırır gibi hazırlattığı anayasaya ekmeği, elektriği ve benzini olmayan çok sayıda yurttaş karşıydı.

ABD siyasal İslam seçeneğinden bu nedenle uzaklaşıp Mübarek dostu generallerle konuşmaya başladı.

    ABD’nin “ırkçı İsrail”le özel ilişkileri vardır

, anayasası bile olmayan Suudiler’le onun peyklerine ses çıkarmaz, ama yandaşı olmayan Esad’a karşı çıkmıştır.

Kuşku yok ki Mısır’da bir “darbe” oldu.

İktidarı alanlar “Arap Baharı”nın başlangıcında alanlara sığmayan milyonlarca yurttaş değil, sömürgen sınıfın koruyucusu, ABD emperyalizminin uygulayıcısı ve şahlanan emekçilerin önünü kesmek isteyen varlıklı generallerdir.

Mısır ordusu (ve Suriye’de İslamcılar) ne işsizliği azaltır, ne halka hizmet götürür, ne de demokratik hakları sayar. Yapacağı “halk devrimi”nin boğazını sıkmak, Esad’ın ordusunu kendine karşı çevirmektir. O devrimi ne Mursi yandaşları ne de generaller yaşatır. Her ikisi de halkın çoğunluğunun karşısındadırlar; ikisi de iktidarlarını savunmak için dişlerini tırnaklarına takarlar. Sıradan insan da (generallerden ve dinci geçinenlerden) haklarını almak için dişlerini tırnaklarına takmak zorundadır.

ABD Suriye’de şimdi kendi yaratığı “El Kaide”cilerden ürküyor. Libya ve Irak’taki gibi sivil hedefleri de bombalayamaz. Bir umudu Şam’da bir general kümesinin varlıklı sınıflar yararına Esad’dan da kurtulmasıdır. Ne Fransız mandasının iktidara hazırladığı bu Alevi azınlığın üst kaymağı, ne de ABD emperyalizmi Suriye’de halk denetiminde bir demokrasiye yanaşır. Vaşington her ikisinde de kendine “kul-köle” olacakları arıyor. Mısır’da “general atı”na oynadı; Suriye seçeneklerinde o da var.