Endüstriyel tarım sistemi açlığı yaratıyor!
Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA
YURT, 14.10.2016
(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Endüstriyel tarıma dayalı kapitalist sistem, azınlığın çoğunluk üzerinde sömürüsüne dayanıyor. Sistem bunu gizlemek için kendisini kaçınılmaz olarak dayatıyor ve ekolojik, eşitlikçi bir gıda ve tarım sistemine geçersek insanların aç kalacağını ileri sürüyor.
Çok ilginçtir ki şu anda bir milyar dolayında insan aslında aç. (AS: FAO verisiyle 800 milyon!)
Bu sayı zaman zaman biraz artıyor veya düşüyor.
Sistem savunucuları bunu unutarak ekolojik tarımın açlık doğuracağını iddia ediyor ve ne yazık ki epeyce insanı da ikna edebiliyor. Verimin ekolojik tarımda zorunlu olarak düşmeyeceği biliniyor. Bunu bu yazıda bir tarafa bırakalım ve biraz gıdada kayıp ve israf üzerinde duralım.
Birleşmiş Milletler FAO örgütü (Gıda ve Tarım Örgütü) bu konuda 2014 yılında birçok uzmanın katıldığı bir rapor hazırlamıştı. (Food Losses and Waste in the Context of Sustainable Food)
Bu rapor FAO’nun web sayfasından bulunabiliyor. (http://www.fao.org/3/a-i3901e.pdf) FAO’nun verilerine göre dünyada insan tüketimi için üretilen gıdanın miktar olarak üçte biri, kalori bazında ise dörtte biri kayıp ve israftır. Bu 1,3 milyar ton gıda anlamına geliyor.
Milyar tondan söz ediyoruz. Yaklaşık iki milyara yakın insanın tüketebileceği kadar gıdanın her yıl düzenli olarak yok olduğu görülmektedir.
Bu kayıp ve israfların çoğunluğu sistemiktir. Yani azınlığın çoğunluğu sömürmesinin sonucudur.
Endüstriyel gıda sistemi şirketlere dayalıdır. Bu sistem mono kültürden vaz geçemiyor.
Çiftçi tek veya az sayıda ürün nedeniyle ürününü yerel olarak satıp bitiremez.
Zaten çevresindeki çoğu çiftçi aynı ürünü üretmektedir. Mutlaka aracılar devreye girer.
Uzak bölgelere bu gıdaların taşınması kayıp ve israfı kaçınılmaz olarak doğurur.
Otellerde açık büfe gibi sistemler müşterileri tatmin etmekten çok, daha az işçi çalıştırma isteğinden doğmakta. Süpermarketler biraz kötüleşen sebze ve meyveleri doğrudan çöpe atarlar.
Başka ne yapabilirlerdi?
Ekmek fabrikaları uzun süre dayanacak ve besleyici ekmekleri üretirlerse kapasitelerine göre daha az ekmek ürettikleri gibi daha çok emek kullanmak zorunda kalırlar. Nedeni ise beyaz ekmek ve endüstriyel mayalar yerine yerel buğdaylardan üretilmiş yüksek randımanlı unlar ve ekşi maya kullansalardı daha az ekmeği daha çok işçi ile üretmek zorunda kalacak olmalarıdır.
Yerel çeşit buğdayların unları ve ekşi maya ile üretilen ekmekler ise daha zor bayatlar ve daha az israfa yol açar.
Şirketlerin kârları düşerdi, ama herkes için daha sağlıklı olurdu.
Her şey olabilir ama kârların düşmesine razı olmazlar.
Dünyada açların çoğunluğunun kırsal alanlarda yaşadığı biliniyor.
Toprağı olmayan, az toprağı olan veya ürünlerini çok düşük fiyatlarla satmak, girdileri pahalı almak zorunda olan köylüler açlar veya kötü besleniyorlar.
Bu sorunlar gıdada kayıp ve israfla birlikte var olmakta. Ancak berberce çözülebilirler.
Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli.
=====================================
Dostlar,
Bu gün 16 Ekim Dünya Gıda – Beslenme Günü…
BM’nin (Birleşmiş Milletler – UN) FAO adlı bir uzmanlık kuruluşu var, Roma merkezli. FAO, BM Gıda – Tarım Örgütü olarak dilimize çevriliyor (Food And Agriculture Organisation of the UN). FAO bu yılki 16 Ekim Dünya Gıda Günü temasını aşağıdaki fotoğraf eşliğinde şöyle paylaşıyor :
-
World Food Day highlights that climate is changing
and that food and agriculture must too
(http://www.fao.org/news/story/en/item/446764/icode/, 16.10.2016)
Türkçesi;
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GIDA VE TARIMDA DA DEĞİŞİKLİĞİ ZORUNLU KILIYOR..
Değişen iklim koşulları ve küresel ısınma) gıda ve tarım politikalarında zorunlu değişikliklerin dayatıyor.. FAO web sitesinde bu bağlamda yayımlanan başmakalenin özeti böyl.. (fotoğrafın altındaki erişkeden yazının tümü okunabilir)
Buna göre İtalya Başbakanı Renzi, Papa Francis ve Fas Prensesi Lalla Hasnaa ortak eylem için ivedi çağrıda bulunuyorlar..
BM ve FAO 3. Binyıl için konan 8 hedeften biri olarak AÇLIĞI YARILAMAYI belirlemişlerdi. 2015’e dek, 800 milyon olan aç insan sayısının yarılanması hedeflenmişti.
Ancak sonuç kocaman bir fiyaskodur. FAO, Dünya genelinde aç insan sayısını 600-800 milyon olarak vermekte. Dünya nüfusu geçen yıl %1,15 arttı.. Bu rakam 80 milyonu aşkın! Bir Türkiye kadar. Türkiye ise Dünya ortalamasından %0,2 puan daha yüksek bir hızla, %1,35 nüfus artışı sağladı; bu da 1 045 053 kişi net artışa karşılık geliyor.. TÜİK her yıl Hane Halkı Tüketim Araştırmaları yayımlıyor ve pek çok veri içinde yoksulluk oranını, beslenme verilerini… sunuyor.. Siyasilerin vesayetçi sansüründen ne kurtarılabilirse.. Ama mızrak çuvala sığmıyor gene de..
Yapılabilecekler belli gerçekte :
– İlk iş küresel nüfus artış hızıını mutlaka düşürmek…
– Dünyada ve Türkiye’de HER AİLEYE 1 ÇOCUK! Başka çözümü kalmadı..
– İkincisi yabanıl (vahşi) kapitalizmin ölçüsüz kâr hırsının dizginlenmesi ile çevrenin korunması.
– Üçüncü olarak da tarım – gıda – beslenme alanlarında AR-GE harcamalarını artırarak yığınların beslenme sorunlarını yönetmek ve en aza indirmek için yeni bilimsel yöntemler geliştirmek..
Bu adımlar kamusal sorumluluğu gerektiriyor öncelikle..
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde de BESLNME – GIDA hakkı tanımlı.
Toplumların beslenmesi piyasa yasalarına – sermayenin insafına terk edilebilir mi?
Edilirse sonuç ortada.. 7.5 milyar dünya nüfusunun yaklaşık 1/10’u karnını doyuramıyor..
İnsanlık, kapitalizmin bu vahşetini mutlaka sorgulamalı ve dizginlemelidir.
On insandan 1’inin aç bırakıldığı bir ekonomik model savunulabilir ve sürdürülebilir mi??
Ölümü göstererek sıtmaya razı etme bağlamında GDO’lu besinler dayatılabilir mi??
Dev gıda şirketlerinin şirket evlilikleriyle tekelleşmesine izin verilebilir mi?
BAYER – MONSANTO birleşmesine DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) neden izin verdi?
Gelişmekte olan ülkelerde tarım çok pahalı girdilere (gübre, mazot, tarımsal ilaç, sulama, taşıma, vergiler, yetersiz destekleme alımları, düşük taban fiyatlar, örgütsüz üretici, kooperatif yokluğu) mahkum edilebilir mi??
Bu soruların yanıtı çoğunlukla “evet” ise Devlet halkın elinden epeydir çıkmış; yerel – küresel sermaye ortaklığının sopalı tahsildarı durumuna geçmiştir. Feci tablo tam da böyledir!
-
Dahası, küresel emperyalizm dünya genelinde açlığın çözümüne stratejik
bir tercihle çözüm üretmeyerek, AÇLIK ÖLÜMLERİ üzerinden vahşi bir
nüfus planlaması dayatmaktadır!
Dünya halklarının bu isyan ettiren insanlık dışı oyunları artık görmesi ve emekçilerin birliği ile ayağa kalkması gerek! Bu arada da çocuklarının ve kendisinin açlıktan ölmesi yerine, ne yapıp edip aile planlaması yöntemlerine ulaşmalı ve bakamayacğı – iş sahibi edemeyeceği sayıda çocuk yapmaktan mutlaka kaçınmalıdır..
Türkiye’de R.T. Erdoğan ve danışmanları bu yıkıcı ve yakıcı gerçekler karşısında 3-5 çocuk dayatma politikalarından mutlaka ve derhal vazgeçmelidirler..
- Komşusu aç iken tok yatan bizden midir??
Sevgi ve saygı ile.
16 Ekim 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com