10 MADDEDE KOBANİ KALKIŞMASI
Zeki Sarıhan
Kobani Kürtlerinin IŞİD saldırılarına karşı günlerdir süren savunmasını yalnızca seyreden hükümete karşı HDP Başkanı Selahattin Demirtaş halkı sokağa çıkmaya çağırdı. 7 Ekim 2014 akşamından başlayarak, daha çok Kürt nüfusun yaşadığı
birçok kentimizde şiddet olayları yaşandı. 10 Ekim öğleye dek ölenlerin sayısı 31, yaralananlar ise 350 dolayındaydı. Milyonlarca liralık servet tahrip edildi. Sinirler bir kez daha gerildi. Bu gelişmenin nedenlerini ve sorunun çözümünü kısaca ve maddeler halinde belirtmek istiyorum. Çünkü elimiz kalem tutarken bu olayları yalnızca seyretmekle yetinmek bize vicdani bir sorumluluk yüklüyor. Gelecekte kendi kendimize “O gün nerdeydim? Nasıl bir tutum aldım?” diye soracağız, başkaları da bize bunu soracak.
- ABD’nin Irak Petrollerini ele geçirmek için Saddam rejimini yıkıp ülkeyi işgal etmesinden beri Ortadoğu’da çok vahim (AS: ürkünç) gelişmeler oldu ve bundan Irak ve Suriye topraklarının bir bölümünde Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı bir ortaçağ devleti doğdu. Bu devlet, dışarıdan aldığı gönüllü fanatikler ve ele geçirdiği ağır silahlar eşliğinde bölgeye egemen olmak için savaşıyor.
- Başını ABD’nin çektiği kimi Batılı ülkeler, Suriye’de Beşer Esat rejimini devirmek için harekete geçen isyancılara silah, eğitim, pasaport, politik destek gibi yardımlar yaptılar, Türkiye de bunun içinde yer aldı. Fakat IŞİD devleti ortaya çıkınca Batılılar bunun ileride kendileri için de tehlike yarattığını gördüler. Türkiye’yi de IŞİD’e karşı mücadeleye davet ettiler. Fakat AKP Hükümeti IŞİD’e karşı harekete geçmeyi reddetti. Bunun yerine Esat rejimine karşı ortak bir askerî hareket önerisinde diretiyor. Ortadoğu için Batılıların bir koalisyon gücü kurmalarını
ve Türkiye’nin bölgeye askerî müdahale istekleri, ülkeyi Ortadoğu batağına çekmekten başka bir şey değildir. - Türkiye’nin hemen güneyindeki Suriye toprakları içinde Kürtlerin Rojava (Batı) dedikleri bölgede Kürtler, Beşer Esat rejimiyle savaşmayı bırakarak kendi özerk kantonlarını kurdular. IŞİD, bu kantonları dağıtmak ve bölgede kendi egemenliğini kurmak istiyor. IŞİD’in vahşete dayanan eylemleri dünyanın her yanında büyük bir nefret doğurdu, IŞİD’e karşı direnmek özellikle Türkiye Kürtleri için yaşamsal bir sorun durumuna geldi. AKP Hükümeti’nden Kobani kantonuna yardıma gidebilmek için bir yardım koridoru açılmasını, silahlı gönüllülerin geçişine izin verilmesini istediler, fakat Esat’a karşı Kürtleri kullanamayacağını gören hükümet bu isteği geri çevirdi.
- Kürt siyasi hareketi kendi akraba ve soydaşlarının Kobani’de katledilmesine ve Kobani kantonunun dağıtılmasına seyirci kalan hükümeti protesto ve böylece belki onun politikasını değiştirmesi için halkı sokağa çıkmaya davet etti, bu davet birçok yerde karşılık buldu, ancak gösteriler çığırından çıkarak işin içine
şiddet karıştı. Okulları, bayrağı yakmak, Atatürk büstlerini kırmak gibi sorumsuz hareketler, Türk, hatta Kürt kamuoyunun tepkisini çekti ve Kürt siyasal hareketinin kendi davasına da zarar verdi. - Ortadoğu’daki gelişmeler, yıldan yıla içerik değiştiriyor. Bir zamanlar Batılı emperyalistlerle Ortadoğu halkları arasındaki çelişme, zaman içinde bölgede mezhep çatışmalarına dönüştü. Son gelişmelerle de IŞİD’le Kürtlerin mücadelesi haline geldi. Bu aynı zamanda şeriatla laikliğin çatışması görünümüne de büründü. Son kalkışma sırasında PKK yandaşı Kürtlerle gene Kürtlerden oluşan İslamcı HÜDA-PAR arasında silahlı bir mücadele yaşanması kavganın geldiği son noktayı gösteriyor.
- Laiklikten gitgide uzaklaşmakta olan ve Ortadoğu’da Osmanlı devletinin hâkim olduğu yerlerde yeniden Sünni İslamcı rejimler kurulması için çalışan AKP Hükümeti, bu gelişmeyi anlayacak ve doğru çözümler üretebilecek bir durumda değildir. Fakat muhalefet çevrelerinin bir kısmı da durumu doğru değerlendiremiyor. Hükümeti Kürtlere ödün vermekle suçluyor, dolayısı ile hükümetin elini güçlendiriyor. Bu çevreler, yeryüzünün herhangi bir yerinde
velev ki özerklik biçiminde olsun bir Kürt yönetimine şiddetle karşıdır. - Gerek hükümetin, gerekse son kalkışmada şiddet kullananların Kürtlerle Kürtlerin arasına kama sokarak açtığı yaraları sarmak için Türkiye halkının sağduyusuna ihtiyaç vardır. Ancak siyaset sözlüğünde “Kürt” kavramı olmayan veya bununla yakın bir tarihte karşılaşan Türklerin bu olgunluğa erişmesi zaman alacaktır.
- Bunun aksine olarak kürsülerden atılan ateşli nutuklar, olağanüstü hal uygulamaları, Osmanlı’yı restore etme çabaları zamanla etkisini yitirecek,
Türklerle Kürtler Türkiye’de eşitçe ve kardeşçe yaşamayı, birbirlerinin haklarına saygı duymayı öğreneceklerdir. Tarihin tekerleğini geriye doğru çevirmenin olanağı yoktur. Türkler ve Kürtler, demokratik ve laik cumhuriyetlerini ve ortak vatanlarını birlikte savunacaklardır. - Ülkedeki karışıklıkların baş sorumlusu, ülkeyi iyi yönetemeyen, hükümettir. Bunu teslim etmeyen ve buna göre politika geliştirmeyen her siyasal hareket baltayı taşa vuruyor ve AKP hükümetinin ayakta kalmasına yardım etmiş oluyor. Hükümet buna dayanarak dizginleri tümden ele geçirme çabasındadır.
- Sonuçta, ortalığın durulması için hamasi nutuklar atmak ve halkı birbirine karşı düşmanlığa sevk etmek yerine şu üç noktanın çözülmesi zorunludur.Birincisi: Kürt sorununun insan hakları bağlamında çözülmesi,
İkincisi: “Yurtta barış dünyada barış” ilkesine uygun olarak Türk devletinin
başka ülkelerin iç işlerine karışmaktan ve bu konuda emperyalistlerin emellerine
alet olmaktan vazgeçmesi,Üçüncüsü: Hükümetin mezhepçi politikalardan vazgeçerek laiklik ilkesine
geri dönmesi. (10 Ekim 2014)