Etiket arşivi: Ergenekon-Balyoz-Sarıkız-Ayışığı Yakamoz-Askeri Casusluk ve Fuhuş davaları

Rifat Serdaroğlu : BAŞSAVCIYI NEREYE SÜRECEKSİNİZ?

 

BAŞSAVCIYI NEREYE SÜRECEKSİNİZ?

Yeni Türkiye’nin yeni HSYK sı,
Ergenekon-Balyoz-Sarıkız-Ayışığı Yakamoz-Askeri Casusluk ve Fuhuş davalarının Savcı ve Yargıçlarını ülkenin dört bir yanına sürdü. Bir kısım Savcı ve Yargıç için de soruşturmaya izin vererek, müfettişlerin görüşleri doğrultusunda meslekten ihraç kararı verdi.

Bu davaların AKP ve Cemaat işbirliği ile kurgulanan bir tuzak olduğunu bir parça hukuk bilgisi olanlar görmüştü. Yapılmak istenenin Türk Ordusu’nun Komuta Heyetinin felç edilmesi amacını taşıdığını gözaltılar başladığı andan başlayarak söyledik, durduk.

Ergenekon soruşturmasıyla ilgili Savcılık İddianamesi mahkeme tarafından henüz kabul edilmeden 15 Temmuz 2008’de dönemin Başbakanı Recep, AKP TBMM Grup toplantısında aynen şunları söylemişti;

  • “Savcı millet adına vardır, biz de millet adına hakkı aramanın gayreti içindeyiz.
    Bu anlamda Savcılık ise “EVET BEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
    BU DAVANIN SAVCISIYIM
    …”

Aradan yıllar geçti. Suçsuz günahsız insanlar yıllarca boşu boşuna zindanda kaldılar, çürüdüler. Bazıları vefat ettiler, bazıları gaddarca yapılan aşağılamaya dayanamayıp intihar ettiler. Ailece işkence çektiler.

Adalet-Hukuk-İnsan Hakları, bizzat Cemaatin Polis-Savcı-Yargıç üçlemesi ve dönemin Başbakanı Recep’in korumasında paramparça edildi. Dönemin Başbakanı Recep,
“Ben bu davanın Savcısıyım” demeseydi ve kendi zırhlı aracını Savcının emrine vererek onları korumasaydı, Türk Hukuk Tarihinde bu rezaletler yaşanmayacaktı…

Şimdi gelelim Yeni HSYK’ ya;

Eyy HSYK, bu kumpasları hazırlayan Polisleri, AKP Hükümeti defalarca sürdü.
Siz de kurum olarak “Paralelci” dediğiniz Savcı ve Yargıçları sürdünüz,
bazılarını da meslekten attınız.
Peki, bu davaların Başsavcısı olan dönemin Başbakanı Recep’i nereye süreceksiniz?
Recep’ten emir alanları sürdünüz de, emir veren Başsavcı’yı görmezden mi geleceksiniz?
Ayıp olmuyor mu?

AH ZAFER, VAH ZAFER

Ankara Sanayi Odası Başkanlığı yaptın. Sanayiciliği, ticareti, hangi belgenin geçerli, hangisinin sahte olduğunu, yurda kaçak mal sokmanın “hele bu iş bir ekip tarafından yapılıyorsa” toplu kaçakçılığa girdiğini en iyi sen bilirsin.

Sana bir soru sorayım, Bakan Zafer :

Ben yurtdışından 240.000 Avroluk bir otoyu kaçak olarak yurda soksam ve sonra yakalansam, “Gümrükçü abiler, bakın bu otel kâğıdında parayı ödediğim yazıyor,
ben de arabanın vergisini ödesem ve arabayı alıp gitsem olur mu?” desem,
Gümrük Memurları ne yaparlardı?

-Kaçak saati sana verdikleri gibi, otoyu bana verirler miydi?
-Yoksa aracı müsadere eder, ihale yoluyla satar, vergileri tahsil eder ve beni
toplu kaçakçılık suçundan dolayı Yargıya havale ederler miydi?

Elbette ki ikincisi yapılırdı. Çünkü yasalar böyle emreder. Sen-Reza Zarraf ve
saati yurtdışından satın alan, Ankara’ya taşıyan, sana teslim edenlerin tümü
“Toplu Kaçakçılık” suçu ile Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmanız gerekirdi.

Ah Zafer Vah Zafer, en çok neye üzülüyorum biliyor musun?
Hadi Komisyondaki AKP’li 9 Hukukçu Milletvekilini keriz yerine koyup kandırdın! Başkanlığını yaptığın sanayicileri ve tüm milleti salak yerine koymaya hiç mi utanmadın?

240.000 Avro’yu, sen nerede muhafaza ediyorsun?
Senin gibi sanayici olan ve paranın maliyet hesabını çok iyi bilen biri,
helal yoldan kazandığı parasını niçin bankada tutmaz? Doğru ve yasal bir iş yapıyorsa ödemelerini niçin resmi kanaldan yani banka aracılığıyla yapmaz?
Devletin Bakanlık koltuğunda oturan biri, “Fahişe ve garsonun bahşişini peşin olarak önceden vereceksin” diyen birine otel odasındaki kâğıda yazıp, ne karşılığında 240.000 Avro verir?

Bahşişi peşin olarak mı verdin, yoksa bahşişi peşin olarak mı aldın?
Yazık, Zafer çok yazık! Sen bu ömrü boşa yaşamışsın…

Sağlık ve başarı dileklerimle,
18 Ocak 2015

Rifat Serdaroğlu