Günaydın Ahmet Hocam,
Dün gece, sözü geçen kişiye yanıt olarak size bir e-posta göndermiştim; sizden ricam bu yanıtı da sitenizde paylaşmanızdır.
Bir kez daha altını önemle çizmek isterim ki pek çok akademisyen – aydın – entelektüel vs… dinsizliği – ateistliği, “modernlik, çağdaşlık ve bilimin bir gereği gibi” zannetmektedir!!!! Bu onların düşüncesidir ve sadece onları bağlar. (OYSAKİ KURAN İLE BİLİM ÇELİŞMEMEKTEDİR, BİLAKİS KURAN BİLİMİ, HAYATINIZA REHBER KILIN DEMEKTEDİR.) Söz konusu bu aydınlar, bu düşüncelerini halka zorla empoze etmeye ve halkın bin küsur yüzyıllık dini inancına hor gözle bakmaya kesinlikle hakları yoktur.
Dini inanç, adı üstünde hür bir inançtır – bir gönül ve maneviyat işidir; ateist bir insanın “söz konusu dini inancı ve Kuran’ı” sorgulama hakkı kesinlikle yoktur. Hatta din nasıl dayatılamazsa ise, dinsizlik de dayatılamaz.
Ayrıca samimiyetle “Ben Atatürkçüyüm” diyen aydın bir vatansever (kendi ister inançlı olsun – isterse olmasın), İslâm Dinini dışlamak yerine, halkını dinen bilinçlendirmeye çalışmalıdır; çalışmalıdır ki bir kez daha halkı, din maskesiyle – din kisvesiyle sömürülmesin.
Hem din insanı “ÖZÜYLE İNSAN” yapmak için vardır; Kuran “aklı – düşünmeyi – araştırmayı – bilimi esas alarak – gerçeklere ulaşmayı, her zaman her yerde ve herkese karşı doğru sözlü olmayı, doğrularla birlikte olmayı, adaleti mutlaka yerine getirmeyi, üretimi – paylaşımı, tüm canlılara karşı şefkat ve merhametli olmayı” öngörmektedir… Yani insanın maneviyatını – ahlâkını yükseltmeyi esas alır. Bundan neden rahatsızlık duyulur ki ??????????
KURAN’IN TANITTIĞI “GERÇEK İSLÂM DİNİNİ” ÇOK İYİ ANLAMIŞ OLAN VE TÜM ÂYETLERİ DE ÇOK İYİ BİLEN BÜYÜK ATATÜRK BAKIN NE DİYOR;
“DİN GEREKLİ BİR MÜESSESEDİR; DİNSİZ MİLLETLERİN DEVAMINA İMKÂN YOKTUR; YALNIZ ŞURASI VAR Kİ; DİN, ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ MANEVİ BİR BAĞLILIKTIR. (İşte ülkemizde 1938 sonrası genel olarak aydınlar, bu dini gerçeği halka öğretmiş olsalardı, yani dinin Allah ile kul arasında bir sevgi ve bağlılık olduğunu, hiç kimsenin Allah ile kulu arasına giremeyeceğini, Allah’ın BİLİME, DOĞRULUĞA – ADALETE – ÜRETİME – HAKÇA PAYLAŞIMA büyük değer verdiğini, Müslümanlardan ne gibi temel özellikler talep ettiğini vs… öğretmiş olsalardı), Türkiye’de bu halk, din adına 80 yıldır sömürülmeyecekti…) BÜYÜK DİNİMİZ, ÇALIŞMAYANIN, İNSANLIKLA İLGİSİ OLMADIĞINI BİLDİRİYOR. BAZI KİMSELER ÇAĞDAŞ OLMAYI İNANÇSIZ OLMAK – DİNSİZ OLMAK SANIYORLAR. ASIL İNANÇSIZLIK ONLARIN BU İNANIŞIDIR; BU YANLIŞ YORUMU YAPANLARIN AMACI, MÜSLÜMANLARIN, İNANÇSIZLARA ESİR OLMASINI İSTEMEK DEĞİL DE NEDİR? (Ne kadar da haklı; tam da bir dahiye yakışan muhteşem bir tespit; evet 1938 sonrasında Türk Milletine, Kuran’ın tanıttığı İslam değil, Hıristiyan batılı emperyalistlerin istediği – Türk Milletini manevi çöküntüye uğratacak – sözde bir din, İslâm diye öğretilmiştir! Şöyle ki inananlara maneviyat ve güzel ahlâk kazandırmayan – otomasyona bağlanmış – şekli – göstermelik ibadetlerin ve anlaşılmayan Arapça ezberlerin hakim olduğu – anlamsız ve ruhsuz sözde bir din öğretilmiştir!!!) MİLLETİMİZ, DİL VE DİN GİBİ KUVVETLİ İKİ FAZİLETE SAHİPTİR. BU FAZİLETLERİ HİÇBİR KUVVET, MİLLETİMİZİN KALP VE VİCDANINDAN ÇEKİP ALAMAMIŞTIR VE ALAMAYACAKTIR.
AYDIN SINIFLA HALKIN ZİHNİYET VE HEDEFİ ARASINDA DOĞAL BİR UYUM OLMASI GEREKİR. YANİ AYDIN SINIFIN HALKA AŞILAYACAĞI DÜŞÜNCELER, HALKIN RUH VE VİCDANINDAN ALINMIŞ OLMALIDIR. HALBUKİ BİZDE BÖYLE Mİ OLMUŞTUR? ŞÜPHESİZ HAYIR; AYDINLARIMIZ İÇİNDE ÇOK İYİ DÜŞÜNENLER VARDIR, FAKAT GENEL OLARAK ŞU HATAMIZ VARDIR Kİ, KENDİ GELENEKLERİMİZİ, KENDİ ÖZEKLLİKLERİMİZİ VE İHTİYAÇLARIMIZI ESAS ALMAYIZ. AYDINLARIMIZ BELKİ BÜTÜN DÜNYAYI, BÜTÜN DİĞER MİLLETLERİ TANIR, AMA KENDİ MİLLETİNİ BİLMEZ! HALKA YAKLAŞMA VE HALKLA KAYNAŞMA, AYDINLARA YÖNETİLEN BİR VAZİFEDİR. BUNUN İÇİN GENÇ AYDINLARIN HER ŞEYDEN ÖNCE MİLLETE GÜVEN VERMESİ GEREKİR.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
(Millete güven vermekte, her şeyden önce onun geleneklerine ve dini inancına saygı duymaktan geçer. Aklı olan biri bilir ki, milletin dini inancını dışlayarak, onlara “Tanrı yoktur, sizin inancınız saçma sapandır vs..” diyerek bir yere varılamayacağı, hatta milletin nefretini kazanılacağı aşikârdır.)
Ancak 1938’den günümüze genel olarak “aydın denen kesim” dini tümüyle dışlayarak, “dini, avamın temelsiz – boş – saçma bir inancı görerek – horlamış” ve çok çok büyük, hatta ölümcül bir HATA yapmıştır; bu mutlak gerçek artık kabul edilmelidir. Çünkü din açısından doğru bilgilendirilmeyen halk, Kuran’ın tanıttığı İslâm’ı, 21. yüzyılda bile maalesef halâ tanıyamamış ve bir kez daha – Osmanlı devrinde olduğu gibi, ve Büyük Atatürk’ün en çok endişe duyduğu gibi – dini siyasetine alet eden çıkarcı siyasilerin, sahte şeyhlerin – sözde dini tarikatların eline terk edilerek, tekrar dinen sömürülmesine fırsat verilmiştir! Söz konusu bu gerçeği inatla görmek istemeyenlerin iyi niyetinden şüphe etmek gerek…
Saygılarımla, 11 Nisan 2019