Etiket arşivi: “Boğazlar sorunu”

LOZAN’A SELAM!


LOZAN’A SELAM!

portresi

 

Dr. Ceyhun BALCI
23.7.2014

 

 

91. yıldönümünde Lozan’ı nasıl anlamalı? 

İçinden geçtiğimiz dönemde Cumhuriyet’in yerle bir edilmekte olduğu düşünüldüğünde Lozan’ın da başarısızlıkla özdeşleştirilme çabalarına şaşırılmamalı!

indir

Lozan’ı anlamak için soru-yanıtlardan oluşan bir kitap.

Lozan’da sonuca ulaştırılamayan 3 ana başlık vardı!

1. Hatay Sorunu : Bilindiği gibi Lozan’da sonuca bağlanamasa da; Hatay 1939’da Türkiye’ye katıldı. Sonuçta biraz gecikmeyle de olsa mutlu sona erişilmiş oldu.
(AS: Atatürk’ün sağlığını tehlikeye atacak olağanüstü özverisi ve çabasıyla..)

2. Boğazlar Sorunu : Lozan’da Boğazlar üzerindeki Türk egemenliğinin kabul ettirilmesi başarılamadı. Boğazların sahibi Türkiye askerini Boğazlar çevresinden çekmek durumunda kaldı. Sorun 13 yıl sonra (AS: 1936’da) Montrö’de Türkiye’nin istediği biçimde bağıtlandı. Boğazlar üzerindeki egemenliğimiz kabul ettirildi.


3. Musul Sorunu : Ulusal Ant (Misakı Milli) sınırları içinde yer alan Musul sorununun çözümü Lozan’da İngiltere tarafından engellendi. Sorunun Milletler Cemiyeti’nce çözüme kavuşturulması kararı alındı. 1925’te çıka(rtıla)n Şeyh Sait İsyanı Musul sorununun çözümü önüne engel olarak çıkartıldı. Önceki ikisi gibi
yıllar sonra da olsa bu sorun Türkiye’nin istediği biçimde çözülememiş oldu.
Lozan’da çözüme kavuşturulamamış olup sonrasında da çözüme eriştirilemeyen
tek sorundur.

lozan antlaşması

Lozan’da Türk kurulu

Lozan söz konusu olduğunda, Antlaşmayı başarısız gösterme çabaları
“Mübadele” (AS: nüfus değişimi, exchange) üzerinden de yoğunlaştırılır.

İnsanların doğdukları, büyüdükleri ve yurt bildikleri toprakları terk etmek zorunda kalmaları hiç kuşkusuz acıklı bir durumdur. Ama, bu acıklı durumdan Lozan’ı sorumlu tutmak ya bilgisizlik ya da kötü niyet göstergesidir. Mübadele, Anadolu’daki Rumların, Yunanistan’daki Türklerle değiş tokuşudur.

Mübadele bir insanlık dramıysa bunun hesabının öncelikle emeperyalist Batı’ya ve onun maşası olmayı içine sindiren Yunanistan’a sorulması gerekir. Yunanların Küçük Asya serüveni sırasında onyıllardır komşuluk ettikleri Türklerin canına, malına ve ırzına
göz koyan Rumların hiç mi suçu yoktur? Bunların yaşandığı bir coğrafyada yan yana olabilmenin sürdürülmesi olanaklı mıydı? Derinden yaralanmış olan ilişkilerin onarılması ne derecede olanaklıydı?

Mübadele’yi insanlık dramı olarak niteleyip, onun üzerinden Lozan’a saldıranların öncelikle bu soruna ilişkin çözüm önerilerini sunmaları gerekmez miydi?

Lozan’a selam gönderirken İzmir’den Lozan’a, Montrö’ye ve hatta Hatay’a gönderilen selamları unutamayız!

lozan

Lozan Meydanı (İzmir)

İzmir’de Fuar’ın 5 kapısından biri Lozan, komşuluğundaki öbürü Montrö adlarını taşır. Kentin güneyindeki yükseltideki yerleşim ve içinden geçen cadde ise Hatay adını!
Bu ad Hatay’da halkın çektiği sıkıntıların anısına 1937’de verilmiştir.
Çok değil iki yıl sonra Hatay’ın Türkiye’ye katılımıyla Hatay adı İzmir’de bu kez coşkuyla var olmayı sürdürmüştür.

IZMIR-HATAY-CADDESI-GORUNUS-KARTPOSTAL__14019469_0 

Hatay Caddesi (İzmir)            

montro_meydani_guvercin_ucuran_kadin_heykeli15

Montrö Meydanı (İzmir)

Musul sorunu mutlu sona ermiş olsaydı, kuşkusuz İzmir’de bir yerlerde yaşatılırdı!

Bülent ESİNOĞLU : Ukrayna üzerine düşünceler


Ukrayna üzerine düşünceler

Bulent_Esinoglu_portresiBülent ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmail.com, 3.3.2014

Amerikan Başkanı Obama ile Rusya Başkanı Putin arasında yapılan telefon görüşmeleri, dünya medyasına yansıdı.

Taraflar çıkarlarını ve bu çıkarların söze dönüşmüş halini,
kendi yönlerinden ortaya koydular.

Amerika, “Bu işgalin bir bedeli olur. dedi.

Rusya, “ABD Kiev’e müdahale ederek, kırmızı çizgiyi aştı” dedi.

Ukrayna ve Kırımla ilgili sizi 161 yıl öncesine, yani 1853 götürmek istemiyorum.
Zaten Batı gözü ile Türkiye’ye bakan bir sürü zevat bunu yapıyor.
Geçmişe gönderme yaparak değil de, geleceğe yönelik kimi kestirimleri tartışmak istiyorum.

Suriye ile başlayan, Ukrayna ile devam eden süreç;
“yeni bir soğuk savaş dönemi yarattı” dememiz, abartı olmaz.

Yugoslavya, Irak, Libya, Tunus, Afganistan’da eli kolu bağlı kalan Rusya,
biriken saygınlık ve nüfuz yitiğinin, Ukrayna’ya dayanmış olması;
Rusya’yı, ne pahasına olursa olsun, ABD’yi durdurma konumuna itmiştir.

Ukrayna ve Kırım’ın stratejik önemini ifade etmek yersizdir.
Kırım Rusya için Karadeniz demektir.

Şimdi gelelim, Obama’nın

“Bu işgalin bir bedeli olur, Rus çıkarlarına, dünyada mani oluruz.” sözüne…

Bu anlatım, İran’a 1979’dan bu yana uyguladıkları ekonomik ambargoyu anımsattı. Gerçi bu ambargolar, direniş ekonomisi yürüten İran’a doping etkisi yaptı, ama…

Şunu ifade etmek istiyorum :

İran’a uygulanan ambargoda, İran Merkez Bankasına SWIFT yapılarak,
İran gelirlerine el konularak yürütülmüştü. 
Yani korsanlık yapılarak.
Aynı korsanlığın, Rusya’ya uygulanmasından söz ediliyor.
Amerika şunu diyor :

ABD denetiminde olan ülkeleri kullanarak, Rusya’nın ticaretine ambargo koyarım.

Bir başka anlatımla, Batı bankalarındaki Rusya gelirlerine el koyarım. diyor.

Bunun anlamı çok açık. Avrupa ile Rusya’yı kafa kafaya getiririm.
Biraz daha açalım :

Rusya’nın petrol dışında, Avrupa’ya 140 milyar metre küp doğal gaz satışı var. Buna Türkiye’ye olanı da eklerseniz, 180 milyar metre küp eder.
Gerçi ABD bu ambargoyu tüm Avrupa ülkelerine yaptırabilir mi?
O da ayrı sorun…

 Pasifik’te Çin lehine gelişen jeo-stratejik konumu da göz önüne alırsak,
bu ambargo ne derecede gerçekçidir?
Bir önceki yazımda sözetmiştim.

“Boğazlar sorunu” yeniden ortaya çıktığında, yani ABD’nin Karadeniz’e girmesi gerektiğinde, Türkiye’nin alacağı tutum, tüm dünya açısından önem kazanır.

Türkiye’nin NATO’ya “Boğazları açıyorum” demesi;
“Rusya ile Batı’nın savaşına, Batı’nın yanında yer alarak, katılıyorum.” demektir.

Amerika 12 bin mil uzaktadır. Rusya bir mil uzaklıktadır.
Amerika gider Rusya kalır.
Rusya ile savaş kararı alabilecek bir babayiğit olur mu, bilmiyorum.
Türk burjuvazisi Türk olmadığından, gene Amerika’nın yanında çığırtkanlık yapıyor. Rusya ile olan 35 milyar dolarlık ticareti gözetmiyor. Bir savaş durumunda,
ülkedeki burjuva çıkarlarının da çatışacağını görmezden geliyor.

  • Türk Ordusu’nu savaşa kim zorlayabilir, bilmiyorum.

Faruk Loğoğlu, dün konu ile ilgili yaptığı açıklamada;
NATO ve Batı’nın yanında yer aldıklarını açıkladı.

Washington’da, Büyükelçilik yaparken de böyleydi.
ABD görevlisi mi, yoksa Türkiye’nin Amerika’daki Büyükelçisi mi belli değildi.

Neyse ki, Hükümet kanadından daha serinkanlı açıklamalar aldık.