asirmen@cumhuriyet.com.tr
Son Yazısı / Tüm Yazıları
Cumhuriyet, 14 Eylül 2021
Ben bu pazar, Büyükada’da Anthea Hotel’de kimi Barışçılar ve bazı dostlar ile bir aradaydım.
“Barışçı” deyince, 1982 Şubatı ile 10 Mayıs 1986 tarihleri arasında, Barış Derneği davasında birlikte tutuklanan, daha sonra da birlikte yargılanan 26 kişiyi kastediyorum. Zamanla her yıl geleneksel olarak bir araya gelenlerin aralarından çoğu öldü, çekirdek Barışçıların artık sayıları da azaldı.
Ama pazar günü onlarla cismen ve kalben beraber olanlar çok daha fazlaydı. Resmi cenahtan Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül de gelmişti.
Gecenin söyleşilerini, şakalarını, o gece bizimle birlikte olan değerli gazeteci yazar İsmail Saymaz’ın esprilerini, Turgut Kazan’ın siyasi durum ve yargının yürekler acısı haliyle ilgili saptamalarını diğer yazılarda okuyacaksınız.
Ama konu 12 Eylül’den açılmışken post-12 Eylül’ün bir dönüm noktasında yeni dönem ile ilgili tanıları ıskalamamak durumundayız.
***
Aslında 12 Eylül ile ilgili çeşitli sorular sorulabilir.
Zaman içinde, her şey yerli yerine oturunca aslında darbenin askeri mi, sivil mi olduğu sorulabilir. Hatta yakından bakınca, “Ortada tek bir darbe mi vardır, yoksa çift darbe mi” sorusu da gündeme gelebilir. Acaba bir ara çift gibi görünen darbelerin hepsinin aynı amaca yönelik tek bir darbe olup olmadığının da tartışma dönemi gelmiştir.
***
Gerçekten de Türkiye, 12 Eylül’den bu yana hep aynı istikrar içinde Cumhuriyetin temel kurum, kavram ve kuramıyla son hesaplaşmasına doğru yol almaktadır. Son dönemlerde laiklik karşıtı mücadelenin aşikâr kılınması yönünde baş döndürücü hızla yol alınmıştır.
***
12 Eylül’den bu yana bütün gelişmeleri dikkatle incelediğiniz zaman, kâh askeri kâh sivil yollar kollanarak belli bir amaca yönelik girişimler manzumesi ile karşı karşıya olduğumuza göre, artık bir darbeleri birleştirmek, “tecdidi darbe” (AS: Darbenin yenilenmesi) döneminin gelip gelmediği de ciddi biçimde sorulabilecek bir soru olarak karşımızda duruyor görünüyor.
Tevhid-i darbe (AS: Darbelerin birleştirilmesi), amaçların birleşmesinin sonucu olarak çıkıyor karşımıza. Başka bir deyişle aslında birlik amaçta birliktir. Yani söz konusu olan darbelerin de ötesinde, amaçta birleşmiş olan vesayetlerin birleşip bütünleşmesidir.
AKP iktidarı, karmakarışık görünen hesaplarının arasında, rejim üstündeki vesayetini yöntem, kurum ve kuramlarıyla bir bütünlüğe ulaştıracak bir bütünleşmeye doğru yol almaktadır.
İktidarın son günlerde, Suriye istikrarının bombalanması için daha da yoğun çaba içine girmesi girişimleri ile Suriye’deki rejim ve bölge barışı karşıtı güçleri kendi şemsiyesi altında toplamaya çalışması. Önümüzdeki günlerde bölgesel hesaplar açısından daha da karmaşık hale gelecek ortamda ülkenin üstündeki vesayetin artmasına yol açmak amacına yönelik gözükmektedir.
Türkiye, bölgede bütün savaş risklerine kafadan dalarken ülkede demokrasiye geçişi engelleyerek
büyük risk almaktadır.
İç politikada çıkmazdaki ekonomik durumun yanı sıra sosyal ve politik olarak ortamı germenin, Türkiye’yi böyle muhataralı bir ortamda, laiklik gibi rejimin temeliyle ilgili bir alanda tehlikeli toplumsal patlamalara yol açacak bir hesaplaşmanın gündemde olunduğu ortamda, Türkiye’nin Ortadoğu batağına daha çok battığı bir dönemde, ne sonuçlar vereceğini kestirmek güç olmasa gerek.
Kısacası, iktidarın, aralarında uyum içinde oldukları görünen askeri ve sivil gücü politikaları, daha gergin, demokrasiye daha az elverişli ortamı yaratmak için aynı amaca doğru yürüyor görünmektedir.
Bu durumun tevhid-i vesayetin ortamını da hazırlamaya yöneleceğini söylemek abartılı mı olur?