Atatürk İslam dini ile çok ilgilendi.
Atatürk karşıtları ona “dinin toplumdaki etkisini azalttı” diyerek geleneksel yapıyı bozduğu savıyla karşı çıkarlar.
İslam tarihi yerine Türk tarihini, Osmanlıca yerine Türkçeyi, medrese eğitimi yerine modern okulu, kadı yargısı yerine laik hukuku getirdiği için de “toplumu köklerinden ayırmakla” suçlarlar.
Atatürk gerçekten de İslam dini ile ilgilenmiştir.Bu ilgisinin tarihsel süreçle bağlantısı vardır.
Atatürk dinle ilgili üç hedef belirlemiştir:
Birincisi, dinin dünya yaşamını yönetmemesi. Laiklik.
İkincisi, halkın dinini doğrudan öğrenmesi. Bunun için de: kutsal kitap Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi. Ezanın Türkçe okunması. Halkın bilme hakkının gerçekleşmesi.
Üçüncüsü de, din ile halkın arasına girmiş olan tarikat, tekke, zaviye, şeyhlik, dervişlik, büyücülük, üfürükçülük gibi kuruluşların kaldırılması.
Atatürk bunları yapmıştır. Atatürk bunları neden yapmıştır?
Çünkü Osmanlı tarihini bilmektedir. Nedir Osmanlı tarihi?
***
Yıl 1789. Fransız İhtilali başlamıştır. Dünya artık değişecektir.
Aynı yıl Osmanlı’da tahta III. Selim geçmiştir.
Yenilik yanlısı bir padişahtır III. Selim. Çünkü, yenilik yapılmazsa ordu artık yenilecektir. Osmanlı çökecektir. Yeni bir ordu kurmaya kalkar, Nizam-ı Cedit. Hemen karşısına “mollalar- yeniçeriler- esnaf” ittifakı dikilir, “Gâvur Padişah” diye bir sıfat takarlar. Yenilik yapılamaz.
1807. IV. Mustafa. Bir yıllık saltanat.
1808. II. Mahmut. Yenilikçi bir padişah daha. Ona da “Gâvur Padişah” diyeceklerdir. Ama O, yenilikleri yapar. Yeniçeri Ocağı’nı yok eder. Tıbbiye, Harbiye onun zamanında kurulur.
İlk kıyafet devrimini yapar. 1839. Abdülmecid tahta geçer. O da yeniliklerden yanadır.
Ama bu girişimlerin hepsinin karşısına Atatürk’ün kaldırdığı o yapılar dikilir.
Padişahları “gâvurluk”la suçlar. Dinsizlikle suçlar.
Bu yapılar aslında insanları koşullandıran “zihinsel kalıplar” ile sonradan “beyin yıkama”
adı verilecek telkin sistemiyle kendi gruplarını yönetmektedirler. Toplumu da böyle yönetmek isterler.
Dostum bir hukuk profesörü, anlamadığım şey, demişti, zavallı bir vaizin önüne çöküp de elini öperek inanan eğitimli insanlar bunu nasıl yapıyor?.. FethullahGülen ve cemaatini soruyordu.
İşte böyle oluyordu. Düşünmeyi durduran zihinsel kalıp bariyerleri.
Koşullandıran bilgi kalıpları. Donmuş bilgi formatları olmuş inançlar.
Sorgulanması yasaklanmış öğreti. Böyle oluyordu. Bugünlere de böyle gelindi.
Osmanlı, dünya gelişmelerine kapandı.
Bilim engellendi, sanat yasaklandı. Her yenilik dinsizlik diye suçlandı. Ve Osmanlı çöktü. Osmanlı yıkıldı. Öyle mehter marşıyla, kılıç kalkanla olmuyor işte. Atatürk’ün gördüğü buydu.
Atatürk, İslam dinini özüne kavuşturdu. Halkın dinini öğrenmesini istedi. Batı’nın İncil’i kendi dillerine çevirmesinden 400 yıl sonra Kuran çevirisini gerçekleştirdi.
Elbette softası mollası kızacak. Çünkü, ellerindeki yetkiyi halka bırakmak istemeyecekler.
Bugün Fethullah Gülen ve cemaati suçlanıyor. Ya öteki tarikatlar? Öteki cemaatler? Açtıkları okullarda yaşanan her türlü yasa dışı, ahlak dışı işler. Kapatılıp gidiyor. İyi mi oluyor?..
Dinin siyasetle iç içe oluşu, dinin ticarete alet oluşu iyi mi oldu?
Kutsal ramazan ayının içindeyiz. Oruç tutmak aç kalmak mıdır? Değildir.
Yalan söylemeyeceksin. Birisinin arkasından konuşmayacaksın. Haram yemeyeceksin.
Dilinde yalan, ağzında haram olmayacak. Hadi bakalım, bizde dindarlık böyle mi?
Dilinde yalan, yediği haram. Yaptığı ettiği talan.
Sen yat kalk Atatürk’e dua et.
Dününü de ona borçlusun, yarınını da. Anlasan da böyle, anlamasan da…
==========================================
Dostlar,
Melek büyüğümüz, Cumhuriyet‘in kıdemli ve değerli yazarlarından
sayın Dr. Erdal ATABEK‘in bu nefis makalesine ekleyecek bir şey yok..
Bütünüyle katılarak paylaşıyoruz..
Sevgi ve saygı ile. 05 Haziran 2017, Datça
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com