SURİYE TÜRKİYE’YE TEHDİT DEĞİL, ASIL TEHDİT BARZANİ-PKK’DIR!
Erdal SARIZEYBEK
E. Albay
AKP siyaseti Suriye muhaliflerini açıkça destekliyor ve üstelik bu ülkede muhaliflere silah sevkiyatı yapıldığına ilişkin ciddi iddialar vardır. İzlenen bu siyaset ne yazık ki Suriye’yi bir iç savaşın eşiğine kadar taşımıştır. Bu olumsuz gelişmelerden Türkiye’de sağduyulu her insan rahatsız ve gelecekten endişelidir.
Bu duruma siyasal boyuttan bakıldığında, eğer ki sorun demokrasi ve insan haklarının geçerli olduğu rejimleri desteklemek ve karşı rejimlere baskı uygulamak ise, Suudi Arabistan’da demokrasi var mıdır? Kuveyt’te insan hakları var mıdır? Yoktur, her ikisi de totaliter rejimdir, ancak AKP’nin
bu ülkelere karşı bir siyasal çıkışı olmadığına göre; demek ki sorun bu değildir.
Olaya askeri boyutta bakıldığında ise, AKP siyasetine uygun olarak Türk Ordusu’nun da Suriye sınırında yığınak yaptığına ilişkin haberler vardır. Elbette, Suriye bir uçağımızı düşürmüş, iki pilotumuz ise hala kayıptır, elbette Türk Ordusu buna karşı tedbirlerini alacaktır. Ancak, eğer ki sorun başka bir ülkeden gelen hasmane tavra karşılık, mevcut siyaset doğrultusunda Türk Ordusu’nun karşı tedbirleri alması meselesi ise, hemen yanı başımızda Irak vardır, ona karşı ne tedbirler alındığını sorgulamak da hakkımız değil midir? Hakkımızdır çünkü Irak’tan sınır ihlali yaparak gelen PKK’lı teröristler karakollarımıza saldırmakta ve evlatlarımızı
şehit etmektedir ki bu durum Suriye’den çok daha vahimdir.
Bu iki çerçeveden olaya bakıldığında, Irak’tan yapılan hasmane saldırılara karşı, sonuçsuz kalan hava harekatı dışında, Irak’a yönelik bir askeri tedbirin alınmadığı açıktır. En başta, Suriye sınırına yapılmakta olan yığınağa benzer yığınakların Irak sınırlarımızda yapılmamış olduğu da açıktır. Üstelik Suriye rejimine yönelik yapılan siyasal ve askeri tehditlerin hiçbiri Irak’taki Talabani ve Barzani yönetimlerine karşı yapılmamıştır. Aksine, “Türklere bir Kürt kedisi bile vermem!” diyen Talabani, Türkiye’de kırmızı halılarla karşılanmıştır. Halbuki Irak’taki PKK tehdidi yakın, ağır ve açık; Suriye’den gelmesi olası tehdit oldukça uzaktır.
Bu durumda ister istemez, “AKP siyaseti ne yapmak istiyor?” diye bir soru aklımıza gelmektedir,
bu siyaset ne yapmak istiyor?
Bu sorunun cevabı ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) planında ve İsrail’in Bİ (Büyük İsrail) stratejisinde yatmaktadır. BOP’ta yer alan Büyük Kürdistan siyaseti ile 4 ülkenin sınırları değiştirilmek istenmektedir; Suriye, Türkiye, İran ve Irak. Bİ’de yer alan Müslüman ülkelerin “etnik ve dinsel ayrıştırma” ile parçalanması siyasetiyle de BOP’a işlerlik kazandırılmaktadır.
Bu çerçevede Barzani ve Talabani, küresel emperyalist siyasetin müttefikleri, parçalanması hedeflenen Suriye ise hedefi durumuna düşmektedir.
AKP siyasetinin ısrarla kışkırtmaya çalıştığı Suriye krizine bu pencereden bakıldığında, Türkiye’de izlenen siyaset ve uygulamalarda amacın bölgesel ülkelere demokrasi getirmek değil; aksine parçalamayı hedeflemiş olan BOP ve Bİ’ye hizmet etmek olduğu açıkça görülmektedir. Bu anayasal suçtur, suçtur çünkü AKP siyasetin izlediği bu yol haritası hem Türkiye’nin varlığı ve bekasını,
hem de komşu ülkelerin iç barış ve güvenliğini ciddi bir biçimde tehlikeye atmaktadır.
İzlenmekte bu siyaset sonucu olası bir Suriye’nin parçalanması ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek, ancak PKK’nın Suriye’de siyasallaşması sonucunda da Türkiye’ye ikinci bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü 1. tehdit olan Barzani ve PKK, etki alanını genişleterek güç kazanacak ve sonrasında da Türkiye’den toprak istemeye başlayacaktır ki, Barzani’nin yaptığı çoğu açıklama da
bu yöndedir.
AKP’nin bu yanlış siyaseti sonucu İran da küresel emperyalist siyasetin kolay bir hedefi haline dönüşecek, İran’ın da parçalanmasına yol açacak olası gelişmeler, Türkiye’ye daha ağır bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü aynı Barzani ve PKK, hem bölgesel hem de küresel güçlerin desteğinde Türkiye’ye yaptığı toprak taleplerini iç karışıklar yaratmak suretiyle ağırlaştıracaktır. Barzani talepleriyle günümüzdeki Ermeni talepleri birleştiğinde ise, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehditler küresel bir boyut kazanacaktır.
Bunu kabul etmek mümkün değildir. Kabul etmek mümkün değildir, çünkü küresel emperyalist siyasetin planlarının ana hedefi; öncelikle bölge ülkelerinin yönetimlerini değiştirerek ABD-AB-İsrail yanlısı hükümetleri iş başına getirmek, ardından özelleştirme ile kaynaklarını ele geçirmek ve nihayetinde ileri demokrasi ve insan hakları söylemleri ile anayasal zeminde ayrıştırmak ve parçalamaktır.
Ortadoğu coğrafyasında bu gidişat durdurulmaz ise eğer, dün Irak’ın ve bugün Suriye’nin karşı karşıya kaldığı durum ile yarın İran’ın ve nihayetinde Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı durum aynı olacaktır.
Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği siyaseti derhal değiştirmesi kaçınılmazdır.
Küresel emperyalist siyasetlere hizmet ederek Türkiye’nin kazanabileceği hiçbir ulusal çıkarı yoktur. Türk kamuoyu ülkemizi ve çocuklarımızı bekleyen tehdit ve tehlikeler konusunda uyarılmalı ve mevcut AKP siyasetinin değiştirilmesi yönünde siyasi muhalefet ayağa kaldırılmalıdır. Eğer ki AKP hükümeti bu yanlış siyaseti değiştirmez ise, Türk Milleti sağduyusunun gücüyle demokratik
hak ve özgürlüklerini kullanarak AKP hükümetini değiştirmesini bilecektir.
Bu ulusal hedefe ulaşmak ve ulusal bir siyaset izlenmesini sağlamak için Atatürkçü Düşünce Dernekleri, her zaman olduğu gibi, halkımızın yanında harekete geçecek ve tüm gücüyle bu küresel
ve içsel emperyalist siyasete karşı mücadelesini sürdürecektir.
Zafer dün olduğu gibi bugün de, yarın da emperyalist güçlerin değil; Atatürkçü Düşünce yolundaki bağımsızlık ve özgürlüğüne inanmış Türk Milleti’nin olacaktır.
www.ahmetsaltik.net 30.6.12