Katar’la ilgili son gelişmelerin düşündürdükleri
Onur ÖYMEN
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Başkan Trump’ın Ortadoğu ziyareti ile başlayan ve son günlerde Katar ekseninde ciddi bir krize dönüşen gelişmeler bölgede önemli çatışmaların ve köklü değişikliklerin yaşanabileceği riskini gündeme getirdi.
Meselenin özünde Mısır, Suudi Arabistan ve birçok bölge ülkesi için ciddi tehdit haline gelen Müslüman Kardeşler ve onun Filistin’deki kolu olan Hamas’a Katar tarafından verilen açık destek yer almaktadır. Katar HAMAS’a Doha’da bir büro açma izni vermişti. Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleri Katar’ı IŞİD ve El Kaide terör örgütlerini de desteklemekle suçlamışlardır. Bu gibi nedenlerle, Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkeleri Doha’daki Büyükelçilerini daha 2014’te geri çekmişlerdir. Bu ilişkiler 2015’te yeniden kurulduysa da soruna kalıcı bir çözüm getirilememiştir. Bu kez yaşanan kriz (AS: bunalım) daha öncekilerle kıyaslanamayacak ölçüde büyük bir boyut kazanmış ve bölgedeki dengeleri değiştirecek bir nitelik taşımıştır.
Günde 160 milyon metre küplük üretimiyle dünya ülkeleri arasında doğal gaz üretiminde dördüncü, 1.5 milyon varillik üretimle petrol üreticisi ülkeler arasında 17. sırada yer alan Katar, Rusya’nın büyük petrol üreticisi Rosneft’in hisselerinin %19,5’ini satın almış, 2016-2021 arasında ABD’nin altyapı projelerine 35 milyar dolar yatıracağını açıklamış, dünyadaki pek çok yabancı şirketin ve bankanın hissedarı (AS: paydaşı) olmuştu.
İşte bu büyük ekonomik gücünden yararlanan Katar, izlediği aktif politikalarla son yıllarda bölgedeki gelişmelerin yönlendirilmesinde etkili rol oynamaya çalışmıştı. Ancak bunu yaparken aynı zamanda dolaylı yoldan birçok çatışmanın da tarafı haline gelmişti.
Katar’ın evvelce Kaddafi’ye karşı mücadele eden gruplara silah ve para desteği sağladığı yolundaki haberler, Suriye’de çatışan kimi gruplara da destek verdiği yolundaki bilgiler basında yaygın biçimde yer almıştır.
Katar’la ilgili son gelişmeler sırasında yeniden gündeme gelen Müslüman Kardeşler yalnız bazı Arap ülkeleri değil, Rusya tarafından da 2006’dan beri terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. Amerika bu örgütü henüz terör örgütleri listesine almamış olsa da bu yolda Trump’un çevresinde güçlü bir eğilimin olduğu anlaşılmaktadır.
Başkan Trump’ın 22 Mayıs 2017’de Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında bölgedeki Müslüman ülkeleri terörle etkili mücadeleye davet ederken, terörün mali kaynaklarının kesilmesinin önemine işaret etmişti. Trump ayrıca Müslüman ülkeleri İran’a karşı tavır almaya davet ederek Amerika’nın izleyeceği politikaların işaretini vermişti. Trump’ın sözleri İsrail’in uzun zamandan beri savunduğu ve İran’ı hedef alan politikaların Amerika tarafından da benimsendiğini göstermişti.
Katar Emiri Hamid el Thani’nin birkaç gün önce Katar Haber Ajansında yayınlanan, Suudi Arabistan ve kimi Körfez ülkelerini İslamiyet’in aşırı bir yorumunu savunarak ciddi bir tehlike oluşturmakla suçlayıp Müslüman Kardeşler, HAMAS, Hizbullah ve İran’ı destekleyici doğrultuda ifadeler kullanması, öyle anlaşılıyor ki; bardağı taşıran son damla oldu. Sonradan yayından kaldırılan bu sözlerin hackerler tarafından Ajansın bültenine yerleştirildiği söylenmiş olsa da bu ifadeler Suudi Arabistan’da ve öbür bölge ülkelerinde büyük tepkiye yol açtı.
Suudi Arabistan, Mısır ve çok sayıda Arap ülkesi Katar’la diplomatik ilişkilerini kestiler, deniz, kara ve hava ulaşımını durdurdular, Doha merkezli El Cezire televizyonunun yayınlarına son verdiler.
Bu gelişmeler, uzun zamandan beri Katar’da Irak, Suriye ve Afganistan’daki operasyonların gerçekleşmesinde büyük rol oynayan bir askeri üsse sahip olan Amerika açısından sıkıntılı bir durum yarattı. ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları başlangıçta uzlaştırıcı bir tavır sergilemeye çalışsalar da Başkan Trump twitter’dan yayınladığı mesajla Amerika’nın ağırlığını Suudi Arabistan’dan yana koydu, Katar’ı teröre mali destek sağlayan bir ülke gibi gösterip güç durumda bıraktı.
Türkiye’nin Katar’la ilişkileri son yıllarda hızla gelişmiş, Katar 1,476 milyar dolarla Türkiye’de yatırım yapan ülkeler içinde 19. sıraya yükselmiştir. Türk müteahhitlik firmaları da Katar’da 2017’nin başlarına dek toplam 14,2 milyar dolar tutarında 128 proje üstlenmiştir. Katar kuruluşları Türkiye’de birçok banka, medya, pazarlama gibi alanlarda faaliyet gösteren birçok firmaya ortak olmuştur. Bütün bunlardan daha önemlisi Türkiye Katar’da bir askeri üs kurma girişimlerine başlamıştır.
Son gelişmeler Türkiye’nin siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlarını etkileyebilecek nitelik taşımaktadır. Aynı şekilde, Türkiye’nin Müslüman Kardeşlere ve HAMAS’a verdiği destek ülkemizi Katar’a yakınlaştırmış, ama Mısır ve Suudi Arabistan gibi önemli bölge ülkeleriyle ilişkilerimizde ciddi sorun yaratmıştır.
Bugün, İran’da gerçekleştirilen ve IŞİD’in üstlendiği terör saldırılarının bütün bu gelişmelerle bağlantısını kurmak için henüz erkendir. Ama öyle anlaşılıyor ki, İran da artık IŞİD’in ciddi bir hedefi haline gelmiştir.
Bütün bu gelişmelerin ışığında, Türkiye’nin ihtiyatlı bir tutum sergilemesi, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri izlediğimiz bütün bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmak ancak aralarındaki ihtilaflara karışmamak yolundaki politikamıza dönmesi ve ülkemizin siyasi, stratejik ve ekonomik çıkarlarına zarar verebilecek adımlar atmaktan kaçınması yararlı olacaktır. Bu aşamada taşların yerine oturmasını beklemek, bölgedeki gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceğini görmek ve o gelişmelerin ışığında durumu yeniden değerlendirmek bence en doğru yol olacaktır.
Son gelişmelerin gösterdiği gibi;
- Artık bölgemizde dini, ideolojik ve mezhepsel politikalar izleyerek ülke çıkarlarının en iyi biçimde korunabileceğini düşünmek mümkün değildir.
- İlke olarak ulusal çıkarlarımızı en etkili biçimde koruyacak, bütün bölge ülkelerinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılı, barışa ve istikrara hizmet edecek bir politika izlemek Türkiye’nin öncelikli hedefi olmalıdır.
Cumhuriyetimizin fabrika ayarlarına dönmenin zamanıdır.
Saygılar, sevgiler, 07 Haziran 2017
========================================
Dostlar,
Gerçekten dört dörtlük bir siyasal irdeleme Sn. Öymen’den.
Diliyoruz ve istiyoruz ki, ülkemizi yönetenler de özenle değerlendirsin, yararlansın ve zaten başı yeterinden çok (haddinden ziyade) dertte olan Türkiye’mizin gereksiz yeni – ek sıkıntılara sokulmamasıdır. Bunu istemek Yurttaş olarak bizlerin hakkı, siyasal iktidarların da varoluş nedenidir.
Erdoğan’ın, evladı yaşındaki (33) Katar ve Emir’i ile ”can ciğer kuzu sarması” muhabbeti gözlerimizi yaşartıyordu ve kıskanıyor, anlayamıyorduk bir türlü.. Hayırdır inşallah.. 2 milyon nüfuslu ”bıdıcık” ülke ile neler oluyordu? Nedense aklımıza hep ‘‘net hata noksan kalemi” adı altında halktan saklanan (kamufle edilen) on milyar doları bile aşan kaynağı belirsiz muazzam paralar geliyor!?
Bir türlü aklımız almıyor; bir ülkeye bunca muazzam para nasıl da kaynağı belirsiz olarak elini kolunu sallayarak girer? Bu ”büyük” işi kimler başarır? Onlara ülkemizden kimler – hangi kurumlar destek olur / göz yumar? Ve de gerçekten devasa servetler olan bu paralarla kayıt dışı neleer neler yapılmaz ki? TV’ler, gazeteler, kiralık – satılık kalemler, cinayetler, topluma dönük türlü türlü operasyonlar, siyasetin finansmanı, para-militer güçler, mafya – gladyo oluşumları… Neler neler! Böylesi bir ülkenin başı beladan kurtulabilir mi?
Evvvet efendiler;
- Cumhuriyetimizin fabrika ayarlarına dönmenin tam da zamanıdır.
Bir de Soner Yalçın’ın dünkü SÖZCÜ’deki makalesini bitirirken kullandığı tümce : Artçı sarsıntıların Türkiye’ye yansımaları! Neler ola ki!?
Sevgi ve saygı ile. 07 Haziran 2017, Datça
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com