Bu memleketin başına, son 20 – 30 yıldır gelen ne kadar bela varsa, bunları sadece ve sadece siyasetçilere ve bugünün siyasi iktidarına fatura etmenin haksızlık olduğuna inanıyorum. Elbette ki bu ülkede yaşayan (kendilerine oy vermiş insanlar da dahil) herkesin yaşamlarını kâbusa çeviren politikalarını, A’dan Z’ye her şeyi neredeyse 100 yıl geriye götürmelerini, ağır bir yıkıma imza attıklarını inkâr etmek değil amacım.
Önce Simavi ailesi, ardından Doğan ailesi, şimdi de Demirören ailesinin destekleri ile olağanüstü konforlu koşullarda Hürriyet’in başında “gazeteciliğin katledilmesi anlamına gelecek” bir yığın işe imza atmış bulunan bu kişi, sadece Hürriyet’in “güvenilir, haber veren özgürce yorum yapılabilen” kimliğini mezara gömmekle kalmamış, “işe aldıkları, liyakatsiz biçimde köşe teslim ettikleri ve haksız yere işten kovdukları” ile adeta bir yıkım – kıyım makinesi olarak da tarihe geçmiştir.
Hafta başında “kullanım/raf ömrünü” tamamlayarak gönderilen “Bugs Bunny” lakaplı bu şahıs, kendisinin ve patronlarının “rahat ve huzurlu yaşam sürmesi uğruna” çok can yakmış ve çok ah almış, haliyle çok da düşman kazanmıştır.
Bu niteliğine vurgu yaparak, 2001 yılında bir köşe yazısında kendi kullandığı ünlü bir sözü ile bağlayalım:
- “Uzun süre bir derenin başında oturursanız, düşmanlarınızın cesetlerinin önünüzden geçtiğini görürsünüz.”
Önlerinden geçerken, seyredenlerin zerre kadar yüreklerinin sızlamayacağı – titremeyeceği bir cesetten, bir “zavallı mevtadan”, arkasından kimsenin ağlamayacağı bir yaşayan ölüden söz ediyoruz.
Hürriyet’ler, işbirlikçi medya patronları, Ertuğrul’lar ve bunların yolundan giden, bunlara heveslenen, bunları kopyalamak, taklit etmek veya klonlamak hevesi içinde olan, geçmiş ve gelecekteki benzerleri; Hepinize ders olsun.